- Paterson (Adam Driver), 23 numaralı şehir otobüsünü kullanan, bulduğu her fırsatta yanından ayırmadığı şiir defterine şiirler yazan, konuşkan olmayan, yumuşak mizaçlı bir karakter. Sevgilisi (Golshifteh Farahan) ve köpeğiyle yaşayan Paterson, en çok William Carlos Williams’ın şiirlerinden etkilenmektedir. Bu etkide yönetmenin bir şehri o şehirle anılan bir şair üzerinden anlatma girişiminin payı olduğu yorumu yapılabilir.
Jim Jarmusch’un son filmi Paterson bizi, bir otobüsün koltuğunda, New Jersey’nin Paterson şehrini, ismi Paterson olan şair bir otobüs şoförü eşliğinde dolaşmaya davet ediyor. Her gün tekrar eden bu yolculukta şair Paterson ile şehir Paterson arasındaki ilham alışverişine şahitlik ediyoruz. Önceki filmi Only Lovers Left Alive’da biri müzisyen diğeri edebiyatçı iki vampirin müzik dolu yaşantısına konuk olmuştuk. Paterson filminde ise, Paterson üzerine şiir kitapları bulunan New Jerseyli şair William Carlos Williams’ın gözünden şehrin şiirle kurduğu ilişkiyi deneyimliyoruz.
Paterson (Adam Driver), 23 numaralı şehir otobüsünü kullanan, bulduğu her fırsatta yanından ayırmadığı şiir defterine şiirler yazan, konuşkan olmayan, yumuşak mizaçlı bir karakter. Sevgilisi (Golshifteh Farahan) ve köpeğiyle yaşayan Paterson, en çok William Carlos Williams’ın şiirlerinden etkilenmektedir. Bu etkide yönetmenin bir şehri o şehirle anılan bir şair üzerinden anlatma girişiminin payı olduğu yorumu yapılabilir.
Jim Jarmusch kenti hem sosyal ilişkilerin nasıl kurulduğunu tartıştığı Coffee And Cigarettes filminde hem kültürel ve kimliksel farklılıkların tartışıldığı beş Avrupa şehrinde geçen Night on Earth filminde yetkin bir şekilde anlatmıştı. Paterson filminde kentin bu kez nasıl bir ilham kaynağı olabileceği sorgulanıyor.
Son iki yüz yılın en önemli toplumsal olgusu haline gelen kent ile son yüz yılın en önemli görsel anlatı aracı haline gelen sinema arasındaki ilişki, kentin sinemayı da doğuran bir modern kahraman olduğu yaklaşımıyla yorumlanabilir. Başlangıcından itibaren sinema, dekor olarak kullandığı kentten yoğun şekilde etkilenmiştir. Modern Times filminden M filmine, Hiroshima mon amour’dan Der Himmel über Berlin veya Taxi Driver filmine kadar zihnimizi biraz yokladığımızda kentin farklı yüzlerinin usta yönetmenlere ne kadar çok malzeme sunduğu görülecektir.
Jarmusch’un kenti, küçük nesnelerde gizlenen ve sakinlerine keşfedilmeyi bekleyen farklı düşünceler bahşeden bir ilham mabedine dönüşüyor. Büyük meydanlarından zafer nutukları atılan, betona hapsedilmiş yapılaşmasıyla hiyerarşinin tüm soğuk belirlenimlerini içinde barındıran, sınıfsal ayrımların artık şehirden şehre değil mahalleler arasında bile fark edilir olduğu, mahalle ‘getto’larında sadece aynı mahalleden olanların birbiriyle konuşabildiği bir modern kent pratiği Paterson filminde, Yunan polislerinin mitsel özgürlük vaadine dönüşüyor. Bu vaat, agoralarda vatandaşlık hakları ve özgürlüklerle ilgili nutuklar atan Atinalı ‘özgür’ yurttaşların büyük anlatılarından esinlenmiyor. Şiir yaklaşımını ‘küçük şeylerden çıkarılabilecek düşünceler’ olarak özetleyen bir şairden esinleniyor.
Matematik öğretmenliği mezunu. Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansı yaptı. Aynı üniversitede doktora eğitimine devam etmekte. Aylık sinema dergisi Rabarba Şenlik’in editörlüğünü yaptı. Sinema Kafası’nda başladığı sinema yazarlığını Cineritüel’de sürdürüyor. Mail: fatih_degirmen@hotmail.com