Teorema (1968) – Pier Paolo Pasolini

Teorema (1968) – Pier Paolo Pasolini

Share Button

Bazı kişiler vardır, yaşamınıza girer ve onu tümüyle değiştirir. Hayatınızdan çıktığında ise ne eski yaşamınıza devam etmeniz mümkündür –çünkü değişiklikler içselleştirilmiştir- ne de değişimden etkilenmeden yeni bir yola çıkmak. Hayatınızın yeni başlangıç noktası işaretlemiş, sizi “start çizgisine” konumlandırmış birinin yokluğuna alışmak kolay değildir. Önce hafif bir telaş başlar, ne yapacağım soruları zihnimizde canlanmaya devam eder. Tedirginlik, korku hatta yılgınlık… İşte bu anlarda insanlar yeni bir kurtarıcı beklerler; gelsin de sükûnet sağlansın, taşlar yerine otursun diye. Oysaki farkında olunması gereken böyle büyük bir boşluğu fark etmeden bunca yıl nasıl yaşanıldığıdır.

Pier Paolo Pasolini imzalı Teorema’nın ana konusunu mikro düzlemde bu boşluk hissiyatının kırılmasıyla açıklamak mümkün. Kuşkusuz daha çok bir düşünür olarak tanımlayacağımız Pasolini, çarpık temellere oturtulmuş burjuva aile yapısının altını oymak için kullandığı yabancı metaforunu, ayrıca bireylerin kurtarıcı peşinde koştukları sanal dünyalarını deşifre etmek için de kullanmaktadır. Hep beklenen ve geldiğinde iyiye yönelik bir değişime sebep olacak kurtarıcı mitini ete kemiğe büründüren Pasolini, bunun bir ütopya olduğunun altını çizer.

Büyük bir konakta yaşayan Milanlı burjuva bir ailenin ziyaretlerine “yarın geliyorum” telgrafı ile gizemli, yabancı bir adam gelir. Bir gün sonra eve gelen ve yerleşen yabancı, bir süre sonra tüm aile fertleri ile duygusal ve seksüel bir ilişkiye girmeye başlar. Aile fertlerinin zenginlikleri arkasına sakladıkları, boşluklarla dolu yaşamları yavaş yavaş kırılmaya, geri dönüşsüz bir biçimde dağılmaya başlar. Bir süre sonra “artık buradan ayrılmam gerekiyor” açıklamasıyla aileyi terk eder. Bu ayrılık evin tüm bireyleri üzerinde kalıcı değişimlere sebep olacaktır.

“Beni yoldan çıkardın Tanrım. Ve ben de buna izin verdim.”

Film boyunca kimliği açıklanmayan yabancının gelmesiyle aile bireyleri; mülkiyetin anlamsızlığı, cinsel özgürlük, sanatsal üretimin heyecanı ve sınıfsal farklılıklar üzerinde düşünmeye başlarlar. Yabancı evden ayrıldığında ise bireylerin dünyevi telaşların yerini içsel coşkunluklara, aşılan sınırlara bırakır. Evin reisi fabrikasını işçilere bırakır, hizmetçi ise köyüne dönerek bir azize dönüşür. Evin oğlu potansiyelini değerlendirip sanatsal bir dışavurum yaşarken evin kızı, tutkuyla sevdiği yabancının ardından yoluna devam edemez, hastalanır. Evin hanımı ise sürekli bastırdığı cinselliğini özgürce yaşamaya başlar.

Teorema’da Pasolini gizemli yabancının gerçek kimliğini deşifre etmez. Yabancının iyi mi (Tanrı) yoksa kötü mü (Şeytan) olduğu izleyicinin bakış açısına bırakılmıştır. Pasolini bu noktada tarafsızlığını korur. Örneklendirelim: Yabancı gelmeden önce karakterlerin sesi duyulmaz, film renksizdir ve karakterler yalan bir burjuva düzeninde yaşamaktadırlar. Bu açıdan yabancı, anlamsızlığı kıran bir iyilik meleği olarak görülebilir. Gelişiyle artık karakterlerin sesleri duyulmakta, görüntü renkli hale gelmektedir. Öte taraftan ailenin fertlerinin potansiyellerini ortaya çıkarmak bireylere iyi gelmez, hepsi teker teker dağılır. Son tahlilde aile, zayıf karakterleri yüzünden yine kaybetmektedir. Değişim çevre tarafından bir meczup olarak görülmelerine sebep olur. Azizlik ya da delilik gibi uç noktalarda yaşamaya başlarlar. Potansiyelleri dışa dönmüş, ancak işlevsizdir.

Pier Paolo Pasolini’nin kendi romanından uyarladığı Teorema, sadece burjuva ahlakı üzerinden yaşanan çürüme ve kutsal olarak adlandırılan kurtarıcı mitine saldırmakla yetinmez; yönetmenin sinemasında belirleyici olan din, cinsellik, ideoloji ve politik görüşleri kışkırtıcı bir şekilde dile getirmeye başladığı ilk filmdir. Açık bir İsa alegorisinin çok ötesindeki film için; Pasolini’nin şair, yazar, eleştirmen, düşünür vasıflarıyla harmanladığı entelektüel birikimin çarpıcı bir dışavurumu olduğu söylenebilir.

, , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir