Dead Poets Society (1989): Otorite Senin Özgür Olmanı İstiyor!

Dead Poets Society (1989): Otorite Senin Özgür Olmanı İstiyor!

Yazar Puanı3
  • Ölü Ozanlar Derneği, aslında özgür düşünceyi işleyip konformizmden kurtulmanın iyi olduğuna dair olumlu şeyler söylemiyor. Tam tersine referans verdiği şey; özgür düşüncenin aciz bir düşünce olduğu ve önü alınmazsa otoritenin gücünün kaybedeceğini bir özgür haz hikâyesiyle anlatıyor. Özgür düşüncesinin ne olmadığına dair eklemeler de yapıyor. Romantik ve haz içeren hiçbir düşünce bu dünya üzerinde vücut bulmamalı, bulursa anarşist bir faaliyet olarak ele alınmalıdır. Bu düşünceyi kişiselleştirerek bir idolün etrafında dolanmak ve onun dediklerini yapmak delilikten ileri gitmez.
Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Ölü Ozanlar Derneği, bir grup öğrencinin katı kurallar ve otorite baskısına boyun eğmeye karşı özgürlüğü bulmalarını işlerken tam da karşı olduğu şeye referans veriyor. Toplumun belli kalıplara göre insanları değerlendirdiğini, bu kalıplardan bir an bile tereddüt edilmesi durumda otoritenin baskısıyla karşılaşılacağını; romantizm destekli özgür düşünceyi yaratıp, kişiselleştirip onun yok olmasıyla otoritenin rahata varacağını vurguluyor. Plato’nun mağara alegorisi ile Ölü Ozanlar Derneği benzeşmesiyle de otoritenin varlığı olmadan özgür düşüncenin bir acizlik olduğunun altını çizmekten geri durmuyor film.

Öncelikle filmdeki özgür düşüncenin vücut bulmuş hali olan Bay Keating’den bahsetmemiz yerinde olur. Bay Keating, sıra dışı ve kutunun dışında düşüncelere sahip olan bir öğretmen tiplemesiyle toplumsal konformizme boyun eğmeyen biri olarak lanse ediliyor. Hayat deneyimlerini şiirleştiren ve özgürlüğü bir romantizm ögesi olarak kullanan şairleri öğrencilerine anlatarak, diğer realist ve konformistleri gölgede bırakıyor. Bu şiirler, onlardan çok etkilenen öğrencilerin Keating’i bir idol olarak seçmelerini sağlıyor. Keating’i idolleştiren Walton öğrencileri için özgür düşünce artık Bay Keating halini alıyor.

Bir özgür haz mekânı olarak Ölü Ozanlar Derneği

Ölü Ozanlar Derneği; bir özgürlük alanı olarak özgürlüğü içinde barındırıyor barındırmasına ama bu özgürlük denilen şey, geniş hacimli bir konteynerin içinde sıkıştırılan hava olmanın ötesine geçemiyor. Bu sıkışmış özgürlük bir türlü patlama noktasına ulaşamıyor ya da daha farklı bir deyişle idareli kullanılması gereken oksijenle aynı değerde görülüyor. Walton’un başarılı öğrencilerinden Neil, kazandığı özgürlük düşüncesiyle bir anda tiyatroya atıveriyor kendini; bir oyunda rol almak için hazırlanıyor. İki otorite figür olan babası ile okul yönetimi arasında kalıyor. Öğrencilerden bir diğeri, bu özgürlüğü kız arkadaş edinmek için kullanıyor. Evet, bu alanlar baskılanmış, özgürlüğü kısılmış alanlar.

Toplumdan izole yaşayan Walton öğrencileri için özgürlük, Carpe Diem felsefesine yaslanan; mantığı tamamen dışlayarak yaşamak anlamına geliyor. Oysa bu özgürlükten çok hazcılık anlamına gelmiyor mu? Bana kalırsa film, konformizmin o sıkıştıran dünyasından çıkıp hazzın özgürlükle kurulan yakın ilişkisine odaklanıyor. Ölü Ozanlar Derneği adı altında özgür düşünceyi yaşatmak için (romantize etmek için) yapılan toplantılar, arzuların gerçeğe dönüştürülmesi çabasıyla sınırlı kalıyor. Her toplantı sırasında, herkesin kafasından bir şiir uydurması, özgür düşüncenin ürünü değil özgürlüğün arzulara teslim edilmesinin bir ürünüdür. Bu sahnelerde özgür düşüncenin getirisi olarak içki içmek, kızlarla takılmak ve derslere çalışmayıp tembellik yapmak ve onun getirdiği eğlence ile haz ortamı, özgür düşünceyi besliyor. Bu durum dolayısıyla otoritenin tepkisini çekiyor.

Ölü Ozanlar Derneği ile Plato’nun mağarasını ilişkilendirerek romantizm ile realizmin farkını daha iyi anlayabilir, özgürlük ile hazzı birebir ilişkilendirmeyi bu örnekle daha iyi görebiliriz. Plato’nun mağarası, Sokrates’in öğrencisi Glucon’a anlattığı bir hikâyedir: Bir mağarada yaşayan ve burada doğmuş, büyümüş olan mahkûmlar, doğuşlarından itibaren ayaklarından ve boyunlarından mağaraya zincirlenmişlerdir. Zincirlendikleri mağarada bulunan ateş, dışarıyla olan tek bağlarıdır. Bu ateş ile onlar arasında ise bir yol göze çarpar. Yerlerinden hareket edemeyen tutsaklar, durumu fark etmeyip sadece o yolda yürüyenlerin mağara duvarına yansıyan gölgelerini görürler. Bu yansıyan gölgeler gerçek gibi zannedilecektir. Eğer bu mahkûmlardan biri mağaradan salıverilse, gün ışığına çıktığı anda mağarada kalanların ne kadar zavallı durumda olduğunu anlayacaktır.

Bu mağarada olanlar ve sonrası baz alındığında film, özgürlüğün kalıpları kırmak yerine otoritenin kendini yeniden konumlandırdığı konformizme teslim olduğunu gözler önüne sermektedir. Özgürlüğün haz olarak biçimlendirilmesi ise; onun aldığı formun zavallılığını gösterir. Öğrenciler, özgür düşüncenin mekânı olarak girdikleri mağarada özgürlüğün nasıl bir gölgeyle örtüldüğünü anlamaktan acizdirler. Ayaklarına zincir vurulmuş öğrenciler olarak farkında olmadan özgürlüğün yanılsaması içine girerler, bunun hazzını da yaşamayı ihmal etmezler. Dışarı çıktıklarında saklamak zorunda oldukları bir acziyetle yaşamak zorunda kalırlar. Özgürlüklerinin ne kadar kullanışsız olduğu, öğrenciler okul gazetesinde bir yazı yayınladıklarında ortaya çıkar. Otoritenin eline düşmeleri an meselesidir.

Otoritenin zaferi ve özgür düşüncenin tanımı

Ölü Ozanlar Derneğinin en acıklı kısmı sadece özgürlüğü acizlikle bir tutması değil, aynı zamanda otoritenin göz teması kuramadığı yerde romantik bile olsa kontrolsüz özgürlük alanının öğrencilerin eline bırakılamayacak bir nesne olması. Romantik ve hazcı olan özgürlüğün yaşama kapasitesinin varlığı, otoritenin egemenliğinde o kadar hızlı kırılır ki özgürlüğün bir yanılsama olduğu anlaşıldığında tüm bu mağara serüvenlerinin bir acizlik eseri olduğu ayyuka çıkar. Özgürlük ancak ve ancak otorite tarafından verilir.

Özgür düşüncenin idol karakteri olan Bay Keating özgür düşünceyi tanımlarken romantizmin o uçsuz bucaksız hayal coğrafyasına sığınır. Öğrencilerine kendin ol demez Bay Keating, olun mesajını verir. Okul müdürü öğrencilere bir özgürlük seçimi sunduğunda -ki bu da bir yanılsamadır- onların bu özgür düşünce saçmalığının Bay Keating’in eseri olduğunu öğrencilere imzalatmak ister. Öğrenciler, çok sevdikleri bu idol ve onun düşünce sistemine veda edip, zavallı hayatlarına geri dönmek zorunda bırakılırlar. Bu seçim zavallıca bir şekilde sunulmaz o an. Hatta en iyi seçim olarak görülür; imzayı at, özgür ol. Alt metni şöyle okunur; otorite senin bu şartlar altında imzayı atarak özgür olmanı istiyor.

Ölü Ozanlar Derneği, aslında özgür düşünceyi işleyip konformizmden kurtulmanın iyi olduğuna dair olumlu şeyler söylemiyor. Tam tersine referans verdiği şey; özgür düşüncenin aciz bir düşünce olduğu ve önü alınmazsa otoritenin gücünün kaybedeceğini bir özgür haz hikâyesiyle anlatıyor. Özgür düşüncesinin ne olmadığına dair eklemeler de yapıyor. Romantik ve haz içeren hiçbir düşünce bu dünya üzerinde vücut bulmamalı, bulursa anarşist bir faaliyet olarak ele alınmalıdır. Bu düşünceyi kişiselleştirerek bir idolün etrafında dolanmak ve onun dediklerini yapmak delilikten ileri gitmez.

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir