The Handmaiden (2016): Keşke Senaryo, Sadece Matematiksel Kurallarla Yazılabilseydi

The Handmaiden (2016): Keşke Senaryo, Sadece Matematiksel Kurallarla Yazılabilseydi

Yazar Puanı2.5
  • Film anlatısının aksayan tarafı da kadınların aşkını hikayeye eklemleyecek derinlikte bir kadın karakteri oluşturmada yaşanılan güçlük olarak karşımıza çıkıyor. Bu aksama olayların farklı bakış açılarıyla tekrar anlatılmasının getirdiğini sunilikten neşet ediyor.
Share Button

The Handmaiden (Ah-ga-ssi / Hizmetçi) filmini Park Chan-Wook’un intikam temalı filmlerinden biri olarak değerlendirebiliriz. Filmin sanat yönetimi, senaryo akışı ve görüntü yönetimi ustaca bir anlatı kurmaya gayet elverişli olarak düzenlenmiş. Fakat uzun soluklu film boyunca karakterlerden beklenen derinlik yeterince oluşturulamamış. Örneğin Stoker (Lanetli Kan, 2013) filmindeki ana karakter Charlie amcanın, tüm filme sinen egemenliği üstünden oluşturulan anlatının güçlü söylemi, bu filmde oluşturulamamış. Aynı hikâyenin farklı versiyonlarının anlatıldığı filmde, karakterlerin farklı konumlanışlarının birbirine ayrıksı olarak verilmesi senaryonun tümleşikliğinde bir arıza oluşturmuş yorumu, sanırım haddi aşmadan yapılabilecek bir eleştiri olur.

Kısaca özetlemek gerekirse; film, yüklü bir miras kalan kuzenini kendisiyle evlenmek için zorlayan amcanın bir konakta geçen hikâyesi üzerine temelleniyor. Mirasa göz diken yoksul bir adam (kendisini Kont olarak tanıtıyor), evin hanımının yeni hizmetçisini ayarlayarak mirasın amcaya değil, evin hanımıyla evlenerek kendi üzerine geçmesini planlıyor. Kurulan plan hizmetçi ile evin hanımının yaşadığı aşkla boşa düşüyor. Senaryo, alt metninde Koreli ve Japon kimlikleri üzerinden ezen-ezilen kimlik diyalektiği ve iki kadının aşkı (evin hanımı ve hizmetçi) üzerinden eril egemenlik biçimlerine getirdiği eleştirilerle besleniyor. Hizmetçi ve hanımın aşkı, amcanın ve çakma kontun mirası ele geçirme isteklerini boşa çıkarıyor. Yönetmen burada erkeğin aşkı araçsallaştırma durumunu kadınların aşkının güçlülüğü sayesinde aşıyor.

Film anlatısının aksayan tarafı da, kadınların aşkını hikâyeye eklemleyecek derinlikte bir kadın karakteri oluşturmada yaşanılan güçlük olarak karşımıza çıkıyor. Bu aksama, olayların farklı bakış açılarıyla tekrar anlatılmasının getirdiği sunilikten neşet ediyor.

Filmin en iyi işleyen karakterinin, miras kalan evi soyluları tatmin etmek için kuzenine okuttuğu erotik kitaplarla bir fallus mabedine dönüştüren amca olduğunu söyleyebiliriz. Amcanın sapkınlıkları, evin gizli bölmelerinde oluşturduğu erotik sunaklar aracılığıyla kuruluyor. Stoker’daki Charlie amca, filmin merkez karakteri ve intikam ilişkisinin güçlü tarafı olması nedeniyle çok güçlü bir karakter olarak çizilmişti ve Stoker filmi bu nedenle söylemini bu karakter aracılığıyla oluşturuyordu. The Handmaiden filmindeki amcanın ikincil olarak işlenmesi ve kadın karakterlerin amcanın ikincilliğiyle oluşan organik anlatımdan kurtulması gerekirdi. Fakat kadınların aşkı, belki fallus mabedinin işleyişine son veriyor ama hikâyenin organik bütünlüğünden farklı bir söylem boyutuna geçemiyor. Belki hikâyenin organik yapısının biraz sadeleştirilmesi anlatıyı bu hatadan kurtarabilirdi.

Söylemini erkek egemenlik veya kimlik ekseninden hareketle kuran filmleri bekleyen önemli bir tehlike, ana akım söylemin organik ilişkisini aşamama olarak belirlenebilir. Yani eleştirel bir bakış açısı getirmesi planlanan filmin söylemi, ana akım egemenlik ilişkilerin kurduğu organik bağı aşması gerekir. Film dili bir yandan egemenlik sahasının hâkimiyetini oluştururken diğer yandan bu hâkimiyeti provoke edecek söylemi kurmalı. Egemenlik sahası organik ilişkilerinin yani nedenselliğin betimlendiği bir alanı imlerken provokasyon organikliğin ‘kutlu’ birlikteliğini dağıtmak olarak tezahür etmeli.

The Handmaiden filminde bu organik birliktelik amcanın düzenlediği zevk gecelerinde ve erkeklerin kadınları elde etme biçimi olarak özetlenebilecek aşk araçsallaştırmasında çok iyi verilmiş. Filmin bu birlikteliklere karşı yaptığı en iyi provokasyonsa, amacına ulaşamayan amcanın bu amacı engelleyen çakma konta yaptığı işkence sahnesidir. Keşke kadın karakterle yapılacak bir provokasyon olsaydı ama bu sahne eril mekanizmanın nasıl işlerlik kazındığında yetkin bir örnek. Amca, evin hanımıyla hiç birlikte olmayan çakma konta onunla nasıl seviştiğini sorar bu sahnede. Bu arada kontun beğenmediği cevaplarında parmaklarını keser. Kont, hiç gerçekleşmemiş birlikteliği anlatmaya başlar ve amcanın tam doyuma ulaşacağı yerde durarak ‘karımla benim aramda bir mesele’ diye bitirir konuşmasını. Böylece erkek hazzı tamamen işlevsiz bir boyutta kalır. Gerçekleşmemiş olaylar üzerine temellenen haz, iki erkeğin cıva gazı salınan odadaki havayı soluyarak ölmesi gibi, film boyunca hiç var olmadan son bulur.

Başlıktaki temaya dönecek olursak, filmin senaryosu özellikle iki saati aşkın bir film için gayet iyi işlemektedir. Fakat bahsedilen nedenlerden hareketle, işleyiş aslında film anlatısının yegâne amacı olamaz yorumu yapılabilir. İşleyişi bozacak düzenlemelerin eksikliği -kadın arzusunun bozduğu eril söylem gibi- anlatıyı gereğinden fazla matematikselleştirmiş diyebiliriz. Böylece kadın arzusu organik film anlatısını aşan bir söylem kurma konusunda eksik kalmış yorumu yapabiliriz.

, , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir