Tamamen 1980’li yıllara özgü bir tarz olarak ortaya çıkarak zamanında büyük ilgi gören, şimdilerde ise bir nostalji nesnesi olarak “80’li yıllara özlem” konulu sohbet ve forum ortamlarında bolca yad edilen, sarakaya alınan “bikinili filmler” furyasının sembolik başyapıtıdır. Bu başarının! sırrı elbette ki isimleri bu tarzla özdeşleşmiş ve dönemin burnundan kıl aldırmayan iki büyük starı Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı’yı bir araya getirmeyi başarabilmesidir.
Alkan ve Çakmaklı’nın seksapeli dolayısıyla özellikle bıyıkları yeni terlemeye başlamış ergenlerin pek bir ilgi gösterdiği Bu İkiliye Dikkat filminin benzerlerine örnek olarak İlişki (1983-Temel Gürsu), Kızgın Güneş (1984-Şahin Gök), Arzu (1985-Şahin Gök), Sıcak Geceler (1986-Orhan Elmas), Güzelim (1986-Ümit Efekan), Mavi Yolculuk (1986-Temel Gürsu), Güneşten de Sıcak/Sarı Güneş (1987-Temel Gürsu) gösterilebilir. Dikkat edilecek olursa filmlerin isimleri bile, baş kadın oyuncularının isimlerinin çağrıştırdığı iç gıcıklayıcılığa ve davetkârlığa sahiptir.
Arabesk sanatçısı Gökhan Güney’de, sevişme sahnesi çekme hususunda emsallerine (Ümit Besen, Müslüm Gürses vb.) nazaran daha ılımlı olduğu için bu kategoriye dâhil edilebilecek bir iki filmde rol almıştır: Kader Çıkmazı (1984-Temel Gürsu), Candan Sevmeli (1985-Zafer Par). Temel Gürsu da, uzmanı olduğu bikinili filmlere ait bileşenleri, Kadir İnanır filmi bileşenleri ile kaynaştırarak bu tarza alternatif iki örnek daha hediye etmiştir: Ateş Dağlı (1985), Sultanoğlu (1986). Tarzın son örneği, furya kırıntısı olarak da tabir edilebilecek olan Al Dudaklım (1993-Nazmi Özer) filmidir.
Bikinili filmlerde, Banu Alkan’a yakışıklı kontenjanından Salih Güney, Tolga Savacı, Engin Koç; Serpil Çakmaklı’ya da yine Salih Güney ve Tarık Tarcan gibi isimler eşlik etmiştir. Faruk Peker, Yalçın Gülhan, Salih Kırmızı gibi isimler de mutluluklara gölge düşüren karaçalılar olarak filmlere dâhil olmuşlardır. Murat Soydan ise çoğu kez aldatılan ve kaybeden taraftır.
Sinemamızın en tutulan teknikerlerinden Şahin Gök ve Temel Gürsu da seyircinin ne istediğinin farkında olarak gayet profesyonel ve rahat bir yönetim göstermişlerdir.
Genellikle, Güney’deki şirin beldelerin veya tatil köylerinin havuzbaşı, deniz kenarı, disko gibi eğlenceli yerlerini mesken tutan bu filmlerde Alkan ve Çakmaklı sürekli havuza girer, çıkar, kurulanır tekrar girer ve en önemlisi izleyiciye bol bol göğüs ve bacak görüntüsü arz eder. Aslında birer aşk filmidirler; öldüren sevdalar, kötü adamlar, olmadık tesadüfler, yanlış anlamalar gibi melodramın en temel unsurlarına sahiptirler; ayırıcı özellikleri cinselliğin ve cinsel tutkuların fazlasıyla ön planda durmasıdır. Aşk ve şehvet dışında cinsel sapkınlık, tatminsizlik, iktidarsızlık, kıskançlık, aldatma, iki erkek arasında paylaşılamayan kadın gibi temalar da işlenmiştir.
Şunu da belirtmek gerekir ki bu filmlerdeki cinsellik sahneleri ve çıplaklık, vaat ettiği kadar cesur ve abartılı değildir. Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı bu filmlerde asla üstsüz görünmemişlerdir. Sevişme sahneleri de bir yere kadar devam eder, durması gerektiği yerde durur.
Hiçbir sinemasal değeri olmayan ve Banu Alkan antipatisi ile daha da değer kaybeden bu filmler, günümüzde sadece meraklılarınca hatırlanır ve izlenir hale gelmiştir.
Ancak şöyle de bir güzel tarafları vardır: Fonda sürekli çalan 80’lerin meşhur parçaları (Self Control, Life is Life, Cause Your Young, Brother, Cheri Cheri Lady, Brother Louie vb.) ve pipetli kola şişesi, kocaman güneş gözlükleri ve küpeler, kelebek toka, bantlı kabarık saçlar, şalvar kotlar gibi objeleri ile gerçekten de 80’lerin ruhunu birebir yansıtan birer belge niteliği taşırlar. Hatasıyla, sevabıyla bir dönem hoş bir esinti olarak sinemamıza uğrayıp zamanı gelince bıktırmadan çekip gitmesini bilen bikinili filmler, hiç şüphesiz 80’lerde ilk gençliğini yaşayanların anılarında yaşamaya devam edecektir.
Konuk Yazar: Yalçın ENGİN
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.