“Şimdi gözlerini kapat, yoksa hiçbir şey göremeyeceksin.”
Kendimizi keşfetmenin yöntemlerinden biri de yolculuğa çıkmaktır. Yol her zaman yeni öğretilere açıktır. Bazen bu yolculuğu fiziksel olarak yapmak mümkün olmadığında hayal gücünden faydalanırız. Küçük bir kız çocuğunun odasındaki nesneleri kullanarak tuhaf evrenlere geçiş yaptığı ve bu yolculuğunu kendi ağzından anlattığı bir masal olan Jan Svankmajer’in Alice in Wonderland uyarlaması Neco z Alenky (Alice), gerçek ile hayal arasındaki belli belirsiz çizgi ile ilgilenmeden izleyiciye düşsel bir yolculuk vaat ediyor. Filmin açılışında söylendiği gibi bu masala / yolculuğa ortak olmak isteyen izleyicinin gözlerini kapatması gerekmektedir. Böylece odaklanacağımız noktada fiziksel sınırlar ortadan kalkacak, görsel algıların kısıtlayıcı dünyasından kendi düşsel gerçekliğimize ulaşabileceğiz.
Lewis Carroll’un serbest bırakılmış bir bilinç akışı olarak 1865 yılında yazdığı ve bir çocuk öyküsü olarak düşünüldüğünde oldukça cüretkâr kalan eseri Alice Harikalar Diyarı, yabancı ve oldukça değişken bir dünyada geçer. Matematik soruları ve kelime oyunları ile dolu bu evrenin sürrealist Çek sinemacı Svankmajer’i derinden etkilediğini biliyoruz. Yönetmenin Carroll’u sürrealizmin öncülerinden görmesi ve “onunla zihinsel olarak ırmağın aynı kıyısında” olduğunu ifade etmesinden bu etkilenmenin sıradan bir durum olmadığını anlıyoruz. Zaten Svankmajer hem yazıya konu olan Alice uyarlamasında hem de yine Carroll’un yazdığı Jabberwocky şiirinden uyarladığı Zvahlav aneb Saticky Slameneho Huberta (1971) kısa filminde görüldüğü üzere bu dünyayı oldukça yakından tanıyor. Kuklacılık eğitimi alan yönetmen iki uyarlamada da nesnelerle sıra dışı ilişkiler kuruyor, sembollerden düşsel bir görsel gerçekliğe ulaşıyor. Çocukların hayal gücünden kimi zaman vahşet içeren imgeler kimi zaman da çocuksu masumiyetler çıkarmayı başarıyor.
“Şimdi izleyeceğiniz film çocuklar içindir, belki de değildir.”
Tedirgin edici bir masal
Alice Harikalar Diyarında’nın devamı niteliğinde Aynanın İçinden kitabında Lewis Carroll Alice’i yine tuhaf bir dünyaya gönderecektir. Alice’in odasındaki bir aynanın içinden geçerek açıldığı bu yeni evrende eşyalar aynıdır ancak yansımaları terstir. Odadaki resimler hareket eder, bahçede meraklı ve konuşkan çiçekler, saman yiyen insanlar bulunmaktadır. Svankmajer’in Alice uyarlaması iki kitaptan da izler taşısa da Aynanın İçinden’in yansıma fikrini tüm filmine yaymış durumdadır. Bunu yaparken oradaki karakterleri kendine göre yorumlar, onları dönüştürür ve kendi sürrealist evrenine entegre eder. Carroll’un tuhaf karakterlerini rahatsız edici bir tedirginlik ile ele alan Svankmajer, onları birer korku motifine çevirmekle kalmaz; çocuksu düşlerin içerdiği saflık, masumiyet, güzellik gibi unsurlardan da ayıklar. Ürkütücü mekân tasarımları içerisinde sunulan bu yeni Alice dünyasında ucube ve iskelet karakterler, bir parçalanıp bir birleşen kuklalar, idealize ettiği kusursuzluğu yerle bir eden porselen bebekler ile takip edilmesi imkan olmayan çirkin beyaz bir tavşan bulunmaktadır.
Alice’nin hem anlatıcı hem de ana karakter olduğu Svankmajer’ın anlatısına bir büyüme hikâyesi demek biraz tuhaf kaçacaktır. Beyaz tavşanın peşinde bir macera yaşadığını söylemek de pek mümkün değil. Öncelikle bu uyarlamada Alice içine girdiği düşsel dünyaya müdahil olmaktan, olayların akışına müdahale etmekten çekinmeyen biridir. Kısmen belirsizlik içerisinde sürüklenmektedir ancak bu sırada çevresine sorun çıkarmaktan çekinmez, işgalcidir. Bir anlamda olayların içine sürüklenmiş Carroll’un Alice’nin aksine, girdiği / düştüğü paralel dünyayı gerektiğinde yerle bir eden kızgın ve yapı bozumcu bir Alice görürüz. Bu karanlık evrenin de dostane olmadığını, aksine oldukça saldırgan olduğunu vurgulamak gerekir. Bu yüzden Alice filmin sonunda hiçbir şey için özür dilemiyorum diye haykırır.
Jan Svankmajer’ın farklı teknikleri (animasyon, kukla ve gerçek çekimler) bir araya getiren ve türler arasında gezinen uyarlaması Neco z Alenky, benzerine kolay rastlayamayacağız türde bir film. Çoktan kült statüsüne erişmiş, masalsı olmayan bir sürrealist bir atmosferde geçen bu tuhaf Alice uyarlaması mutlaka deneyimlenmeli.
İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.