Rebel Without a Cause (1955): Eskiden Buralar Hep Bağdat Caddesiydi

Rebel Without a Cause (1955): Eskiden Buralar Hep Bağdat Caddesiydi

Yazar Puanı4
  • Markasına modeline bakmadan araba sahibi olabilmenin prestij sayıldığı 50’li yıllarda okula arabayla giden, altındaki arabayı uçurumdan aşağıya tereddütsüz atabilen gençleri görmek ya da beyaz perdede ilk kez James Dean’in ‘genç bir erkek’ sıfatıyla giydiği kot pantolonla tanışınca tüm dünya gençliği arasında blue jean akımının başladığını öğrenmek, gençliği bir tüketim kategorisi olarak düşündüğümüzde bugün elinde Iphone’u ayağında Ugg’larıyla Mini Cooper’ından inen 18’ine yeni girmiş genci görünce yadırgamayan bireye tuhaf gelmemeli.
Share Button

Konuk Yazar: Selin Yetimoğlu

Nicholas Ray’in filmi, başkahraman Jim Stark’ın asi tavırları ve alkollü olması sebebiyle tutuklanıp polis merkezine getirilmesiyle başlıyor. Ailesiyle birlikte mahalleye yeni taşınmış olan Jim depresyondadır çünkü ailesi Jim’i bahane ederek sürekli taşınmaktadır ve bu nedenle genç kahramanımız da arkadaş edinmekte zorluk çeker. Jim’in yeni okulundaki gençler kasıntı ve havalı tavırlarıyla dikkat çeken tiplerden oluşur ve bu yeniyetme gençlerin en büyük korkuları da ‘tavuk’ olarak adlandırılıp yaşıtları tarafından ezilmektir. Bu etos sistemi içinde, genç erkeklerden beklenen şey, cesaretlerini her daim göstermeleri ve bu yolla yaşıtları arasında saygın bir konum edinmeleridir. Bu cesaret gösterileri zaman zaman içlerinden birinin ölmesine sebep olabilen, çalıntı arabalarla yaptıkları ‘araba hızla uçuruma yaklaşırken hangi tavuk önce korkup atlayacak’ konulu oyunlar halinde karşımıza çıkabilmektedir.

Bu noktada sosyoloji, felsefe, psikanaliz ve psikoloji gibi farklı alanlarda çalışmalar yapmış olan Michell de Certeau’nun The Practice of Everday Life adlı kitapta bahsettiği “tüketim ve kullanım” kavramlarını irdelemek yerinde olacaktır. Her tüketim bir tür üretime sebep olur Certeau’ya göre ve tüketim kavramı edilgen olarak satın almaktan ibaretken, kullanım kavramı satın alınan nesnenin daha etkin bir biçimde, esas amacı dışında da kullanılabildiğini anlatır. Filmi seyrederken bir yandan, bir yerden bir yere götürmesi için tasarlanan arabaların tüketilirken, diğer yandan ‘saygı kazanmak’ gibi yeni kullanım alanları üretildiğine de şahit oluyoruz. Markasına modeline bakmadan araba sahibi olabilmenin prestij sayıldığı 50’li yıllarda okula arabayla giden, altındaki arabayı uçurumdan aşağıya tereddütsüz atabilen gençleri görmek ya da beyaz perdede ilk kez James Dean’in ‘genç bir erkek’ sıfatıyla giydiği kot pantolonla tanışınca tüm dünya gençliği arasında blue jean akımının başladığını öğrenmek, gençliği bir tüketim kategorisi olarak düşündüğümüzde bugün elinde Iphone’u ayağında Ugg’larıyla Mini Cooper’ından inen 18’ine yeni girmiş genci görünce yadırgamayan bireye tuhaf gelmemeli.

Ana teması 50’li yılların gençliği olan Rebel Without a Cause, gençlik diye kategorize edilen grubun kendilerinden önceki nesille olan ilişkilerine de değiniyor. Kuşak ilişkilerini irdeleyeceksek, Amerikalı antropolog Margaret Mead’in gençlik alanında yaptığı çalışmalardan mutlaka bahsetmek gerekir. Mead, araştırmalarından bazılarının analizini ‘Culture and Commitment: A Study of the Generation Gap’ adlı eserinde yapmıştır. Kısaca özetlemek gerekirse Mead, üç farklı toplum tipini inceleyen evrimci bir şema çizmiştir. Birinci toplum tipi post-figüratif olarak adlandırdığı geleneksel toplum tipidir. Geleneksel ya da Mead’in deyimiyle post-figüratif toplumlarda gençlerin eğitimi yetişkinler tarafından sağlanır. Yetişkinler sosyalleşme sürecinin patronudur ve gençlere model olma görevini üstlenir. Mead’in co-figüratif toplumlar adını verdiği ikinci toplum tipi olan modern toplumlarda ise gençlerin eğitimi bir yandan yetişkinler tarafından verilirken, aynı zamanda gençler arkadaşları ve toplumsal kitle araçlarından da bir takım davranışlar öğrenirler. Bu toplum modeli kuşak çatışmasını da beraberinde getirir. Gençler ve yetişkinlerin değerleri arasında çatışma yaşanır ve gençler ancak kendilerini yetiştiren yetişkinlere karşı çıkarak özgürleşebilir. Üçüncü tip toplumlar ise, Mead’in deyimiyle pre-figüratif toplumlar, yaşanmakta olan dönemin toplumlarını temsil eder. Bu toplumlardaki değişim o kadar büyük ve derindir ki, yetişkinler bu değişime ayak uyduramazlar. Gençler ancak kendi yaşıtlarından bir şeyler öğrenebilir. Bir başka deyişle, kuşaklar arası bir uçurum görülmektedir.

Nicholas Ray’in Türkçe’ye Asi Gençlik adıyla çevrilen filmi bu noktada, ikinci tip toplumları konu ediniyor. Jim sorunlarını çözmek ya da aklındaki sorulara cevap bulmak için babasından ve ona bir baba gibi yaklaşan polisten yardım istediği gibi, arkadaşları Judy ve Plato’dan da yardım isteyebiliyor. Bu ikilikten ve gençlerin özgürleşme isteğinden doğan kuşak çatışmasıyla birlikte, bir önceki neslin kendisini anlamadığını iddia eden ve kendisi de o nesli anlamaya çalışmayan bir genç kuşak ortaya çıkıyor.

Tüm bu çatışmalar içinde gençlik dediğimiz grup, Nicholas Ray’in usta rejisiyle Rebel Without a Cause’da tüketici olarak kategorize edilip seyirciye sunulurken, bir yandan da dönemin modasını etkileme vasfı gibi yepyeni üretim alanları da doğurarak sinema tarihinin kült filmleri arasındaki yerini alıyor.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

1 comment

  1. Hakkı

    Yazının sağ tarafında siyah zemin üstündeki şu kısmı tam olarak anlamadım: “Markasına modeline bakmadan araba sahibi olabilmenin prestij sayıldığı 50’li yıllarda okula arabayla giden, altındaki arabayı uçurumdan aşağıya tereddütsüz atabilen gençleri görmek ya da beyaz perdede ilk kez James Dean’in ‘genç bir erkek’ sıfatıyla giydiği kot pantolonla tanışınca tüm dünya gençliği arasında blue jean akımının başladığını öğrenmek, gençliği bir tüketim kategorisi olarak düşündüğümüzde bugün elinde Iphone’u ayağında Ugg’larıyla Mini Cooper’ından inen 18’ine yeni girmiş genci görünce yadırgamayan bireye tuhaf gelmemeli.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir