Luis Bunuel modern sinemanın en ayrıksı yönetmenlerinden biridir ve bu ayrıksılığı genel olarak kabul gördüğü gibi gerçeküstücülüğünden de kaynaklanmaz. Evet, film anlatısının bazı unsurlarını gerçeküstücü bir izlek üzerinden kursa da Bunuel’in ayrıksılığı döneminin hakim sinema akımları dışında özgün bir üslup oluşturma becerisinde yatar. 1929’da Bir Endülüs Köpeği’yle başlayan kariyeri boyunca Fransa, Meksika, İspanya gibi ülkelerde çektiği filmlerle 1970’lerin sonlarına kadar film üretmeye devam etmiştir. Luis Bunuel, Avrupa’da Yeni Gerçekçilik, Ekspresyonizm, Yeni Dalga gibi akımların en hareketli dönemlerine denk gelen yönetmenliği boyunca bu akımlardan biçimsel olarak etkilense de film anlatısını tamamen özgün bir söylem üretme üzerine kurar. Bu söylem, burjuva gerçekliğini tahrip ettiği ölçüde gerçeküstücü olarak nitelendirilebilir.
Bunuel’de biçem radikal bir bozulmaya uğratılmaz. Onu çağdaşlarından ayıran temel özellikte budur. Fakat sinematografik biçimle çok oynamayan bir yönetmen olsa da Luis Bunuel, anlatı yapısını klasik anlatı unsurlarından arındırarak etkin bir söylem oluşturur. Bu söylem temelde çözüm önerileri sunan bir reçete barındırmak yerine sorunun düzlemini inşa etmeye yöneliktir. Bunuel sinemasının temel problemi her ne kadar sınıfsal çatışmalar ekseninde kurulsa da aslında verili burjuva toplumunun içkin bir eleştirisini yapma üzerine sorgulama yapmaktır. Bu bağlamda Bunuel aşkın reçetelerin bağlandığı umut söylemine başvurmaz. Yani umudun yeşereceği bir öte dünya algısı üzerinden hesaplaşmayı erteleyen bir izlek yerine o burjuva kurumlarının dünyevi hazlarının maskesini bu dünyada düşüren kötücül bir söylem oluşturma yoluna gitmiştir.
Bunuel’in temel itiraz noktaları burjuva kurumları aracılığıyla oluşan toplumsal dokudur. Bu kurumların eleştirisi o kadar çeşitlilik arz eder ki; kilise, ordu, bürokrasi, hapishane ve aile gibi kurumlar eleştiri oklarının en keskin uçlarında kendilerine yer bulur.
Mutlaka İzlemeniz Gereken 5 Luis Bunuel Filmi
1. Los Olvidados (Unutulmuşlar, 1950)
Bunuel’in politik tarafını radikal bir şekilde gösterdiği bir filmdir. Meksika kenar mahallelerinde geçen film, sınıf çatışmasını hiçbir nostaljik göstergeye başvurmadan sert biçimde tartışır. Henüz Bunuel’in ayırıcı özelliği olan mizahi eleştiri kullanılmasa da Unutulmuşlar gerçeküstü gerçekliğini betimlemede ayrıcalıklı bir film olarak kendisini gösterir. Islah evleri, mahkemeler gibi kapitalist kurumların maskesini düşüren film, sınıfsal toplum yapısının altını kötücül bir materyalist eleştirellikle oyar.
2. Nazarin (1959)
Nazarin, Bunuel’in dini temsilcilere en yumuşak göndermelerde bulunduğu bir film olarak karşımıza çıkar. Çünkü sonraki filmlerinde dini temsilcileri ve kurumları yaylım ateşine tutmuştur. Nazarin karakteri özcü bir din algısıyla dini kurumsal statüden çıkaran bir rahip olarak çizilse de film dine olumlu bir kapı açmaz. Nazarin ancak ateizme yaklaştığı ölçüde ahlaki açıdan olumlanan bir çerçeveye dahil edilir. Bunuel’in içkin çözüm arayışları bu filmle birlikte örneklerini vermeye başlar.
3. Viridiana (1961)
Rahibe Viridiana, rahip Nazarin’in bıraktığı yerden şifacılığı devralsa da sonuçları Nazarin’in başına gelenlerden daha radikaldir. Bunuel’in İspanya’yı tekrar terk etmesine neden olan film, çok sert bir kilise eleştirisi yapar. Rahibe Viridiana, kendisine miras kalan konağın bir kısmını dilencileri eğitmek için ayırır; dilenciler fırsatını bulduğunda ona tecavüz eder ve konağın zenginliklerini İsa’nın Son Yemeği tablosunun pornografik bir tekrarını yaparken kullanırlar. Bu filmin yakaladığı toplumsal eleştiri zaviyesini yakalayan filmler tüm sinema tarihi içinde bir elin parmaklarını geçmez.
4. Le Charme Discret de la Bourgeoisie (Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği, 1972)
Üst sınıf üyesi bir grup burjuva bir yemekte buluşmak ve son dönemin modasını, politik olaylarını, taze dedikoduları paylaşmak ister. Bunuel filmlerinde görmeye alışık olduğumuz rahip, bürokrat, burjuva teslisinin örnekleri bu filmde de kendisini gösterir. Fakat öyle durumlar yaşanır ki bu yemekte, amaçlanan buluşma ve yemek bir türlü gerçekleşmez. Tekrar eden yemek sahnelerinde yemeğin yenilememesinin önündeki tek engel, ritüele dönüşen yemek yeme eyleminin tekrar edilmesi olarak görülebilir. Bunuel’de sonuç, filmin sonu gibi kavramlar askıya alınmıştır. Belki tek bir sonuçtan bahsedilebilir; o da göstereni küçümseme potansiyeline kavuşan tekrar.
5. Cet Obscur Objet Du Désir (Arzunun O Belirsiz Nesnesi, 1977)
Burjuva imgesi bu kez elindeki en önemli ganimet olan haz üzerinden bozuma uğratılır. Bu imge bozma faaliyeti orta yaşlarında bulunan bir burjuva erkeğin tekrar eden ve asla başarıya ulaşmayan sevişme girişimleri üzerinden verilir. Bunuel, eleştirel perspektifini gerçeklik kurumlarıyla dalga geçerek oluşturur. Toplumsal alanda yayılan iktidar blokları bu gerçekliğin mihenk taşlarını belirler. Gerçeklik algısının kendisi burjuva kurumlar aracılığıyla o kadar sarmalanmıştır ki bu algı bir nevi gerçeğin yerine geçmiştir. Tekrar eden sahnelerle yapılmaya çalışılan burjuva hayatını kendi içine kapanan bir maskaralıklar silsilesine çevirmek olarak karşımıza çıkar.
Matematik öğretmenliği mezunu. Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansı yaptı. Aynı üniversitede doktora eğitimine devam etmekte. Aylık sinema dergisi Rabarba Şenlik’in editörlüğünü yaptı. Sinema Kafası’nda başladığı sinema yazarlığını Cineritüel’de sürdürüyor. Mail: fatih_degirmen@hotmail.com