- Wong Kar Wai, Bunraku tiyatrosundaki oyunculuktan çokça etkilenmiş ve bu filminde sıkça yer vermiş, özellikle kadın oyuncularda muazzam bir şekilde kullanmıştır. Wai, 2046 adlı filmini yaratırken hikaye içinde hikaye sunmayı ve bunları bir bütünün parçası olarak işlemeyi başarır. Madde, ruh ile beden bağlantısını kurarken doğunun tutkusunu sunar. Bedeni hiçleştirip duyguyu özgür bırakmayı hedeflemiştir.
Konuk Yazar: Burç Karabulut
Karagöz ve Bunraku
Wong Kar Wai’nin 2046’sı, doğunun tutku anlayışını güçlü bir şekilde ifade ederken, Bunraku tiyatrosunun ruhunu kadın karakterlerinin içinde hissettirir. Bunraku, Japon geleneksel kukla tiyatrosudur. Bizdeki benzeri olan Karagöz tiyatrosunun aksine anti-illüzyonist bir yapıdadır. Tiyatroda kukla, oynatıcı ve söyleyici yer alır. Karagöz’deki gibi bir perde alışkanlığı da yoktur ve oynatıcı, seyircinin gözü önünde yer alır; asla saklanmaz ama kukla gösterisinin seyrine de müdahale etmez. Kukla üç kişi tarafından oynatılır. Bunraku doğuya has bir özellik olan sadeliğin, samimiyetin ve ustalığın sessiz devinişidir. Bu sadelik, oynatıcı ve diğer kuklacıların siyah giymeleriyle –dikkat çekmemek için kullanılan bir renk olarak– ve kendilerini öznesizleştirmeleriyle alakalıdır. Kukla oynatıcılar bir beden olarak değil, kuklanın hareketleri ve duygularının ifadesi olarak vardır. Kuklanın varlığını belirtirlerken kendi varlıklarını yok etmeleri gerekmektedir. Kuklanın kopmuş eller, kollar ve baş tarafıyla belirtildiğini unutmamak gerekir. Batıdaki gibi iplerle yürütülmezler; kopmuş uzuvların içine yerleştirilmiş mekanizmayla yönetilirler.
Tutkunun Saklandığı Yer Olarak Kadın
Beden-ses-hareket, Bunraku tiyatrosunda canlı ile cansız karşıtlığını ele alır. Beden-madde–ruh gibi düşünülür. Karagöz tiyatrosunda kuklayı yöneten perde arkasındaki hayali sesiyle karakterlere can verir. Seyirci karakteri değil hayali olanı dinler ve dinlediğinin de farkındadır. Bunraku’da ise oyuncu öne çıkarılmadığı gibi doğunun kuklası da zaten canlı görünmez. Öyle tasarlanmadığından değil, hiçliğe yapılan vurgudan kaynaklanır bu durum. Oyuncunun bedeni kuklanın da bedenidir ve ikisi de öz maddesi olan tutkuyla beslenir. Cansız bir bedeni canlandırmaktan çok onu soyutlamayı düşünür Bunraku; anlatıcı ya da söyleyici sesiyle can vermez, duyguları seslendirir.
Wong Kar Wai de kadın karakterlerini tutkuyu göstermeleri için hiçleştirir; onları beden–ses-hareket olarak görmez, tam tersine bir Bunraku kuklası gibi, tutkuyu kadın bedenleri (oyuncunun tutku niyetiyle yok olması) aracılığıyla ekrana yansıtır. Wai’nin Bay Chow’u her Noel apayrı bir kadınla aşk yaşamak ister; hem kendisi hem de kadınlarla olan saplantılı ilişkileri yüzünden uzun ömürlü ilişkilerin adamı olamaz. Chow’un aradığı aslında aşk değil, tutkudur. Chow’un bu tutkusunun hedefi olan Lulu, femme fatale olması sebebiyle Chow’u sürekli tahrik eder. 24 Aralık gecesi tesadüfen karşılaşmaları sonucu Hong Kong’da beraber dolaşırlar. Gecenin sonundan itibaren zorlamalar biter, yerini tutkuya bırakır. Kadın, kendi işi ve varlığının sebebi olan fahişeliği bırakıp gerçek anlamda sahip olduğu tutkuyu yaşamak ister. Bunraku oyuncusu gibi değildir ancak sanki seyirci için bir öncül teşkil eder; arkasından gelecek maceralara açık kapı bırakır. Chow’un derdi asla kadınlar değildir…
Tutku ve Androidler
Wong Kar Wai, Bunraku tiyatrosu tarzında oyunculuk niyetini en iyi ve açık bir şekilde 2047 adlı hikayesinde gösterir. Chow’un film içinde kendi tutkularından oluşturarak yazdığı fütüristik bir hikaye olan 2047, yine Chow’un android kadınlarla arasında oluşturmaya çalıştığı tutkudur. Bir tren vasıtasıyla 2046’dan günümüze dönmek isteyen Chow, trende hostes olarak görev yapan android kadınlara karşı kayıtsız kalamaz ve onlarla ilişki kurmak ister. Kadın, Wai ve Chow’un isteği gereği kendini değil, tutkuyu oynamaktadır. Gerçekten de konuşamaz ya da konuşturulmaz, sürekli sağa-sola döner; sanki bir kukladır. Cansız maddenin ruh-bilimsel özüyle üretilmiş tutkuların toplamıdırlar. Tutkular ise onu var edene, yani hikayenin sahiplerine aittir. Yine bir Noel gecesi, Chow’un tutkuyla bağlandığı kadınlardan biriyle içki içmesi sonrasında kadının yalnızca başını duvara dayadığını ve benliğini yavaş yavaş kaybettiğini gözlemleriz.
Wong Kar Wai, Bunraku tiyatrosundaki oyunculuktan çokça etkilenmiş ve bu filminde sıkça yer vermiş, özellikle kadın oyuncularda muazzam bir şekilde kullanmıştır. Wai, 2046 adlı filmini yaratırken hikaye içinde hikaye sunmayı ve bunları bir bütünün parçası olarak işlemeyi başarır. Madde, ruh ile beden bağlantısını kurarken doğunun tutkusunu sunar. Bedeni hiçleştirip duyguyu özgür bırakmayı hedeflemiştir.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.