- Deliha, Recep İvedik’in temsil ettiği tüm niteliklerin bir kadın vücuduna yerleştirilmiş hali adeta. Kaba davranışlarıyla topluma uyumsuz görünen, bir yandan merhametli ve çocuksu bir tavır sergilerken, diğer yandan kişisel çıkarları için küçük bencillikler yapabilen, çevresindeki insanları aşırılıklarıyla zaman zaman bezdirse de, çoğunlukla sempatik bir izlenim bırakan bir kadın bu; aynı Recep İvedik gibi. Her iki karakterin, İstanbul’a göç eden ama şehre entegre olamayan, modernleşemeyen bir kitlenin şehirde kalıcılaşmasıyla köy-kent arası melez bir kültür olarak ortaya çıkan Arabesk’in günümüzdeki temsilcileri olmalarının ötesinde, ikisinin de macera ortağı olan yan karakterleri Zeynep Çamcı‘nın canlandırması karakterler arasında açıktan açığa bir bağ kuruyor.
Recep İvedik (2008), 4.301.693; Recep İvedik 2 (2009), 4.333.144; Recep İvedik 3 (2010), 3.326.084 ve Recep İvedik 4 (2014), 7.369.098 toplam seyirci sayılarıyla (bkz. Box Office Türkiye web sitesi), Türkiye sineması tarihinin en popüler film serilerinden birisi oldu ve bu popülerliği dolayısıyla serinin devam filmlerinin gelecek olması da muhtemel görünmektedir. Sinema seyircisinin Recep İvedik karakterini neden çok sevdiği tartışıladursun, üzerine düşünülmesi gereken önemli bir başka noktanın Recep İvedik’in seyirci ve sinema üzerindeki etkisine ilişkin olduğu ıskalanmamalıdır. Öyle ki, Türkiye sinemasında Recep İvedik etkisi şimdiden meyvelerini vermeye başladı. Gupse Özay‘ın yazdığı ve Hakan Algül‘ün yönettiği Deliha (2014), Recep İvedik familyasından türeyen meyvelerin belki de en belirgini.
Deliha, Recep İvedik’in temsil ettiği tüm niteliklerin bir kadın vücuduna yerleştirilmiş hali adeta. Kaba davranışlarıyla topluma uyumsuz görünen, bir yandan merhametli ve çocuksu bir tavır sergilerken, diğer yandan kişisel çıkarları için küçük bencillikler yapabilen, çevresindeki insanları aşırılıklarıyla zaman zaman bezdirse de, çoğunlukla sempatik bir izlenim bırakan bir kadın bu; aynı Recep İvedik gibi. Her iki karakterin, İstanbul’a göç eden ama şehre entegre olamayan, modernleşemeyen bir kitlenin şehirde kalıcılaşmasıyla köy-kent arası melez bir kültür olarak ortaya çıkan Arabesk’in günümüzdeki temsilcileri olmalarının ötesinde, ikisinin de macera ortağı olan yan karakterleri Zeynep Çamcı‘nın canlandırması karakterler arasında açıktan açığa bir bağ kuruyor. Deliha, yan hikâyeleri ilgi uyandırmayacak denli yüzeysel kalan ve neredeyse tamamıyla ana karakterin macerası üzerinden ilerleyen bir film olmakla birlikte, bu maceranın problemli bir kadın temsili barındırdığını söylemek gerek. Recep İvedik 2‘de ana karakterin 3 amacı vardı: iş bulmak, saygınlık kazanmak ve evleneceği kişiyi bulmak. Birebir aynı özellikleri gösteriyor olmalarına rağmen, Deliha‘da erkek karakterin kadına dönüşmesiyle hayat amacı da bir anda 3’te 1’e düşüyor. Gupse Özay’ın canlandırdığı karakter, bir kadın olarak iş bulmak veya saygınlık kazanmakla ilgilenmiyor; onun tek amacı evlenmek ve bu amaç doğrultusunda atıldığı macera da seyirciye sığ bir seyirlik vaat ediyor.
Komedi, bütünleştiricidir. Belki de sinema türleri arasında bu denli popüler olmasının altında yatan sebep budur. Diğer türlerle kıyaslandığında, komedide temsil edilen “insanlar”, çoğunlukla “yaygın ahali”dir; karakterlerin etnik çeşitliliklerine işaret eden nitelikler törpülenmiştir. Diğer yandan, dram türü başta olmak üzere tarih, mitoloji ve savaş konularına odaklanan filmlerde “insanlar”ın ayırt edici etnik nitelikleri belirgindir; bu bakımdan, “yaygın ahali”nin perdede gördüğü karakterlerle kendini özdeşleştirebilmesi bu tür filmlerde kolay değildir (Smith, 2005: 51). Bütünleştiriciliğinin yanı sıra komedi, toplumsal eleştiri ihtiyacını kontrollü bir biçimde tatmin etmesiyle de “yaygın ahali”nin (Smith’in kullandığı biçimiyle sadece etnik açıdan yaygın değil; aynı zamanda dini, ideolojik, sınıfsal açılardan da yaygın) kolaylıkla tüketebileceği bir türdür. Siyasi ve sosyal olgulara karşı toplumda biriken muhalif enerjinin boşaltılarak etkisiz hale getirilmesinde, diğer türlere karşı daha güvenlikli bir yöntem olması komediyi “yaygın ahali” için ayrıcalıklı bir konuma yerleştirir. Bu bakımdan, Recep İvedik 4 ve Deliha‘da neo-liberalizmin yarattığı inşaat-gayrimenkul canavarına karşı verilen mini savaşlar ortalama seyirci için yeterli derecede eleştiri ihtiyacını tatmin ederken, aynı konuyu kentsel dönüşüm kapsamında derinlemesine bir anlatıyla ele alan belgesel-film Ekümenopolis (2012) gibi komediye dokunmayan filmlerin genel seyircide aşırı doz etkisi yaparak popülerleşememeleri yadırganmamalıdır.
Recep İvedik’in entelektüel temelinin olmayışı nedeniyle Türkiye sinemasında bir ekol oluşturabilme ihtimali oldukça düşük, fakat sinema seyircisi ve sinema üreticileri üzerindeki etkisi sanıldığından daha büyük. Bu etkinin Recep İvedik’le benzer biçimde, kökeni içinde bulunduğu toplumda mevcut olan ve “temsil ettiği kültüre ait kişileri aynı oranda güçlü ve inandırıcı bir biçimde canlandıran” (Asiltürk, 2014: 27) Charles Chaplin‘in etkisinden tamamıyla farklı olması ise kaygı verici. Recep İvedik ve takipçisi olan Deliha’nın ne sosyal ortamlara uyumsuz davranışları, ne de zayıf siyasi-sosyal eleştirileri onların seyirci üzerindeki etkilerini, zannedilebileceği üzere Chaplin’in etkisine yaklaştırmıyor; çünkü Chaplin kendini zor ve uyumsuz durumlara sokarak yarattığı komedi yoluyla toplumdaki bozulmalara dikkat çekerek bir uyanışı ateşlemeye çabalarken, Recep İvedik ve Deliha karakterlerinin aynı yöntemle yarattıkları komedi “toplumun bozulmasından beslenir ve onun bozulmasına hız kazandırır” (Asiltürk, 2014: 27). Recep İvedik‘in yolundan giderek Deliha‘nın yaptığı bu bilinçli tercih, daha şimdiden Türkiye sinemasındaki Recep İvedik etkisini gözler önüne sererken, bu filmlerle büyüyecek nesillerin gelecekte yapacakları sinemaya dair de umutları fazlasıyla kırıyor.
Kaynakça:
1) Asiltürk, Cengis T. (2014), “Bir Başka Göz Bir Başka Recep İvedik Filmi Üzerine”, Film Arası, sayı 40, s. 25-27.
2) Box Office Türkiye web sitesi, http://www.boxofficeturkiye.com.
3) Smith, Anthony (2005), “Images of the Nation: Cinema, Art and National Identity”, Cinema and Nation, ed. Mette Hjort ve Scott MacKenzie, Londra ve New York: Routledge.
Sosyoloji bölümü mezunu. Birkaç sinema filminin prodüksiyon aşamasında yer aldıktan sonra 2013 yılında Sinema Kafası’nı kurdu. Yazılarına Cineritüel’de devam etmekte, sinema doktorası yapmakta ve çevirmen olarak çalışmaktadır.
Knedim izliyormuş.