Ayastefanos’ta Rus Abidesi’nin yıkılmasıyla birlikte başladığı kabul edilen Türkiye sineması, günümüze kadar geçen süreçte çeşitli dönemler geçirmiş, zaman içerisinde önemli bir yol kat etmiştir. Bu durum, sinema içerisinde gelişmelerin yaşanmasını ve buna bağlı olarak sinemada türlerin çoğalmasını sağlamış, böylece sinema yıllar içerisinde daha geniş kitlelere yayılmıştır.
Türkiye sinemasında Sinemacılar Dönemi olarak adlandırılan süreçte sıklıkla klasik anlatıya rastlanmıştır. Melodram yapısına sahip Yeşilçam dönemi olarak da adlandırılan sürecin ardından gelen sinemanın duraklama dönemiyle birlikte dram türünün hakim olduğu yapı, yerini çeşitli türlerin yer aldığı bir skalaya bırakmıştır. Dönem içerisinde yaşanan politik gelişmelerin sinemayı etkilediği, politik alt yapıya sahip yapıtların da ortaya çıktığı görülmüştür. Türkiye sinemasında komedi, kendisini “Hababam Sınıfı” ve Kemal Sunal filmleriyle örülü bir kısır döngü içerisinde bulmuştur. Teknolojideki ilerlemenin ise sinema sektörüne teknik açıdan faydası olsa da kalite anlamında ortaya konulan yapıtlarda aynı oranda ilerleme sağlanamamıştır.
Sektöre senarist olarak giriş yapan, daha sonra sinema ve dizi filmlerde yönetmenlik deneyimlerinde bulunan Onur Ünlü, çektiği absürt komedi film ve dizilerde kara mizahı da harmanlamıştır. Yönetmen, yapımlarında her komedinin içerisinde dram, her dramın içerisinde de komedi ögelerini kullanmış; özellikle 2010’lu yıllarda imza attığı çalışmalarla kendi tarzını oluşturmuştur. Filmlerinde ne Yeşilçam döneminin hakim olduğu aile komedilerine ne de 2000’li yıllara hakim olan bel altı esprilere yer vermiştir.
Onur Ünlü, filmlerinde genel anlamda ölüm, din, aile, ilişkiler gibi unsurlardan, bunları komedi ve dram ögeleriyle birleştirerek yararlanmaktadır. İlk uzun metrajı Polis (2007) filminde Musa Rami karakteri üzerinden ölüm, aile ve din ekseninde bir anlatım gerçekleştirilirken; Musa Rami’nin içinde bulunduğu durum klasik anlatı yapısında süregelen zincirleme anlatımdan da farklılıklar taşımaktadır. Onur Ünlü bu durumu “Ben karakterleri genellikle ölüm meselesiyle karşı karşıya getirip geri çekiliyorum ve onlarla eğleniyorum,” şeklinde yorumlamıştır. Polis filmiyle macera ve dram, Çocuk (2008) filmiyle ise fantastik bir çocuk filmi çekmiştir. Filmlerini yaşadığı anlardan yola çıkarak oluşturduğunu ve senaryolarını da bu şekilde yazdığını ifade eden Onur Ünlü, öykülerinde en çok ölüm ve buna bağlı olarak din temasını işlemiştir. Ünlü’ye göre yapımlarında yararlandığı ögeler hayatın içinde yer alan ve sürekli yaşanmakta olan temalardır.
Ünlü, Türk sinemasında “Onur Ünlü Sineması” olarak adlandırılan bir tarzı yakalamıştır. Bu durum, kendi kaleme aldığı senaryolarında ve çektiği filmlerinde tür olarak tutarlılığını göstermektedir. Bu bağlamda Ünlü’nün Türk sinemasında melodramların yanı sıra komedi türleri içerisinde de ayrı bir yere sahip olduğu söylenebilir.
Onur Ünlü Sineması
Onur Ünlü’nün filmlerinde toplumsal gerçekler yerine bireyin kendi gerçeğine odaklanılır. Birey için anlatılan öyküler ayrıntılı olarak izleyiciye verilir. Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013) filminde tamir olması gereken aletlerin parçaları bireylerin hayatlarıyla bağdaştırılarak, hayatlarında da eksik kalmış yanlara gönderme yapılır. Film boyunca da sevgi üzerine yarım kalan konuşmalar ve eksik kalan parçalar tamamlanmaya çalışılır. Yarım kalanların tamamlanmaya çalışılması, Ünlü’nün filmlerindeki ayrıntıları metaforik unsurlar çerçevesinde anlattığını da göstermektedir.
Yönetmenin filmlerinin anlatı yapısı Türk sinemasında var olan Yeşilçam melodramlarından farklı olup, son dönem Türkiye sineması içinde değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda Ünlü’nün Türkiye sinemasına farklı bir bakış açısı getirdiği, çektiği filmlerle de bu yapıyı devam ettirmek için süregelen yapısını koruduğu söylenebilir. Ünlü’nün filmleri başlangıcı ve sonu itibariyle neden sonuç ilişkisiyle verilerek film içerisinde denge unsuru yaratılmaya çalışılmıştır. Beş Şehir (2010) filminde birden çok karakterin öyküsüne yer veren Ünlü, farklı karakterleri hayatlarında ortak nokta bularak birleştirmiş, filmde çok karakterlilikten dolayı kopukluğa yer vermeyen bir anlatım gerçekleştirmiştir.
Onur Ünlü, erkek karakterlere ağırlık vererek filmlerinin ana noktasına erkekleri koymuştur. Polis’de Musa Rami, Güneşin Oğlu (2008) filminde Fikri Şemsigil, Sen Aydınlatırsın Geceyi’de Cemal karakterlerine bakıldığında, filmlerinde denge unsurunu ve anlatımın ağırlığını erkek karakterleri ile sağladığı görülmektedir. Ünlü, filmlerinin ne ana ne de kilit noktalarında kadın oyunculara yer vermemiştir. Kadın karakterler filmlerinde pasif konumda yer alsalar da her filminde bulunurlar. Polis, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Aşırı Acıklı Hikayesi (2011), Güneşin Oğlu ve Beş Şehir filmlerinde hikaye erkek karakterler üzerinden anlatılsa da hikaye anlatımına kadın karakterler de dahil edilmiştir. Ünlü’nün filmlerinde karakterler bir amaç, farklı absürt tecrübeler, psikolojik buhran ve aşk gibi çeşitli durumlar üzerinden resmedilerek verilmiştir.
Erkek karakterler kahraman ve anti-kahraman çatısı altında iki kutuplu verilirken, onların filmin ana karakterleri olmaları doğrultusunda yoğun bir biçimde işlenmesi yönetmenin sinemasında sıklıkla görülür; kadın karakterler ise erkeklerin kahraman ve anti-kahraman yapılarına bağımlı bir çizgide bulunmaktadır. Erkekler genellikle ya Güneşin Oğlu filmindeki gibi sosyal yapıya faydası olmayan, sadece kendi bireysel hayatlarını ilgilendiren konular üzerinde, ya Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’nde olduğu gibi kendi yarattıkları sorunu çözmek için çıkış yolu arayan ya da İtirazım Var filmindeki gibi görev bilinciyle hareket ederek mevcut sorunu çözmeye çalışan bireyler ve onların etrafındakiler olarak konumlanmışlardır. Ünlü’nün filmleri erkeklerin dünyası üzerine kuruludur. Buna bağlı olarak Ünlü, filmlerinde kadınlara sınırlı ölçüde yer vermektedir. Kadın karakterlerin, filmlerinin işleyişini yerine getirmek üzere oluşturulduğu ve kadınlara yer vererek filmlerinde erkek dünyasındaki heteroseksüel algıyı güçlendirdiği de söylenebilmektedir. Bu durum, Ünlü’nün filmlerinde kadınların figüratif olarak yer aldığı algısını da oluşturmuştur. Kadınların, sinemanın var olduğu zamandan itibaren durumu incelenecek olursa, sinema sektörü içerisindeki konumlarının değişmediği yargısına da varılabilir. Kadınlar filmlerde erkeklerin iktidarlığı içinde konumlandırılarak, geri planda resmedilmektedir.
Absürt ve Kara Komedi
Onur Ünlü’nün filmlerinde kadın ve erkek karakterler arasındaki farklılığın yanı sıra Türk sinemasının klasik komedi anlayışı konusunda da farklılıklara rastlanmaktadır. Ünlü ilk filminde yarattığı absürt ve kara komedi unsuruna son filminde de devam etmiştir. Filmlerinin kahramanları çok farklı meslek gruplarından ama eğitimli kişilerden oluşmaktadır. Ekonomik anlamda orta sınıf ve üstü kabul edilen kitlenin hikayelerine yer vermiştir. Ünlü’nün karakterleri filmlerin sonunda başarıyı elde etmişlerdir. Filmlerinde, klasik anlatıda yer alan mutlu son hikayeleri kullanmasa da Onur Ünlü filmleri absürtlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, kahramanların yaşantılarına kaldıkları yerden devam ettikleri görülmüştür.
Komedi türünde filmler çeken bir yönetmen olmasına rağmen Ünlü’nün filmlerinde şiddet sahneleri de yer almaktadır. Polis filminde Musa Rami ve mafya arasındaki soruna bağlı olarak yaşanan hesaplaşmalar, Ünlü’nün filmlerindeki şiddet unsuruna örnek gösterilebilir. Musa Rami karakterinin, uyguladığı şiddeti meşrulaştırmak için film boyunca kullandığı “Şiddete meyyalim vallahi dertten,” sözü, şiddetin uygulanma gerçeğini bir sebebe bağlayarak şiddet uygulayan kişilerden biri olan Rami’yi kötü insan konumundan kurtarmaktadır. Beş Şehir filminin son sahnesinde, saplantısı sonucu Aydın’ın yaşattığı şiddet ya da Sen Aydınlatırsın Geceyi filminde Cemal’in karısını dövmesiyle kadına uyguladığı şiddet ile Ünlü, izleyiciye komedinin içinde de şiddetin var olabileceğini göstermektedir. Şiddet unsuru genel anlamda erkekler arasında çatışma şeklinde verilirken, Sen Aydınlatırsın Geceyi ve Beş Şehir filmlerinde kadına yönelik şiddete de yer verilmiştir. Uygulanan şiddetin temelinde güç gösterisi, kabullenememe, kıskançlık, sosyal temeller gibi olgular yer almıştır. Ünlü’nün filmlerinde iyi ve kötü karakter net bir çizgiyle ayrılmamıştır. Buna bağlı olarak film içerisinde şiddet uygulayan karakterin kötü olduğu yargısına net varılamamaktadır.
Filmlerinin ortak temalarından biri de aile olgusudur. Ünlü, her filminde aileye bağlı bir hikaye anlatır, genel olarak anne temasına yer vermez. Aşk teması ise, filmlerin türüne uygun olarak melankolik olmayan yapıda ama kimi zaman saplantılı olarak verilir. Filmler genel olarak kentte geçer. Kent yaşamındaki insanların hayatına odaklanılır. Buna bağlı olarak insanlar daha modern bir formda resmedilirler.
Onur Ünlü’nün filmleri incelendiğinde erkek imgesinin ağırlığını hissederiz. Filmler, erkek kahraman ve onun arkadaşları etrafında bir seyre hakim olduğu için kadınlar bu filmlerde yan rollerde yer alırlar. Hikayeler tamamen erkek dünyası üzerine kuruludur. Anlatının erkekler üzerine kurulu olması, Ünlü’nün filmlerinin erkeksi bir yapıya sahip olduğunu ve sinemanın, aradan geçen zamana rağmen erkek egemen bir sanat dalı oluşunun değişmediğini göstermektedir.
Lise eğitimine başladığından beri Gazetecilik ve Radyo-Televizyon ve Sinema okumaktadır. Doktora eğitimini de bu alanda yapmaya devam etmeyi planlıyor. Çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp sinemayı da beraberinde devam ettirmiştir. 8 yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ve sinema filmlerinde reji asistanı olarak çalıştı. Çektiği kısa metraj filmler pek çok festivalin yarışma bölümünde yer alıp gösterimleri gerçekleştirildi. Bu festivallerden ödülleri de bulunmaktadır. Kendi blogunda yazdığı yazıların ardından kurulduğundan beri Cineritüel’de sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Uzmanlık alanı Türkiye Sineması olup, absürtlük ve komedi favori dallarıdır.