23. Uluslararası Adana Film Festivalin (23. Altın Koza) 3. gününde Pedro Almodovar’ın yeni filmi Julieta ve Boo Junfeng’in Apprentice (Çırak) filmi öne çıkıyor.
Julieta (2016): Trajik bir Kadının Geçmişi [5/3]
Pedro Almodovar’ın senaryosunu Alice Munro ile birlikte yazdığı filmi Julieta, bir kadının elli yıllık hayatının muhasebesini sunuyor. 50’li yaşlarına gelmiş Julieta (Emma Suarez) erkek arkadaşı Lorenzo ile birlikte Portekiz’e –bir daha Madrid’e dönmemek üzere- gitmeyi planlarken uzun yıllardır görmediği kızının en yakın arkadaşı Beatriz’e rastlar. Julieta, her şeyin yolunda olduğu izlenimini verse de Beatriz’in 12 yıldır hiçbir haber alamadığı kızı Antia’yı gördüğünü söylemesi ile geçmişin tüm kabusları Julieta’nın üzerine çöker. Portekiz’e gitmekten vazgeçen Julieta, tekrar kızını aramaya başlarken geçmişe bir yolculuk da yapar ve kendisiyle hesaplaşır. Film Julieta’nın gençlik yıllarına, evliliğine, kızının doğumuna ve kızı ile annenin “suçlama” ile geçen yıllarına odaklanır.
Almodovar’ın güçlü kadın karakterlerinin aksine bu filmde Julieta trajik bir karakter olarak çizilmiştir. Kaderin başına ördüğü çoraplardan bir türlü sıyrılamayan ve aksine yaşadığı tüm olumsuzluklardan kendine bir sorumluluk çıkartan, “suçluluk”un ıstırabını en depresif noktalarda yaşayan bir kadın olan Julieta, babasının ölümünden hayatı boyunca annesini sorumlu tutan kızı Antia ve Julieta’nın kocası Xoan’ın samimi arkadaşı Ava arasındaki gerilimli, soğuk ama bir yandan da sıcak ve samimi ilişki filmin ana eksenini oluşturuyor.
Almodovar’ın kült filmlerinin yanında vasat bir film olarak kalsa da sağlam sinematografisi, Almodovar’a özgü renk ve ışık kullanımı, Julieta karakterinin gençliğini canlandıran Adriana Ugarte ve orta yaşını canlandıran Emma Suarez’in birbiriyle uyumlu oyunculuğu filmi güzel ve izlenmeye değer kılan etkenlerden bazıları. Almodovar’ın filmografisi içinde önemli bir yer edinemeyecek olsa da bu yılın önemli filmlerinden biri.
Apprentice (2016): Geçmişin Hayaleti [5/2]
Boo Junfeng’in senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği “Çırak” filmi etkileyici bir hikaye ile karşımıza çıkıyor. Katil bir babanın iki çocuğu olan Aiman ve ablası Suhaila aynı evi paylaşmaktadır. Vahşi bir cinayet işleyen babalarının idamı ile hayatları değişen iki kardeş geçmişin bu kötü izinden kurtulmaya çalışmaktadır. Aiman, babasının idamını gerçekleştiren cellat ile karşılaşmak ve onunla yüzleşmek için hapishanede çalışmaya başlar ama cellat ile tanıştığında beklediği yüzleşme gerçekleşmez.
Aiman’ın babasının katili ile karşılaşmasından ve dahası onun çırağı bir cellat olarak işe başlamasından doğan gerilim ve suçluluk duygusundan beslenen film, metni sağlam bir senaryo ile desteklenmiyor. Daha ziyade Aiman’ın iç hesaplaşmalarına odaklanan film seyirciye suç ve ceza, cellat ile kurban kavramları üzerine soru sordurtuyor olsa da bir yönetmenlik başarı sergilenmiyor. Filmin teması ve hikayesi güçlü olsa da iyi bir senaryo ve yönetimden mahrum olması filmi zayıf kılıyor. Yine de sorgulatan bir metne ve iyi bir başkaraktere sahip olması filmi izlemeye değer kılıyor.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. Marmara Üniversitesi iletişim Fakültesi’nde Sinema yüksek lisansını tamamladı. Sinema Kafası’nda başladığı film eleştirilerine Cineritüel sitesinin yanı sıra Dipnot Dergisi’nde film eleştirileri ve makalelerini yayınlayarak devam ediyor.