- Köleliğin kaldırılmasını ve sınıf kavramının yok olmasını isteyen Spartacus’ün, Karl Marx’ın “Benim tarihteki kahramanımdır” dediği kişi olması da şaşırtıcı değil. Zira Spartacus, ölümünden binlerce yıl sonra bile ezilenlerin direnişinde eşitlik hayalinin sembolü olmaya devam ediyor. İ.Ö. 73 yılında kendisini istemeyen kadına el sürmeyerek kadının egemen olması için uğraşan bir kahraman olduğunu gösteren Spartacus eğer bir yerden seyrediyorsa dünyanın bugün içinde bulunduğu halleri, 21. yüzyılda bir yandan gittikçe ataerkilleşen, diğer yandan da özgürlüğü için savaşmak zorunda olan toplumları gördükçe kemiklerinin sızladığına şüphem yok.
Konuk Yazar: Selin Yetimoğlu
9 dalda aday gösterildiği Oscar ödüllerinin 4’ünü alan 1960 yapımı bu Stanley Kubrick filmi, kölelerin özgürlük hayalini ve tarihi bir karakter olan Spartacus’ün “Benim çocuğum özgür doğsun” arzusuyla verdiği mücadeleyi konu alıyor. Romalıların günlük zevkleri için etinden sütünden mümkün olduğunca faydalandıkları köleleri seyirlik bir eğlence olarak gladyatör yapıp arenada dövüştürdüklerini anlatan tek film değil bu ama Kubrick’in filmini diğerlerinden farklı yapan şey, toplumsal bir katman olan köle sınıfının başkaldırısını tarihsel gerçekler üzerinden anlatıyor olması.
Ancak 2000 yıl sonra gerçek olacak bir hayalin peşinden Spartacus önderliğinde koşan 73 gladyatörün ve zamanla onlara katılan on binlerce insanın yenilgisi oldukça etkileyici bir şekilde gösteriliyor filmde. Fakat buna yenilgi diyerek önemini göz ardı etmemek de gerekir, zira Spartacus önderliğindeki bu sınıfın tarihteki yeri, başarısından değil başarısızlığından kaynaklanır. Mutlak zafere ulaşamamış olsalar da, düzenli Roma ordularına karşı kazandıkları başarı tarihin hayret verici ayrıntılarındandır. Filmde “Bizim bir lejyonu eğitmemiz 5 yılımızı alıyor” diyerek şaşkınlıklarını dile getiren Roma yöneticilerinin de afallamasına sebep olan amatör bir köle ordusu kurmuştur Spartacus. Bu insanlara sahip oldukları gücü veren özgürleşme arzularıdır, ölüm korkusu taşımadan arzularlar bunu; ki ölüm, düşmanları için bir son iken köleler için özgürlüğün başlangıcıdır. Bu yüzden göz göre göre ölüme giderken cesaretlerini bir an olsun yitirmezler.
Köleliğin kaldırılmasını ve sınıf kavramının yok olmasını isteyen Spartacus’ün, Karl Marx’ın “Benim tarihteki kahramanımdır” dediği kişi olması da şaşırtıcı değil. Zira Spartacus, ölümünden binlerce yıl sonra bile ezilenlerin direnişinde eşitlik hayalinin sembolü olmaya devam ediyor. İ.Ö. 73 yılında kendisini istemeyen kadına el sürmeyerek kadının egemen olması için uğraşan bir kahraman olduğunu gösteren Spartacus eğer bir yerden seyrediyorsa dünyanın bugün içinde bulunduğu halleri, 21. yüzyılda bir yandan gittikçe ataerkilleşen, diğer yandan da özgürlüğü için savaşmak zorunda olan toplumları gördükçe kemiklerinin sızladığına şüphem yok.
Filmle ilgili bahsetmek istediğim son ayrıntı da 3 saatten fazla süren filmin ilk 1 saatlik kısmının çekiminden sonra başrolde seyrettiğimiz Kirk Douglas’ın isteğiyle yönetmenin değiştirilip, Kubrick’in yönetmen olması. Douglas’ın iyi ki böyle bir talebi olmuş da Stanley Kubrick, Hollywood’a veda filmi olarak nitelendirilen Spartacus’ü filmografisine eklemiş.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.
73 gladyatörün ve zamanla onlara katılan on binlerce insanın yenilgisi oldukça etkileyici bir şekilde gösteriliyor filmde. Yazan yerde 78 olcak düzeltebilirsiniz.