Lady Bird (2017): Annemi ve Sacramento’yu Çok Seviyorum

Lady Bird (2017): Annemi ve Sacramento’yu Çok Seviyorum

Yazar Puanı3.5
  • Lady Bird, Greta Gerwig’in devamında yapacağı işler adına renkli bir müjdeleyici gibi görünüyor. Duygusal anlamda doğru ve gerçek noktalara temas etmesi, izleyicinin beklentisini fazlasıyla karşılıyor. Lady Bird’ü, yapılmayan bir şeyi yaptı diyemesek de, yapılmış olanı aldı ve üzerine yeni tuğlalar ekledi diyebildiğimiz, 2000’ler ruhunu sosyal ve siyasi yaşamdan bağımsız olarak Alanis Morissette ve Dave Matthews gibi isimlerin eşlik ettiği şarkılarla da üzerimize boca edebildiği için yarın da çok seveceğiz.
Share Button

İnsanın içini daha fragmanıyla kıpır kıpır eden Lady Bird (Uğur Böceği, 2017), adeta Frances Ha’daki (2012) hayranlık uyandırıcı, inatçı, mücadeleci, özgür kadını bu defa lise yıllarında karşımıza çıkarıyor. Christine McPherson (Saoirse Ronan), Frances gibi bugünde var olan bir Yeni Dalga karakteri misali anlık yaşamayı ve çevrenin tadını çıkarmayı çok seviyor. Frances Ha’da olduğu gibi en yakın arkadaş ile paylaşılan güzel anlar da filmde sıkça karşımıza çıkıyor, hatta Frances, filmde ailesinin yanına Sacramento’ya giderken, Lady Bird zaten Sacremento’da yaşıyor. Noah Baumbach ile birlikte senaryosunu yazdığı Frances Ha ve Mistress America’dan (2015), özellikle karakter özelinde bazı noktaları da ilk filmine taşıyor Greta Gerwig. Zaten yer aldığı tüm projelerde kendi gençliğinden izler bulunabileceğini bizzat dile getiriyor.

Bir banliyö şehri olan Sacramento’da, 2000’lerin başında, Irak’ta kanlı günlerin yaşandığı bir dilimde kendi acılarıyla, daha doğrusu büyüme sancılarıyla var olmaya çalışan Lady Bird, herkesin acısının kendine olduğunu belirtmekten de kaçınmıyor. Ergenliğin en belirsiz, benmerkezci, arzu dolu zamanlarında deneyimleriyle, yeni tanıdığı insanlarla, Katolik okulunun kurallarıyla örülü hayatında nefes alabileceği aralıklar açarken, üniversiteyi bu banliyöden çıkıp New York’ta okuyacağını da her fırsatta dile getiriyor. Kendisine Lady Bird adını takan (Frances da soyadını “Ha” olarak kısaltmayı tercih ederdi), başına buyruk karakterimiz Christine, Greta Gerwig’in ilk yönetmenlik macerasında Sacramento’nun nispeten ayrıcalıklı bir kesimini, ekonomik açmazların ve sınıfsal farklılıkların ince bir çizgi üzerine yerleştiği bir merkezden temsil ediyor. Bu çevreden New York’a doğru büyüyerek zenginleşiyor.

İnanç, yaşam alanı, ev ve yuva ayrımı üzerine söyleyecekleri olan film, önemli çatışmalarından birini de anne kızın çetrefilli ilişkisi üzerinden kuruyor. Öyle ki filmin açılışında geziden dönmekte olan anne kız, araba radyosunda John Steinbeck’in Gazap Üzümleri’ni dinlerken duygulanıyorlar, hatta gözyaşı bu sahneye eşlik ediyor. Ancak hemen arkasından Christine’in New York’ta gitmek istediği okullara dair annesiyle ufak çaplı tartışmaya girmesi, çatışmanın giderek yükselmesi, bu naif sahnenin arkasından şiddetli bir öfke patlamasını da getiriyor. Lady Bird, izlerken her zaman bir sürprize hazırlıklı olmanız konusunda daha en başında sizi uyarıyor.

Gerçekçilik ve Tanıdıklık

Christine, her ne kadar annesi gibi olmamak için dirense de öfke patlamaları, güçlü yapısı ve dikbaşlılığı ile aslında annesine çokça benziyor. Henüz on yedi yaşında bir ergen olarak annesinden zaman zaman nefret etse de ilk aşkı Danny’nin annesinin sert olduğunu düşünmesi, Christine’in aksi bir tepki vererek “Beni çok seviyor,” karşılığıyla sonuçlanıyor. Her anne kızın yaşadığı inişli çıkışlı ilişki durumunu Greta Gerwig karakterin dönüşen tepkisiyle vermeyi seçse de Lady Bird tam da bu yüzden, klişelerden ve gerçek psikolojiden beslendiği için gerçekçi olmayı başarıyor. Lise yıllarında büyüme sancılarıyla boğuşan, hayatının ilklerini yaşayan, ani kararlarından kimi zaman pişmanlık duyan Christine, aşina olduğumuz büyüme hikayesi karakterlerinden çokça şeyi miras barındırıyor. Onu bu kadar beğenilir kılan, tüm zamanların en fazla olumlu eleştiri alan filmleri arasında gösterilmesine sebep olan da bu gerçekçiliğinde ve tanıdıklığında yatıyor. Seyirci, kimi zaman bildiği bir konuyu, ilk kez izleyeceğine tercih edebiliyor. Bu büyüme hikayesine özgür ve deli dolu bir karaktere evrilme sürecini de ekleyen Gerwig, böylelikle sevilen bir karakter yaratıyor.

Christine, şüpheci, meraklı bir Amerikalı genci temsil ederken, benzersiz ve çelişkili dürtüleriyle, vefa ve özlem duygularına değer vererek onlardan ayrılmayı, farklı okumalara açık bir gençlik inşa etmeyi de zorluyor. Kavuştuğu büyük şehirde insanların arasına karışıp mekanla bütünlüklü bir bağ kurmaya çalışsa da hatta kendisini San Franciscolu olarak tanıtsa da onlardan biri olmadığı, aniden bastıran Sacramento ve anne özlemiyle açığa çıkıyor. Belki de filmde ilk kez, adının yalnızca Christine olduğunu kabul etmesiyle büyüyor.

Mezuniyet, balo, sınavlar, matematik problemleri, okul etkinlikleri, tiyatro kulübü derken lise yıllarındaki bütün argümanları kullanan Gerwig, daha da klişesini yaparak sadık arkadaşını terk eden Christine’i okulun popüler kızıyla bile yakınlaştırıyor. Büyüme temalı filmlerin hemen hepsinde kendisine yer bulan en yakın arkadaş, sevgililer, okulun popüler kızı, erkek kardeş, hırçın anne, ılımlı baba, favori öğretmen karakterleri, bugün yaşadıklarına izleyicileri inandırmalarıyla seviliyor bana kalırsa. Ya da bir başka perspektifle, büyüyünce Frances Ha gibi özgür ruhlu bir kadın olacağının sinyallerini on yedi yaşında veren Christine, bu Yeni Dalga esintili haliyle yarın da var olacağını kanıtlıyor. Alışılagelmişin aksine anlayışlı ve güleç bir rahibe, depresyonun eşiğindeki bir papaz gibi ayrıksı karakterlerse Gerwig’in hikayede eğlenceli anları yakalamasına büyük katkı sunuyor.

Lady Bird, Greta Gerwig’in devamında yapacağı işler adına renkli bir müjdeleyici gibi görünüyor. Duygusal anlamda doğru ve gerçek noktalara temas etmesi, izleyicinin beklentisini fazlasıyla karşılıyor. Lady Bird’ü, yapılmayan bir şeyi yaptı diyemesek de, yapılmış olanı aldı ve üzerine yeni tuğlalar ekledi diyebildiğimiz, 2000’ler ruhunu sosyal ve siyasi yaşamdan bağımsız olarak Alanis Morissette ve Dave Matthews gibi isimlerin eşlik ettiği şarkılarla da üzerimize boca edebildiği için yarın da çok seveceğiz.

, , , , , , , , , ,

1 comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir