- Şarlo ortaya çıkan bir karakter değil tam tersine ortaya çıkamayan günlük adamın resmidir. Hiçbir zaman gereksiz mimikleriyle, abartılı hareketleriyle filmin önüne geçmez. Açlık ise Charles Chaplin’in en yoğun ve başarılı işlediği temadır. Şarlo da açlığın karaktere bürünmüş halidir. Amerika’daki büyük ekonomik buhrandan önce çekilen The Gold Rush’da Charles Chaplin toplumu, günlük insanı ve ekonomik krizin etkilediği insanları ne kadar iyi gözlemlediğini gösterir.
Konuk Yazar: Burç Karabulut
Charles Chaplin sinema dünyasının gelmiş geçmiş en popular komik figürlerinden biri olarak bilinir. Chaplin bu popülerliğini sadece filmlerinde yarattığı Şarlo karakterine borçlu dersek Chaplin’ini eksik bırakmış oluruz. Chaplin’in kendine yaratımı olan sineması onun bu popülerliğinin çıkış noktası olarak görülmelidir. Filmlerinde kullandığı melankoli ve ironi arasındaki zeki bağ bir yana, başarısı, açlıkla boğuşulan her günün insanını beyaz perdeye taşımasında yatar. The Gold Rush (Altına Hücum) bu sorunun en iyi şekilde beyaz perdeye yansımış halidir. Film günlük insanın sessizliğinin temsilini ve onun hayatındaki savaşları sessiz sedasız beyazperdede yaratır. Şarlo açlıktan yaratılmış, melankoli ve ironiyle bezenmiş bir karakter gibidir.
The Gold Rush belgeselvari görüntüler ile açılır. Açılış sahnesinde zorlu bir tepeye tırmanan insanlar şiirsel olarak yansıtılır. Charles Chaplin’in sadece komedyen olmadığının da en iyi kanıtlarından biridir bu sahne. Dağın tepesinde sıra sıra yürüyen altın avcılarının kalabalığı görünür. Gerçek bir fotoğraftan çıkılarak kameraya aktarılan bu sahne filme ait bir derinlik hissini beraberinde getirir. Altına Hücum edenlerin kalabalığı, zengin olma hayalleriyle bu dondurucu soğukta akıl almaz bir şekilde, beraberce dağda akıl dışı bir macera yaşamaya itilmiştir. Bu sahnede asıl önemli olan bu güruhun fazlalığının akıldışı macerasının aklıselim olarak gösterilmesidir. Madem altın çıkan bir maden vardır, o altını alıp zengin olmak mantıklı bir davranıştır. Zengin olmanın verdiği düşünceyle mantığın birbirini aynı fikir dizgisinde takip etmesi trajikomiktir. Geniş açında izlediğim bu sahne belki de bir “açlığın” metaforik sembolüdür.
Öte yandan, açlığın yan anlamına bakılmasızın bir sonraki sahnede, birbirlerini hiç tanımayan üç adamın zengin olma ümidiyle gelip tipi yüzünden bir eve sığınarak açlıklarına mahkûm olduklarını görürüz. Chaplin’in yeteneklerini ve yönetmenliğini konuşturduğu sahnelerdir bu anlar. Altın bulup zengin bir sofrada olmak yerine ayakkabısını pişirmek zorunda kalan Şarlo, ironi ve melankolinin güçlü birlikteliği ile açlığın nasıl bir his olduğunu seyirciye çok iyi bir şekilde geçirir. Tramp’in yine Altına Hücum tayfası tarafından tavuk olarak görüldüğü sahne ise ironi ve melankolinin adeta doruğudur. Kulübede mahsur kalan iki adamın açlıktan birbirlerini yemek olarak görmeleri, gerçek açlığın mizahi bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Yamyamlık bile bir çıkış yoludur. Zengin olma hayalleri kuran iki adamın hayatlarını kurtarmak için birbirlerini yeme düşüncelerini ironik olduğu kadar trajiktir de.
İroninin ve melankolinin ustaca komediyi beslediği The Gold Rush’da, Chaplin’in dansçı kıza âşık olduğu bölüm ve sonrası sinema tarihine derslerle doludur. Chaplin sinemasal zekâsını yine şıpsevdi Tramp’ın üstünden anlatmaya koyulur. Tramp aç ve evsiz olduğu için kendini zengin adamın kulübesine bir şekilde aldırır. Zengin hayaller kurmaya çalışır. Barın en popüler kadının onun evine yılbaşı gecesi geleceği hayali Şarlo’nun trajedisini en güzel şekliyle gösterirken, zengin-fakir ilişkisine yine bir selam gönderilir. Açlığın bu sahnede ortaya çıkması ise; Şarlo’nun kurduğu zengin hayalinin peşinde çalışmaya gitmesiyle kameraya yansır. Yılbaşı gecesini düşünerek eve (kendi sahip olmadığı) öteberi alması gereken Şarlo, saatlerce çalışarak hayallerinin peşinden gider. İstediği hayalin gerçekleşmesi mümkün olmayan Şarlo yine ironi ile melankolinin müthiş birlikteliğini kamerasına yansıtır. Hiçbir zaman yüzü gülmeyen Tramp, eğer hayatta kalmak istiyorsa zekice numaralara başvurmak olduğunun farkındadır. Chaplin’in sineması Şarlo’dan çok öndedir. Şarlo ortaya çıkan bir karakter değil tam tersine ortaya çıkamayan günlük adamın resmidir. Hiçbir zaman gereksiz mimikleriyle, abartılı hareketleriyle filmin önüne geçmez. Açlık ise Charles Chaplin’in en yoğun ve başarılı işlediği temadır. Şarlo da açlığın karaktere bürünmüş halidir. Amerika’daki büyük ekonomik buhrandan önce çekilen The Gold Rush’da Charles Chaplin toplumu, günlük insanı ve ekonomik krizin etkilediği insanları ne kadar iyi gözlemlediğini gösterir.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.