- Bar, sadece kayıp hayatlara ev sahipliği yapan, zavallı bir yaşam zincirini ifade ediyor. Barı sadece çalıştıkları bir iş yeri olarak değil, alternatifsiz bir yaşam alanı olarak kullanan 7. kuşak Horace ve Pete, barda yatıp barda kalkıyorlar. Bütün ihtiyaçlarını barın içine hapsetmiş, Horace ve Pete’in, dışardaki hayatla herhangi bir alakaları yok. Dışarıdaki dünya Horace ve Pete’i ilgilendirmiyor, daha da önemlisi ilgilendirmesi gerekmiyor. Farkında olmadan hem kendileri, hem de müşteriler için bir hapishane haline dönüşmüş bir bardan bahsediyoruz.
Konuk Yazar: Engin Onuk
Kara mizahın günümüzdeki en önemli temsilcilerinden olan Louis CK, sessiz sedasız bir şekilde yarı otobiyografik yapımı Louie dizsine ara verirken yeni bir dizi çektiğinin haberini daha önceden hiç kimseye vermemişti. Louis CK’in yeni çektiği dizi, Horace and Pete, hiçbir promosyona, reklam veya tanıtıma tabi değil. Dizi direkt olarak Louis CK’in web sitesinden ücretli olarak yayınlanıyor ve çıkan yeni bölümlerin duyurusu sadece ve sadece bizzat kendisi tarafından, web sitesine üye olan takipçilere yapılıyor. Louis CK, diziyi direkt olarak kendi web sitesinden satmasıyla birlikte izleyiciyle eser arasındaki bütün kurumsal ve hiyerarşik duvarları yıkmış oluyor.
Dizi Yapımcılığına Yeni Bir Yaklaşım
Dizinin ilk duyurusu ilk bölümün linkiyle birlikte gelen kutusuna düşen son derece kişisel bir mail ile yapıldı. Bu vesileyle, profesyonel ama mütevazı bir ekiple dizi formatının tanımı yeniden yapılarak bütün standart hale gelmiş prosedürler yerle bir ediliyor. Dizinin kaç sezondan, kaç bölümden oluşacağı ve dizinin senaryosu dahil, dizi hakkında daha önce belirlenmiş hiçbir detaydan söz etmek mümkün değil. Dizi bölümlerinin doldurması gereken standart bir süre de olmadığı için, bir bölüm 1 saatin üzerinde olurken bir başka bölüm sadece yarım saatin biraz üzerinde kalabiliyor. Bunun yanı sıra, Horace and Pete dizisinin yeni bölümleri çekildiği anda yayınlanıyor. Bu demek oluyor ki, yayınlanan her yeni bölüm yayınlandığı hafta içinde çekimleri tamamlanmış oluyor. Yok edilen standart prosedürlerin yerine konan bu süreçleri ve dizinin yapısal farklılığını üst üste koyduğumuzda ortaya eşi benzeri olmayan bir seyir deneyimi çıkıyor.
Karanlık, Tiyatral Atmosfer ve Patolojik Karakterler
Önceden belirtmek gerekir ki Horace and Pete, Loıie’nin aksine, kesinlikle bir komedi dizisi değil. Paul Simon’ın bestelediği dizinin jenerik müziğinden başlayıp dizini geneline yayılan karanlık havadan anlaşılabileceği üzere dizi ağır bir dram. Bu açıdan dizi kolay ve keyifli bir seyir deneyimi sunmak derdinde değil. Dizinin çoğunluğu tek bir mekanda, barda geçtiği için biraz sitcom’u andırıyor, ama içerisinde sitcom’larda olduğu kadar espri ve hiçbir gülme efekti barındırmıyor. Abartıya kaçmamakla birlikte bir tiyatro oyununu andıran sessizliklerle, boş anlarla ve doğaçlamayla zenginleştirilmiş olması da diziye sitcom’dan daha çok tiyatral bir atmosfer katıyor.
Horace and Pete’s adlı, Horace ve Pete adlı iki kardeşin ve yeni kuşak Horace ve Pete kardeşlerin 100 senedir işlettikleri bir barda geçen dizi, ilk bakışta kuşaktan kuşağa aktarılan hoş bir geleneği aktarıyor gibi görünüyor. Fakat bu bar, sadece kayıp hayatlara ev sahipliği yapan, zavallı bir yaşam zincirini ifade ediyor. Barı sadece çalıştıkları bir iş yeri olarak değil, alternatifsiz bir yaşam alanı olarak kullanan 7. kuşak Horace ve Pete, barda yatıp barda kalkıyorlar. Bütün ihtiyaçlarını barın içine hapsetmiş, Horace ve Pete’in, dışardaki hayatla herhangi bir alakaları yok. Dışarıdaki dünya Horace ve Pete’i ilgilendirmiyor, daha da önemlisi ilgilendirmesi gerekmiyor. Farkında olmadan hem kendileri, hem de müşteriler için bir hapishane haline dönüşmüş bir bardan bahsediyoruz.
Eski karısını onun kız kardeşiyle aldatıp hem eski karısından hem de onun kız kardeşinden iki çocuğu olan bekar Horace, akıl sağlığını bir ilaç sayesinde koruyabilen, aksi takdirde halüsinasyonlar gören Pete ve meme kanserine yakalanan karamsar ve patavatsız Horace’ın kız kardeşi Sylvia gibi başkarakterlere bakıldığında Horace and Pete’in özellikle patolojik, grotesk, uyumsuz karakterlerle donatıldığı aşikar hale geliyor. Transgresyonel kurguyla flört eden bu karakter yapıları sadece başkarakterlerle sınırlı kalmıyor. Horace and Pete’s, bir bar olmanın ötesinde, kuşaklar içinde alkolikler ve uyumsuzlar için sığınağa dönüşmüş bir yer. Horace’ın vefat eden babasının son sevgilisi alkolik Marsha, istemsiz küfür etme hastalığı olan Tricia gibi sürekli müşteriler, bara gündüz erken vakitlerde gelip bütün günlerini bu barda geçirmeye alışmışlar; çünkü onlar da dışarıdaki normal hayattansa Horace and Pete’teki kasvetli havayı solumayı yeğliyorlar.
Bu patolojik sarmalın tam olarak farkında olan tek bir karakterden söz etmek mümkün: Sylvia, ailenin belini doğrultabilmesi için barın satılması ve yeni bir başlangıç yapılması gerektiğini savunuyor. Sylvia, barın bir virüs gibi bütün aileyi sardığını, nesilden nesile aktarılan bir ıstırap zincirinden başka bir şey ifade etmediğini söylese de, kardeşi Horace dahil olmak üzere kimse Sylvia’ya destek çıkmıyor. Slyvia, kanser olduğunu öğrendikten sonra barda yaşamaya başlamasıyla birlikte, barın lanetine kendisini teslim etmiş gibi gözüküyor. Geleneklere olan bu sıkı bağlılığın hiçbir anlam ifade etmediği bu bar, var olmaya devam ettiği sürece bir ıstırap yuvasından başka bir şey ifade etmeyeceği anlaşılıyor.
Bu son derece depresif atmosferin, aşırıya kaçmayan tiyatral ve doğaçlama bir tarzla yaratılması, diziyi ayrı bir yere taşıyor. Yaratılan bu karamsar atmosfer, dizinin sahip olduğu doğallık sayesinde seyirciyi yabancılaştırmadan ilerleyebiliyor. Karşınıza bir sonraki bölümde ne çıkacağının tamamen bir sürpriz olması da dizinin yeni bölümlerinin sabırsızlıkla beklenmesi için başka bir sebep oluşturuyor. Yayınlanan 8 bölümden sonra, Horace and Pete’in eşsiz ama bir o kadar da rahatsız edici ve zor bir seyir deneyimi sunduğunu söyleyebiliriz.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.