- Tiyatroyu insancıl bir iletişim biçimi, birbirimizi anlamanın yegane yolu olarak filmine yerleştiren yönetmen Achero Mañas, Alfredo’nun amacını ise bağımsız tiyatro ile sokaklarda herkese ücretsiz tiyatro yapmak olarak kurgular. Tiyatroyu sokağa taşımak isteyen, seyircinin sabit durması yerine tepki vererek oyuna katılmasını bekleyen Alfredo mu yoksa tiyatroyu bunun tam tersi olduğu için seven Lucía mı haklıdır?
“Tiyatronun amacı nedir?” sorusuna yanıt aramak için değil, kendince tiyatroya biçtiği rolü hayata geçirmek üzere tiyatrocu olmayı seçen Alfredo Baeza, parayı kabul etmenin sanatı satmak olduğunu düşünür. 2003 yapımı İspanyol filmi Noviembre’nin ana karakteri Alfredo’nun, derste sahnedeyken söylediği ve herkesin inandığı büyük yalan, onu hayatı pahasına yeni bir yola sürükleyecektir. Alfredo’nun en büyük hayali olan konservatuar okulundan kovulmasına yol açacak kadar gerçekçi bu yalan, oyunculuğunun iyi olduğunu ve bu nedenle hikayenin gerçek sanıldığını da kanıtlar. Zaten “Oyunculuk, kurguyu inandırıcı kılan bir eylem değil midir?” sorusuna cevabımız evetse, Noviembre’nin gerçek sanatı ticari sanattan ayıranın ne olduğuna, hayat ile sanatın ve tiyatronun ilişkisine dair söylediği, politik düzleme karşı direnmeye çalışan ve hayatın bir parçası olması gereken sanata ilişkin yeniden kurgulamaya çalıştığı pek çok şey var.
Madrid’e oyuncu olma hayalleriyle giden Alfredo’nun engelli kardeşi Alejandro, hem onun ilham kaynağı hem de kendi yaptığı kuklalarıyla mutlu ettiği ilk kişidir. Aynı kuklaları yetenek sınavında oynatarak gerçek insanlara bir oyun alanı izleten Alfredo, böylece Madrid’teki okula kabul edilir. İlhamını körükleyen Alejandro ayrı bir şehirde kalsa da, bir ayna yansıması olarak her zaman Alfredo’nun imgeleminde kalacak, vazgeçmemesi için ağabeyinin itici gücü olacaktır.
Tiyatroyu insancıl bir iletişim biçimi, birbirimizi anlamanın yegane yolu olarak filmine yerleştiren yönetmen Achero Mañas, Alfredo’nun amacını ise bağımsız tiyatro ile sokaklarda herkese ücretsiz tiyatro yapmak olarak kurgular. Tiyatroyu sokağa taşımak isteyen, seyircinin sabit durması yerine tepki vererek oyuna katılmasını bekleyen Alfredo mu yoksa tiyatroyu bunun tam tersi olduğu için seven Lucía mı haklıdır? Sokağa çıkıp diğer insanlara ulaşmak, tiyatroyu sokakta var etmek, aynı tip, tepkileri bile tahmin edilir seyirci yerine sokaktaki insanları yeğlemek, Alfredo’nun yapmak istediği tiyatroyu özetler. Sahnede, oyuncunun rol yaptığını bilen seyirciler vardır. Oysa sokak, kimin her an ne yapacağının belli olmadığı bir oyun alanıdır. Yönetmen, tiyatroyu sokağa indirerek Alfredo ve arkadaşları üzerinden belgesel tiyatronun ortaya çıkışına ilişkin bir başlangıç noktası sunar. Noviembre’nin gizemi, izlediklerimizin ne kadarının gerçek ne kadarının kurmaca olduğunu bilmememizde saklıdır.
Filmin başında tiyatro okulu sahnelerinde siyah fonun önünde yapılan çekimler ve aynı fonun önünde konumlanan karakterler, filmin ikinci dönüm noktasından itibaren yerini sokaklara, yaşayan mekanlara bırakır. Yaşananlar ve olan bitenler, öncesinde hep bir kulis ortamında, oyunun çalışıldığı alanda, hayatın arka tarafında, başka bir deyişle sahne arkasında gerçekleşir. Alfredo’nun, hocasının ve arkadaşlarının inanacağı o büyük yalanı, üstelik de gerçek hayatı ile ilgili olarak söylemesi, insanları tedirgin eder. Tedirginliğin asıl sebebi ise sahne önü ve arkasının, yani gerçek ve oyun alanının birbirine karışmasıdır.
Dramaturjiyi Tersten Çözümleme: Birbirine Karışan Ön ve Arka Bölge
Erving Goffman, dramaturjik çözümleme teorisinde teatral olanla günlük davranışın benzerliklerine dikkat çeker. Ön ve arka bölge olarak isimlendirdiği alan adlandırmasında ön bölge toplum, yani sahne olarak addedilirken; arka bölge sahne arkası, kişinin kendisiyle kaldığı alan olur. Tiyatro, Goffman’ın savunduğu üzere toplumsal süreçleri aydınlatan bir metafora sahipse, Noviembre’deki gibi tiyatroyu sokağa, yani hayatın durmadan aktığı bir mekana entegre etmek, süreçleri aydınlatma anlamında nasıl bir işleve sahip olur? Metro insanını heyecanlandırmak, gençleştirip mutlu etmek, özgür hissettirmek için sanatlarını kamusal alanda, para almaksızın yapmaya başlayan Alfredo ve ekibi, Kasım Manifestosu’nu ilan ederek bu işlevi somutlaştırır, belgesel tiyatronun yolunu açarlar. Artık ön ve arka bölge arasında bir ayrım yoktur.
Kasım Manifestosu; ücretsiz, kamusal ve özel yardımlardan kaçınan, seyirci sayısının kısıtlı olduğu kapalı bir alan yerine en kalabalık yerleri sahne olarak tercih eden, yerleşik temsil usullerinin, geçmişte televizyon ve film işine bulaşanların girmesinin yasak olduğu, seyirci neredeyse oraya gidilmesi gereken, yazılı kaynaktan beslenmenin kabul edilmediği bir tiyatro biçimini savunur. En önemlisi de ne olursa olsun hiç kimsenin manifestoya ihanet etmemesi gerekir. Seyirciyi sahnenin karşısında zincirleyen klasik tiyatroya, hayata müdahale etmeyen bir nesne gibi var olan/olduğunu sanan sanata karşı başkaldırı, elbette ki beraberinde iktidara başkaldırıya da getirecektir.
Alfredo’dan sonra konservatuardan ayrılan ve onunla birlikte tiyatroyu sokaklarda aramaya başlayan bu arkadaş grubunun, ilk gösterilerinden itibaren polisle başları derde girer, ödünç aldıkları eşyalara el konulur. Toplumun içine karışan ‘tekinsiz’ varlıkların susturulmaya çalışılmasının esas sebebini ise siyasi erklerin, rahatsız olduklarını görüş alanlarından uzaklaştırmak istemeleri oluşturur.
1920’den 70’lere dek varlığını yükselerek sürdüren belgesel tiyatro, iktidara ve halka gerçekleri söylemesi, yüzünü sokağa dönmesi açısından önemlidir. Çevre insanı, insan da çevreyi etkileyebildiği müddetçe, yani insan var olduğu sürece devam edecek olan tiyatro, belgesel ögelere de yer vermesiyle düşünsel ve de psikolojik derinlik kazanır. Gerçekliğe önem veren ve kanıtlayan belgesel tiyatro, 60’lı yıllarda dünyayı, kargaşayı reddeder, şaşırtıcı ve çarpıcı yöntemlere başvurur, hatırlatır. Peter Weiss’in notlarına başvurarak belgesel tiyatro hakkında en genel cümlelere erişmek mümkündür. Kapalılığa ve gerçeklerin çarpıtılmasına; koro ve pandomimle, sade sunumla, çözümlemeyle, şok etkisi yaratan anlık eylemlerle, maskeler, aksesuarlar ve makyajın kullanımıyla karşı çıkan belgesel tiyatrocular, bir devrim yaratırlar. Noviembre’de giderek güç toplayan ve alıkonulmalarına rağmen yılmayan bir grup genç, sanat yoluyla gerçekleşmeyi bekleyen devrimlerin habercisi olur. Belgesel tiyatro, yeni teknikler geliştirmek, parayla sunulmamak, bir alana kıstırılıp bir kitleyle kısıtlı kalmamak zorundadır. Aksi halde karşı durduğu sistemin ve iktidarın ağına düşecektir. Filmde Kasım Manifestosu’nda da vurgulandığı gibi; “Parayı kabul etmek sanatı satmak demektir.”
Las Meninas ve İdeolojik Dikiş
Ressamların ressamı Diego Velazquez’in başyapıtı Las Meninas (Nedimeler ,1656), ünlü ressamın anı dondurduğu bir eserdir. Velazquez’in aynalar kullanarak bir gizem ürettiği, kimin izleyici, kimin figür olduğunun kafa karışıklığı yarattığı bu eserin, Noviembre’ye yerleştirilmesi ve tam da Alfredo’nun belgesel tiyatro fikrini bulduğu sahnede yer alması boşuna değildir. Lucía ile bir müzeyi gezerken farkında olarak resimden etkilenen ve resmi detaylı inceleme gereği duyan Alfredo, farkında olmadan resim aracılığıyla izleyicinin ve sanatçının konumunu sorgular. Sanat tarihi içerisinde gizemle karşılanan bu resimden hareketle, belgesel tiyatronun doğuşuna ilişkin fikirler ortaya koyan Alfredo’nun müzede bayılma numarası yapması, sevgilisini ve güvenlik görevlilerini inandırarak gösterisine dahil etmesi anlam kazanır.
Jean Pierre Oudart’ın “ideolojik dikiş” kavramı; izleyicinin, oyuncunun bakışıyla özdeşleşmesini öngörür. Çekim teknikleriyle yaratılan bu özdeşim, tutkuyu en şiddetli şekilde hayata geçirir ve açı-karşı açı sayesinde seyirci tutkusuna sadık kalır, gereksiz detaylardan arınmış olur. Velazquez’in eserinde yaratılan gizem ise izleyici için izlemeyi zorlaştırır. Çünkü sadık kalınacak esas betimleme, onlarca detayla dağıtılmıştır. Velazquez, kendisini daha ayrıcalıklı bir konuma yükseltir, seyirciyi seyirci olmaktan çıkarıp resme dahil eder. Tıpkı belgesel tiyatroda, seyircinin bir figür veya özne olarak oyuna dahil olması gibi, Las Meninas da bu devrimi resim alanında gerçekleştirir.
Güvenilirliği gerçek olaylarda ölçülebilen karakterleri canlandıran, alışılmış oyunculuk tekniklerinden uzaklaşan Alfredo ve grubu; Romen çingene, keş, Çingene patriği, evsiz, dayak yiyen kadın, âmâ rolleriyle toplumun unutulmuşlarına, teröre, şiddete dikkat çekerler. Konservatuarın eğitimini vermeye çalıştığı popüler tiyatrodan uzaklaşan grup, eleştirel bir yeni tiyatro biçimi geliştirirler. Bu gelişim, en sonunda Alfredo’nun, ilham kaynağı olan Alejandro’nun aynadaki yansımasına, kuklalara tutunarak hayatta kalma ışığına kavuşmasıyla sonuçlanacaktır.
Nasıl ki sinema, izleyicisine gerçekçi sahneler sunarak toplumsallığı, belgeselciliği sırtlanıyorsa, Noviembre bunun yanına bir de tiyatroyu ekler. Gerçeklikten iki kere faydalanan film; kurmaca tanıkları, geçmişe aitmiş gibi verilen görüntüleri ile asıl olayı yaşatarak aktarır ve seyircinin, hayatın içindeki gerçekliği, sinemanın yansıttığı tiyatro yoluyla görmesini umut eder. Bir yandan da belgesel tiyatroyu hatırlatır, olayları anlatıcılarla birlikte aktararak belgeselin olanaklarından faydalanır. Paranın satın aldığı sanat, dört yıl açık alanlarda oynamaları mahkeme kararı ile yasaklanan Alfredo ve ekibinin, bir yapımcıdan gelen teklifle bölünmelerine yol açar. Hayatlarında ilk kez kendilerinden vazgeçerek, Kasım Manifestosu’na ihanet ederek prensiplerinden ödün verir ve para karşılığı “sahneye” çıkarlar. Aslında yalnızca “oynamak”, dünyayı anlamanın yetmediğini anlayıp onu değiştirmeye çalışmak için.1 Veya tam tersi: “Dünyayı değiştirmek istemiştik. Ama perişanca yenildik. Şimdiyse, değişmemek için ben dünyaya direniyorum.”
1) Karl Marx: “Dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir.”

1994 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölümü’nde lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yeni medya ve çocuk alanında yüksek lisansına devam etti. Fil’m Hafızası, Sinema Terspektif, Berfin Bahar, Hayal Perdesi gibi farklı basılı ve online mecralarda sinema üzerine yazıları yayınlandı. art-his.com’da sanat üzerine üretim yaparken, Mayıs 2019’dan bu yana Arter’in Öğrenme Programı’nı oluşturan ekiple birlikte çalışıyor.
Pingback: Kasım, Tiyatro ve Başkaldırı: Noviembre - Alegori