Ali Atay, absürt komedi ve aksiyonu bir arada işleyen filmi Ölümlü Dünya’nın ardından “Cinayet Süsü” ile komedide yakaladığı ivmeyi zig zaglı da olsa devam ettiriyor. Atay, Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi ile beraber kaleme aldığı filmde, gerçek hayattaki kişilerin mizahi yönlerini abartılı sunarak güldürü öğelerini ön plana çıkarıyor.
Ekibin ilk filmi Ölümlü Dünya’nın ardından çektikleri Cinayet Süsü, Ölümlü Dünya kadar sürükleyici bir senaryoya sahip olmasa da anaakım komedilere göre yine de başarılı görülebilir. Ölümlü Dünya’da suç çizgisinin diğer tarafında yani suçu işleyen kısımda yer alırken, Cinayet Süsü’nde suçu yakalamaya çalışan tarafta yer alıyorlar. Filmin Ölümlü Dünya’dan bağımsız düşünülememesinin sebepleri arasında, 1.si aynı ekibin elinden çıkan komedi filmi olması, 2.si Cinayet Süsü’nün afişinde de yer alan “Ölümlü Dünya yaratıcı ekibinden” diye vurgulanmasıdır. Bu her ne kadar bir pazarlama stratejisi de olsa “Cinayet Süsü”nün kaderinin hep Ölümlü Dünya ile anılmasına sebep olmakta. Filmde, arzu edilen seyirci memnuniyetini sağlamak için hikayeye skeç tadında seyirlik anların eklenmesiyle birlikte ana konudan uzaklaşılırken, film, Ölümlü Dünya’nın tersine başarılı bir finalle son buluyor.
Ali Atay sineması “kaliteli” komedi filmi yapılabileceği yönünde güzel adımlar atılacağını gösteriyor. Ölümlü Dünya’nın ardından Cinayet Süsü beklenilen çıtaya çıkamasa da günümüz anaakım komedi sineması içerisinde iyi bir yere sahip olacağı kesin. Atay, filminde Morreall tarafından öne sürülen, insanları gülmeye iten kişilerdeki bozukluklar üzerinden bir anlatım gerçekleştiriyor. “Şeylerdeki Uyumsuzluk”un insanlardaki gülmeye neden olan bozukluklardan biri olarak görülen başarılamayan işler kısmında cinayet büro ekipleri oturtulmakta. Ekibin noksanlıkları değil cinayeti bulma ve günlük hayatlarındaki işleyişleri üzerinden kimi zaman şansızlığın da etkisiyle başarıya ulaşılamadıkça komik olaylarla iç içe yaşadıkları döngü güldürüyü canlandırıyor. Burada güldürü, olayın kendisinden ziyade olayın izleyiciye sunuluş biçiminden kaynaklanmakta; bu durumu da hikaye bütünü içerisinde değerlendirmemelerinden kaynaklı olarak hikayede kopukluklar meydana gelmektedir. Parça parça olarak komik olayların sıralanması bütünü ele aldığımızda arka arkaya konulan skeçler gibi yansımaktadır. Skeç olarak değerlendirilen bölümlerde gag’lar olarak sunulmakta. Bütünlük uzun vadede suç suçlu olsa da, izleyici kısa vadede yakalanmaya çalışılmış.
Filmin, güldürü öğesine ket vuran unsurlar arasında espri ve komikliklerin uzatılması, dozunda bırakılmaması da yer almakta. Bu durum ilerleyen sahneler içerisinde de kendini gösterdiğinden konu devam ettikçe konudan uzaklaşmaya vesile olmakta. Bir esprinin ömrünün maksimum düzeyde tutulmasıyla bağlanmış. Böylece, ana konudan oldukça uzaklaşılmış ve sadece güldürme üzerine odaklanıldığı algısı yaratıyor.
Ayrıca, film bir seri katil üzerinden gidip suç ve suçluya odaklanacakken, bu alana bulaşmadan, farklı olaylar ve ayrıntılar içerisinde kayboluyor. Bu da izlediğimiz arka arkaya verilen skeçler havasına iyice boğulmasına sebep oluyor. Sahneler birbirine ana konu mantığında bağlanmadığından izleyicide izlediğine yabancılaşıyor. Ayrıca, karakter anlatımı oldukça zayıf. Filmde, ana karakter bulunmamakla birlikte, karakterleri tanımamıza da fırsat verilmiyor. Örneğin, Uğur Yücel’in canlandırdığı başkomiser karakterinin anlatımda ekip bütünlüğü dışında bir artısı yok. Karakterin özelliğine de değinilmemiş. Cengiz Bozkurt’un canlandırdığı Salih karakterinin uykusuzluk üzerinden dertleri anlatılıyor ama bu da hikayeyi son derece bağlayıcı bir noktada yer almadığından bütünde sadece Morreall’ın “Şeylerdeki Uyumsuzluk” tarifini tamamlıyor.
Karakterlere değinmişken, Feyyaz Yiğit’in canlandırdığı Suç Uzmanı Dizdar Koşu karakterinin tonlamasından hareketlerine kadar Ölümlü Dünya’da canlandırdığı Serbest karakterinden çok da farklı olmadığını görüyoruz. Ki bu durumla Salih komiserde de karşılaşıyoruz. İzleyen insanların sevmesinden kaynaklı olarak da karakterlerden uzaklaşılmamış olabilir ki bu da risk almamak demektir.
Cinayet Süsü, Ölümlü Dünya gibi sürükleyici bir senaryoya sahip değilken, Ölümlü Dünya’dan daha başarılı bir sona sahip. Heyecanlı başlayan ama başladığı heyecanının dinamiğini taşıyamayan bir film olmuş. Yine de aynı görüntü yönetimi ve kurgu açısından oldukça başarılı bir film olarak görülebilir.
Lise eğitimine başladığından beri Gazetecilik ve Radyo-Televizyon ve Sinema okumaktadır. Doktora eğitimini de bu alanda yapmaya devam etmeyi planlıyor. Çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp sinemayı da beraberinde devam ettirmiştir. 8 yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ve sinema filmlerinde reji asistanı olarak çalıştı. Çektiği kısa metraj filmler pek çok festivalin yarışma bölümünde yer alıp gösterimleri gerçekleştirildi. Bu festivallerden ödülleri de bulunmaktadır. Kendi blogunda yazdığı yazıların ardından kurulduğundan beri Cineritüel’de sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Uzmanlık alanı Türkiye Sineması olup, absürtlük ve komedi favori dallarıdır.