Sen Türkülerini Söyle (1986): Tipik Bir Darbezede Öyküsü

Sen Türkülerini Söyle (1986): Tipik Bir Darbezede Öyküsü

Share Button

Vücudunun bir kısmını, ruhunun ise tamamını bedel olarak ödeyerek cehennemden eve dönmeyi başarabilmiş Vietnam gazilerinin, acımasız savaş koşullarında insanlıktan çıkış öyküleri ve yaşadıkları travma sonrası stres bozuklukları birçok Amerikan filmine konu teşkil etmiştir.

Platoon, Savaş Günahları, Full Metal Jacket, Apocalypse Now gibi filmlerde savaşın tüm vahşeti ve dehşeti inanılmaz bir gerçeklik duygusuyla resimlenirken; Eve Dönüş, İlk Kan, Taksi Şoförü, Birdy, Doğum Günü Dört Temmuz gibi filmlerde ise savaşı yaşamış bireylerin ruhlarının örselenişi, toplumla yeniden uyum sorunları ve çatışmaları direkt ve üstü kapalı şekilde irdelenmiştir. Amerikan toplumunun yaşadığı bu sarsıntı ”Vietnam filmleri” adında bir film kategorisi dahi oluşturmuştur. Ülkemizde de Vietnam kadar dehşetli ve kanlı olmasa da toplumu ve dengeleri yerinden sarsan bir “12 Eylül Depremi” yaşanmıştır. Ülkemiz sinemasında da Vietnam filmleri benzeri bir “12 Eylül Filmleri” mefhumu doğmuştur.

12 Eylül temalı filmlerin en belirgin ortak noktası darbeye yol açan koşulları ve darbe sırasında yaşanan siyasi, toplumsal çalkantıları belgeselci bir tavırla anlatmak amacı gütmemeleridir. Hemen hemen tüm 12 Eylül filmlerinin nirengi noktası, 12 Eylül sürecinde olaylara karışmış, tutuklanmış ve işkence görmüş bireylerin yaşadığı ruhsal tahribatı konu edinmesidir. Asıl vurgulanmak istenen sürekli bir tedirginlik içerisinde yaşama yeniden tutunmaya çalışan kayıp kişiliklerin geçmişle yüzleşmesi ve hesaplaşması sürecidir.

Av Zamanı, Sis, Bütün Kapılar Kapalıydı, Dikenli Yol, Ses gibi filmlerle 1980’lerin sonlarına doğru 12 Eylül’ü sorgulamaya cesaret edebilen Türk Sineması, son yıllarda Beynelmilel, Vizontele Tuuba, Babam ve Oğlum gibi filmlerle geçmişin bu karanlık ve acı günlerini tekrar büyüteç altına almaya başlamıştır.

Yazımızın konusu olan Sen Türkülerini Söyle filmi de ana hatları ile tipik bir ”darbezede” öyküsüdür. Tabii ki Şerif Gören farkı ile.

Filmin kahramanı Hayri 7 yıl hapislikten ve işkence dolu günlerden sonra İnfaz Yasası ile salıverilir. Yeniden ailesine ve çevresine geri dönen Hayri artık hiçbir şeyin bıraktığı gibi olmadığını kısa sürede fark eder. Ailesi bir yana asıl değişen eski dava arkadaşlarıdır. Eskiden omuz omuza ideolojileri uğruna mücadele verdiği arkadaşları düzenin nimetlerinden faydalanan, oportünist ve ilkesiz kişiliklere dönüşmüşlerdir. Özal döneminin ”köşe dönücü” zihniyeti ruhlarını adeta esir almıştır.

Filmde, bir 12 Eylül filmi klasiği olan ve genelde flashback olarak verilen işkence hatırlama sahnelerine sık sık rastlamak mümkün. Klasik senaryo ve anlatım biçimlerine sırt çeviren filmde herhangi bir melodramatik unsur yok. Her şey çok gerçekçi, hayatın akışına uygun biçimde durağan. Daha önce filmlerinde küçük küçük rollerde görünerek oyunculuk hevesini bir nebze olsun gideren Şerif Gören, bu filmde başrollerden birisini kendine ayırmış. Ayrıca Tunca Yönder’de Gören gibi filmde bir başka yönetmeni canlandırıyor.

Sen Türkülerini Söyle, Şerif Gören’in kıyıda köşede kalmış ancak önemli ve cesur çalışmalarından birisi. Politik içerikli filmlerin soğukluğundan ve çokbilmiş tavrından uzak, samimi bir film.

Konuk Yazar: Yalçın ENGİN

, , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir