Düttürü Dünya (1988): Ahlakın Keskin İki Yüzü

Düttürü Dünya (1988): Ahlakın Keskin İki Yüzü

Yazar Puanı4
  • Düttürü Dünya filminde bireysel olan ahlak ile toplumsal olan ahlak ilginç bir biçimde iç içedir. Hobbes'ın ve Feuerbach'ın felsefesinin sürekli duyulduğu bir ahlak biçimi Düttürü Dünya'nın da temelinde yatar. Bireysel ahlakın toplumsal olması gerekliliğini savunur niteliktedir. Bencillik ve toplumsal ahlak her toplum için aynı mıdır?
Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Etik, Yunanca “töre” anlamına gelir. Doğru davranışı, yanlış davranıştan ayırmaya çalışan ahlak felsefesinin adı olan etik, genelde iki şekilde ele alınmıştır: Bunlardan biri bireysel, diğeri ise toplumsal şekildedir. İlk çağlardan beri felsefecilerin ilgisine değişik bakış açılarıyla mazhar olan etik, Eflatun’da devlet ile toplum kavramlarıyla birlikte ele alınır. Bu ele alınma şekli tek değildir. Hobbes ise, toplumsal ahlaktan çok, bireysel olan ahlakla ilgilenir. Bireysel ahlak çerçevesinde, bencilliğin toplumun çıkarlarıyla uyuşmasını savunduğu felsefesi kesinlikle dikkate değerdir. Feuerbach -Marx’ın felsefesini en çok etkileyen kişi olarak bilinir- ise ahlak kavramında daha da ileri giderek toplumsal olanla bireysel olanın kesişmesinin ahlak temelinde gerçeklemesini savunarak bu durumu genel bir sevgiyle tanımlamayı ihmal etmez. Düttürü Dünya filminde ise, bireysel olan ahlak ile toplumsal olan ahlak ilginç bir biçimde iç içedir. Hobbes’ın ve Feuerbach’ın felsefesinin sürekli duyulduğu bir ahlak biçimi Düttürü Dünya’nın da temelinde yatar. Bireysel ahlakın toplumsal olması gerekliliğini savunur niteliktedir. Bencillik ve toplumsal ahlak her toplum için aynı mıdır?

Düttürü Dünya, bir klarnet sanatçısının geçim derdi üstünde döner. Hayatını klarnet çalarak, pavyonda çalışarak kazanan “Dütdüt Mehmet” geçinememektedir. Toplumun pek sempatik bakmayacağı bir mekânda, yani pavyonda, ahlaklı bir iş yapma derdindedir. Pavyon, mekân itibariyle herkesin çalışıp para kazanmak isteyeceği son mekânlardan biri olmalıdır. Mehmet’in klarnet çalması başta kayınbiraderi olmak üzere birçok kişiden tepki görmektedir. Çoğu kişiye göre pavyon, “ahlaksız” bir mekândır. Ayrıca onlara göre klarnet çalmanın topluma bir faydası yoktur. Mehmet’in kayınbiraderinin belediyede yaptığı işlerin toplum nezdinde ahlaki bir karşılık bulması ise toplumsal ahlakla bireysel ahlakın üst üste gelmesinin en iyi örneği olarak görülebilir. Eşi de bu durumdan hiç memnun değildir. Onun pavyondaki çalışmasından memnun olmadığından dolayı ‘kadınlarla beraber olduğu’na kadar giden cümleler sarf etmekten çekinmez. Pavyonun adı çıkmıştır, oysa belediye sütten çıkmış ak kaşık gibi görünür.

Pavyon, bilinen ahlaksızlığın mekânı iken belediye ise alttan alta gizlenen toplumsal ahlakın mekânıdır. Filmde ahlak meselesi parayla, ne kadar çok para kazanıldığıyla alakalı olsa da asıl mesele bireysel  ahlakın toplumsal olanın önüne geçmesinden kaynaklanır. Kayınbiraderinin, Mehmet’e referans olduğu işlerde çalmayı tavsiye etmesi böyle açıklanabilir. Ne kadar çok götürürsen o kadar para toplayıp geçinebilirsin. O kadar çok para toplanınca Mehmet evini de kurtarabilecektir. Bu çalma biçimi toplumsal olarak da ahlaklı görünür; çünkü birey önce kendini düşündükten sonra bencillikle toplumun çıkarlarına ters düşmeden yaşamalıdır. Yani bu noktada bireysel ahlak, toplumsal ahlakla örtüktür.

Mehmet pavyondan uzaklaşır. “Ahlaksızlığın” kol gezdiği mekânlardan çıkıp ahlakın örtük olduğu mekânlara geçmeye başlar. Çakmaklara gaz doldurur ya da inşaatta çalışır. Çakmakçıda çok çaldığından işten kovulur, inşaatlarda ise gücü yetmediğinden. Mehmet’in kendi evini kurtarmak için debelenip durduğu anlarda kayınbiraderinin yeni alınan odacıyla yaptığı konuşma, toplumsal ahlakın da tezahürü gibidir. “Bak aslanım, liberalle liberal, sosyal demokratla sosyal demokrat olacan.” cümlesi kulağa normal gelse de ahlakın örtük olduğu belediyeyi çok iyi tanımlar. Mehmet’in kayınbiraderinin ahlaka bakış biçimi ‘ne kadar para kazanırsan o kadar ahlaklısındır’ şeklindedir. Bu şekliyle belediye de pavyondan pek farklı gözükmez. Toplumsal olan, bireysel olanla el ele gidince önce bireyin bencilliği, sonra toplumun bencilliği gözetildikten sonra sıkıntı yaratılacak bir durum yoktur. Esas olan toplumsal ahlakın devamlı işlemesidir.

Mehmet ile kayınbiraderinin ahlaka bakış biçimleri, onların çalıştıkları mekânlarla (pavyon ve belediye) kurduğu ilişkiyle açıklanabilir. Mehmet, pavyonda çalışıp az para kazanır. Evine getirdiği ekmeği bile sadece evdekilerle değil, sokaktakilerle de istemeden paylaşır. Pavyon, Mehmet için emeğinin ve sanatın mekânıdır; onun deyimiyle ‘sanatını icra ettiği tek yerdir’. Mehmet’in para kazanma biçimi toplumun ağzına sakız olurken, belediyede çalışan kayınbirader emeksiz gelir elde etmesine rağmen itibarlı bir insandır. Çünkü belediyede bireylerin bencilliğine hizmet etmek esastır. O hizmet karşılığı alınan para -ki bu toplumun vergisiyle ödenen maaşlardır- bireyin bencilliği karşılığı alınır. Emek yoktur. Bu durumda yapılan hareket ahlaksızlık olarak adlandırılmaz, hatta Feuerbach’ın söylediği gibi bunun genel bir mutluluk yarattığı bile söylenebilir.

#cineritüeltop150

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , , , , , , , , , , ,

1 comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir