Antonioni’nin sinemasını tanımlamak için ilk akla gelen film Il deserto rosso -Red Desert/Kızıl Çöl- olmayabilir. Yönetmenin bireyin yalnızlığını, çaresizliğini ve toplumun ironik bir şekilde iletişimle gelen kopukluğunu vurguladığı Yalnızlık Üçlemesi –L’avventure, La Notte, L’eclisse- ardından çektiği Kızıl Çöl, modern insanın nevrotik varoluş çabaları üzerinden ilerler. Sanayileşmenin getirdiği gotik ve ürpertici fabrikalar arasında gezinen umutsuz kadın kahramanı Giuliana’nın daha çok çıkışsızlık hissine karşılık gelen sinir krizleri ile yaşama tutunma gayretini Antonioni incelikli bir işçilikle ekrana taşır. Amaçsızca dolaştığı bu evrende Giuliana’nın ulaşmak istediği utkunun bireysel bir varoluş olduğu açıktır.
Antonioni’nin nevrozun kökenlerinden çok sonuçlarıyla ilgilendiği Kızıl Çöl’ün ana sorunsalı endüstriyel bir arka planda iletişimsizliği vurgulamaktır. Modernizmin ne kadar boş temellere dayandığından, insanın ona dayatılan yaşamın içinde dolaştığından dem vuran Red Desert, yönetmenin başat temalarının kusursuz bir birleşimidir. Dercartes’in kuşku duymanın önemini vurgulaması gibi şüpheci düşünce yöntemini -Sceptic- şiar edinmiş Antonioni her zaman olduğu gibi bir yorumlamadan çok olayı aktarmayı seçer. Bu soyut yorumlamayı sadece klasik son ve olay örgüsüne yer vermeyerek değil kamerasıyla da elde eder. Tüm filmlerinde olduğu gibi devingenlik kameraya hâkimdir, uzun ve kaydırmalı planlar ile kamera tedirgin edici, sürekli bir takip halindedir.
Il deserto rosso’nun bir diğer önemli yönü renkleri titizlikle seçen ve onları özel bir yorumlamaya tabi tutan yönetmenin ilk renkli filmi olmasıdır. Filmin açılışında kullanılan gri mavi gökyüzüne yükselen sarı duman, yemyeşil tarlada ilerken görünen siyah bir baraka gibi zıtlıklar ve arayışlar göze çarpar. Çürümüş sistem -sarı- içinde gezinen Giuliana’nın yaşamı -yeşil- araması ve endüstriyel çarpıklıklar, film içinde renk paleti ile sağlanmaktadır.
Kızıl Çöl simge ve renklerin gücünden faydalanan metaforla yüklü bir filmdir. Görselliğin gücünden çok iyi faydalanan film, döneminden çok günümüz toplumu için bireyin var olma çabasını irdelemesi açısından önemlidir ve tüm Antonioni filmlerinde olduğu gibi izleyiciyi içsel bir yolculuğa çıkarmayı başarır.

İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.