All The Invisible Children (2005): Bütün Yetişkinler Önce Çocuktular

All The Invisible Children (2005): Bütün Yetişkinler Önce Çocuktular

Yazar Puanı3
  • Sinemayı sadece 2 saatlik bir eğlence aracı olarak görenlere karşın, sinemanın bilinç, empati ve vicdan sahibi bireyler yaratma gücünden yararlanmak üzere bir araya gelen isimlerin çektiği filmlerin her birinde ayrı bir çocuk kahraman var; yetişkinler tarafından farklı şekilde istismar edilen…
Share Button

Konuk Yazar: Selin Yetimoğlu

7 farklı ülkeden 8 yönetmenin, çocuklukları ellerinden alınan çocukları anlatan 7 kısa filminden oluşan All The Invisible Children, prömiyerini 2005’te Venedik Film Festivali’nde yaptı. Ülkemizde Görünmez Çocuklar ismiyle 26. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film UNICEF, World Food Programme gibi kuruluşlar tarafından desteklendi. Ayrıca Emir KusturicaSpike LeeRidley Scott gibi isimlerin de aralarında olduğu yönetmenler, ortalama 16 dakika süren filmlerinden hiçbir kazanç elde etmediler. Göz ardı edilen çocukların her zaman her yerde olduğunu, olumsuz koşullarda yaşamak zorunda bırakılanların sadece o hep sözü edilen Afrika’daki aç çocuklar olmadığını gösteren, en gelişmiş ülkelerde bile çocukların çeşitli yollarla istismar edildiğini gözler önüne seren oldukça başarılı bir antoloji filmi bu.

Sinemayı sadece 2 saatlik bir eğlence aracı olarak görenlere karşın, sinemanın bilinç, empati ve vicdan sahibi bireyler yaratma gücünden yararlanmak üzere bir araya gelen isimlerin çektiği filmlerin her birinde ayrı bir çocuk kahraman var; yetişkinler tarafından farklı şekilde istismar edilen… Mehdi Charef’in Burkina Faso’da çekilen filminin kahramanı 11 yaşındaki Tanza, Özgürlük Savaşçıları ismindeki örgüte katılarak sıralarında her gün kendi yaşındaki çocukların oturduğu bir okulu patlatmak üzere eğitilir. Kusturica ise filminde, hata yaptığı anda kafasında şişe kıran babası tarafından hırsızlığa zorlanan bir çocuğun sadece ıslah evinde çocukluğunu yaşayabilmesini anlatır. Spike Lee, Amerika’da HIV pozitifli olarak doğan Blanca’nın hastalığı ve uyuşturucu bağımlısı ebeveynleri yüzünden yaşıtları tarafından dışlanmasını çarpıcı biçimde yansıtır beyaz perdeye.

City of God filminde olduğu gibi yine Brezilya’nın favelalarına ayna tutan Katia Lund, evlerinin duvarını örecek tuğlaları satın alabilmek için sokak sokak dolaşarak çöplerden kağıt, teneke ve cam toplayan iki kardeşin bir gününü anlatır. Joao ve Billy ismindeki bu iki çocuk, tüm günü sokaklarda çalışarak geçirseler de bir gün patates yiyebilme hayalleriyle ve yerden buldukları çivilerle yarattıkları oyunla çocuk olduklarını hatırlatırlar. Ridley Scott ve kızı Jordan Scott’un filminde Jonathan adlı savaş fotoğrafçısı, yaşadığı depresyondan kurtulmak için sığındığı çocukluğunda yine savaş yüzünden ailelerini kaybetmiş çocuklara ulaşır. Veneruso, Napoli’de elinden alınan çocukluğunu geri almak için hırsızlık yapan Ciro’nun çaldığı Rolex saat karşılığında aldığı lunapark jetonlarının getirdiği mutluluğu konu edinir. Son filmdeyse Çin’deki sakat bir çocuğun sadece bir tabak yemek için bütün gün çiçek satmak zorunda kaldığı hayatı oldukça duygusal sahnelerle anlatılır.

All The Invisible Children’ın en başında ekranda görünen Küçük Prens‘ten alıntı söz belki de tüm bu ortak bilinçsizliğimizi özetliyor: “Bütün yetişkinler önce çocuktular. (Ancak çok azı bunu hatırlar.)” Ve belki bizler, hepimizin geçmişindeki ortak paydayı, çocukluğumuzu unuttuğumuz için şimdi bu denli acımasızız onlara karşı.

, , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir