Yeni Başlayanlar İçin Hint Sineması (3. Bölüm): Neden Şarkı Söylüyorlar?

Yeni Başlayanlar İçin Hint Sineması (3. Bölüm): Neden Şarkı Söylüyorlar?

Share Button

Konuk Yazar: Kerem ERGİN

Giriş: Bollywood’un Yükselişi ve Seyircinin Yol Ayrımı

Hint sinemasına şöyle bir uzaktan bakıp, merak edenler için daha önceki yazılarımda bu sektöre Aamir Khan ve Shah Rukh Khan filmleriyle başlamalarını tavsiye etmiş, daha doğrusu Hint sinemasına giriş yapmak isteyen sinemaseverleri Bollywood sinemasına yönlendirmiştim. Tekrar belirtmem gerekir ki Bollywood başlı başına Hint sineması değildir ancak dünyanın ikinci büyük sinema sektörü olarak Hint sineması denilince akla ilk gelen, keşfedilmesi gereken bir endüstridir.

Bollywood kavramı tarihindeki efsane filmleriyle gücünü her daim korumuş bir sektör olsa da, son on beş yıl içerisinde iyiden iyiye sükse yapmış, Hollywood seyircisinin ilgisini çekmiş ve Batı ülkelerinden pek çok sinemasever artık Bollywood’u sürekli bir şekilde takip eder olmuştur. Bunun da sebepleri arasında hem Bollywood’un köklü sinemacılarının kendi kültürel filmlerine global sinemanın yeniliklerini katması hem de Amitabh Bachcan, Shah Rukh Khan, Aaamir Khan ve Salman Khan gibi star oyuncuların ülkeyi temsil eden birer karakter olarak hem kültürlerini hem de Bollywood sinemasını Batı’ya başarıyla taşımaları. Ayrıca Bollywood’un son dönem filmlerinin de Londra’ya olan ilgisi bu yükselişe yarar sağlamış olmalı.

Peki, Bollywood sinemasıyla, kendine has starlarıyla tanışmanın ardından seyirciyle Bollywood sineması arasındaki bağlantıyı güçlendirecek ya da tamamen koparacak kilit nokta neresi? Bu sorunun cevabını ilk defa Hint filmi izleyen ya da hiç Hint filmi izlemediği halde önyargıları yüzünden bu kültürün yakınından uzağından geçmeyen biri kolaylıkla verebilir; Şarkılar! Uzun dans sekansları, aniden hikâyeyi yarıda kesiyormuş gibi hissedilen /aksine devam ettiren / şarkılar, sinemayı festival havasına sokan gürültülü müzikler… Bazı filmler için “Sev ya da nefret et” filmlerindendir deriz; Bollywood’un danslı, şarkılı sahneleri de seyircide ya büyük bir coşku, beğeni oluşturmakta ya da seyircinin filmden bütünüyle kopmasını sağlamakta. Bu tarz sahneleri beğenmeyenlerin yaklaşımı genellikle sahnelerin‘gereksiz’ oldukları yönündedir. Acaba gerçekten de Hint sinemasındaki danslı-şarkılı sahneler gereksiz mi, yoksa Hint kültürünün bir parçası olan danslar ve müzikler Hint sinemasını besleyen dinamik etkenlerden mi, bu sorunun peşine düşerek örnek birkaç film üzerinden bu soruya Hint sinemasına yeni giriş yapmış bir sinemasever olarak cevap vermeye çalışacağım.

Hint Film Müziklerinin Tarihçesi ve Gelişimi

1931 yapımı, bir prens ile çingene kızın aşkını anlatan Alam Ara (1931, Ardeshir Irani) filmi, Hint sinemasında çekilen ilk sesli film olma özelliğine sahip olmakla birlikte, film içerisinde toplam yedi adet şarkı bulunmaktadır. Buradan şarkıların Hint sinemasının temelinde olduğu sonucuna varmamız pek tabii mümkün. 1932 yapımı Indrasabha (1932, J.J. Madan) filmi ise, Hint sinema tarihinde en fazla şarkının olduğu film. Toplam 72 şarkıya sahip Indra Sabha filminin süresinin 211 dakika olduğunu göz önüne alırsak filmin neredeyse tamamının şarkılar eşliğinde geçtiğini tahmin edebiliriz [1]. Zamanla Hint filmlerinde şarkılar Hint toplumunun yeni eğlence anlayışı olmaya başlıyor ve radyo kanallarında film şarkıları çalınmaya başlıyor, bazı filmlerde şarkılar, filmlerin önüne geçebiliyor. Anna Morcom’un Hindi Film Songs and the Cinema kitabında bir Hint filminin hangi aşamalardan geçtiği anlatılırken, filmin ana hikâyesinin ve senaryonun yazımından sonra şarkıların tamamlandığı, daha sonra karakterler arası diyalogların yazıldığına dair bir diyagram bulunmakta. Bu diyagram açık bir şekilde filmde kullanılacak olan şarkıların diyaloglardan daha önemli olduğunu gösteriyor. Klasik Hint sinemasında durum bu şekildeyken, son on beş senenin sinemacıları bu görüşün tersini savunmakta ve şarkıların üretim aşamasının diyaloglardan sonra kurulmasından yana. Bunun da başlıca sebebi, karakterlerin nasıl bir dil kullandıklarını bilmeden yazılan şarkı sözlerinin gerçekçiliği engelleyebileceği endişesi [2].

Merak edenlere not; hayır, filmlerde oyuncular kendi seslerini kullanmıyorlar. İstisnai birkaç filmde belki bu durum böyle değildir ancak şimdiye kadar Aamir Khan’ın kendi sesini kullandığı Taare Zameen Par (2007, Aamir Khan, Amole Gupte) filmi hariç tersi bir durumla karşılaşmadım. Tabii bu durum sesli filmlerin başladığı 1930’lu yılları kapsamıyor, tek bir kamera, büyük ebatlardaki tek bir mikrofon ve şarkıyı defalarca söylemek zorunda kalan oyuncuların olduğu ilk Hint filmlerinin çekim aşamalarının ne kadar çileli olduğunu tahmin etmek zor değil. 1935 yılındaki Dhoop Chaaon (1935, Nitin Bose) filmi ilk ‘playback’ Hint filmidir. İlerleyen yıllarda da oyuncular playback yapmaya devam etmişler. Zaten bol danslı, aksiyon sahnelerinin olduğu sekanslarda normal bir nefes alıp vermeyle şarkı söylemek imkânsız olacağından, stüdyo kaydıyla şarkıların film üzerine bindirilmesi oyuncuların daha rahat hareket etmelerine olanak tanımıştır [3].

Hint Filmlerindeki Müzikal Sekansların Anlamı Ne?

Hint sinemasını hayranlık boyutunda takip eden sinemaseverlerin pek takıldıklarını sanmıyorum ancak seyircinin Hint filmi izlerken doğal olarak sordukları “Neden şimdi şarkı söylemeye başladılar?” , “Az önce üzücü bir olay yaşanmışken neden dans ediyorlar?”“En heyecanlı yerde şimdi dansın sırası mı?” gibi soruların cevaplarını, Bollywood’un 1998 yapımı kült filmlerinden Kuch Kuch Hota Hai (1998, Karan Johar) filmi üzerinden incelersek sanıyorum bazı fikirler elde edinmek mümkün olacak.

Kuch Kuch Hota Hai 90’lı yılların popüler kültüre kattığı ne varsa hepsini bünyesinde barındıran, zamanın MTV kuşağını çok iyi yansıtan, hatta döneminin absürtlükleriyle alay eden, ikinci kısmında da kendi Bollywood kültüründen kopmayan izleriyle tam bir Hint kült filmi. Karan Johar’ın yönetmenliğinde, Shah Rukh Khan, Kajol ve Rani Mukerji gibi yıldızları barındıran film, iki dostun süregelen arkadaşlıklarının okula yeni bir kızın gelmesiyle bitişini ve ardından gelişen olayları anlatıyor.

Rahul (Shah Rukh Khan) okuldan tanıştığı Tina’yla (Rani Mukerji) evlenmiştir ancak mutlu giden evlilikleri Tina’nın doğum sonrası vefatıyla son bulur. Tina’dan geriye ismini Anjali koyduğu kızı kalmıştır. Ölmeden önce vasiyetinde kızının sekiz yaşına kadar her doğum gününde Rahul’a verdiği sekiz zarftan birini okumasını istemektedir. Rahul zarfları açmamak üzere söz verir ve kızı Anjali’ye her doğum gününde annesinden kalan zarfları sırayla verir. Sekizinci yılın sonunda Anjali son zarfı okuduğunda, annesinin ondan bir isteği olduğunu öğrenecektir. Okul yıllarında Rahul ve Tina birlikte olmadan önce Rahul’un çok yakın bir dostu vardır ve kendisini bu dostluğun sona erme sebebi olarak gören Tina, öldükten sonra Rahul’un yeniden mutlu olmasının tek yolunun o dostunu bulması olduğunu söyler. Zarfta kızı Anjali’ye Rahul’un okul yıllarından dostunu, yani adaşı diğer Anjali’yi (Kajol) bulmasını ister.

Filmdeki ilk şarkı Rahul ile dostu Anjali’nin okul yıllarında basket oynadıktan sonra kavga ettikleri ve diğer arkadaşlarının onları barıştırmaya çalıştıkları sırada söylenir. Bu müzikal sahnede Raul ve Anjali tekrar barışırlar ve pek çok farklı mekânda diğer arkadaşlarıyla beraber dans ederek arkadaşlıklarının ne kadar geçmişe dayalı ve derin bir sevgiyle beslendiğini belirten sözler söylerler. Şarkı burada pek tabii farklı mekânlar ve farklı aksiyonlar içererek karakterler arasındaki arkadaşlığın ne kadar zengin olduğuna vurgu yapmaya çalışmakta ve senaryoya Rahul ile Anjali’nin yıkılmaz dostluğunu pekiştirme açısından yardımcı olmaktadır.

İkinci şarkı Tina’nın okula gelmesinden sonra ve Rahul ile Anjali’yle birlikte vakit geçirdikleri sırada söylenir. Okullar arası bir müzik yarışması yapılmaktadır ancak yarışmaya katılan öğrenciler sahneye çıkmak için geç kalınca, iş Rahul-Anjali-Tina üçlüsüne düşer. Kalabalık bir seyirci topluluğuna karşı önce utanarak, ardından da tüm özgüvenleriyle şarkı söyleyen üçlü, şarkının bitiminde gerçeği daha net göreceklerdir. Çünkü sahne önünde hareket ederlerken Rahul Tina’yla daha yakın durarak ona olan ilgisini belli ederken, Anjali de sahnenin kenarında bu durumu kıskanır ve kıskançlık onun Rahul’dan hoşlandığını Anjali’ye fark ettirir. Bu sahne, kendilerini tiyatro sahnesinde bulan üç karakterin birbirleriyle olan ilişkilerini daha açık görebilmemiz adına hem eğlenceli, hem de hikâyeyi olgunlaştıran müzikal bir sahnedir.

Filmin ana parçası, filme adını da veren Kuch Kuch Hota Hai, Türkçe çevirmek gerekirse “Bir şeyler oluyor” anlamına gelmekte. Üçüncü şarkı artık karakterler arasındaki hislerin belirginleşmesiyle birlikte, Anjali’nin Rahul’a, Rahul ile Tina’nın da birbirlerine söyledikleri ortak bir şarkı. Filmin kendi gerçek zamanından öte, gerçekdışı bir zaman ve mekânda geçen sahne, üç saatlik filmin hem odak noktasında durarak dinamizmi sağlamakta, hem de üç karakterin de ağzından kendi hissettiklerini dinleme olanağı sunmakta. Sahnenin başka bir ülkede çekilmesinin amacı, karakterlerin şarkıyı gerçekten söylemediklerine, kendi hayal dünyalarında bu duyguları yaşadıklarına vurgu yapmakta ve seyirciyi karakterlerin kendi hayal güçlerinde yolculuğa çıkarmaktadır.

Dördüncü şarkı, filmin ‘Intermission’ yazısı ekrana getirilerek verdiği aradan sonra ikinci kısımda geçmekte. Okul bitmiş, Anjali aşk acısı yüzünden okulu ve arkadaşlarını terk etmiş, köyüne dönmüştür. Bir daha kimse ondan haber alamaz. Tina ile Rahul evlenir, yıllar birbirine kovalar, Tina’nın kızı Anjali’nin mektubu okuduğu zamana geliriz. Küçük Anjali mektuptan çok etkilenir ve mutsuz babasının en yakın arkadaşına kavuşmasını sağlayacaktır. Baba Rahul’un mutsuzluğu ve içten içe Anjali’yi özlediğini belirten sahneler de bu hareketin doğru olduğunu destekler niteliktedir; Rahul’un Anjali’yle ortak noktası basketboldur ve Rahul’u sık sık tek başına basket oynarken görürüz. Dördüncü şarkı küçük kız Anjali’nin mektubu okuduğu, diğer Anjali’nin evlenmek üzere olduğu sırada çalar, Anjali’nin evleneceği müstakbel damat rolünde de Hint sinemasını yakından takip edenlerin bildiği Salman Khan oynamaktadır. Dördüncü şarkı nişan töreni sırasında geçmektedir ve hem Anjali’nin, hem müstakbel damadın, hem de Anjali’nin annesinin fikirlerine odaklanır. Sahneyi hem müzikal anlamda, hem de duyguların hayali bir ifadesi olarak nitelendirmek mümkündür. Zira hikâye devam ederken söylenilen şarkıların çoğu aslında karakterlerin o sırada ne hissettikleri üzerinedir ve gerçekte o şarkılar karakterlerin düşüncelerinde söylenmektedir.

Beşinci ve filmin diğer dört şarkısındaki gibi önemli olan şarkı ise Rahul’un kızı sayesinde Anjali’yi bir yaz kampında bulması ve ikilinin karşılıklı basket oynamasından sonra söylenmektedir. Buradaki müzikal sekans, iki karakterin birbirleriyle yaşadıkları pek çok sahneyi barındırarak karakterler arasındaki bağın yeniden oluştuğunu vurgulamaktadır ve müzikal sekansın sonunda Rahul Anjali’ye âşık olur. Şarkının söylendiği sırada karakterlerin geçmişteki halleriyle karşılaşmaları sahnenin gerçek dışı olduğunu ve yine karakterlerin hayal gücüyle karşı karşıya olduğumuzu vurgular. Örneğin Rahul birden bire beliren Anjali’nin okul zamanından kalma haliyle karşılaşır ve sarılırlar, uzaktan Anjali’nin o zamanki hali onları izleyip gülmektedir. Rahul Anjali’nin şimdiki halini gördüğünde, Anjali’nin gençlik hali başını kaldırıp Rahul’a bakar. Rahul ise Anjali’nin gençlik halinin tekrar sarılmasını sağlar, o esnada bu sarılma ikisinin de ortak hayalidir.

Kuch Kuch Hota Hai filminde kullanılan danslı-şarkılı sekansları alt alta sıraladığımızda, bu sahnelerin;

  • Hikâyenin alt tabanını güçlendirmek ve örneklerle zenginleştirmek
  • Karakterlerin hayal güçleriyle karşı karşıya kalmak ve daha kolay empati kurabilmek
  • Karakterlerin duygusal ifadelerini daha açıkça belirtebilmelerini sağlamak
  • İki olay arasındaki dinamizmi sağlamak

gibi nedenler yüzünden var olduklarını söylemek mümkün.

Klasik Dönem Şarkıları ve Günümüz

Kuch Kuch Hota Hai, şarkıları kullanım tarzı olarak döneminin diğer filmlerine ve o dönemden önceki klasik Hint filmlerine çokça benzemekte. Kabhie Kuchie Kabhie Gham (2001, Karan Johar), Dilwale Dulhania Le Jayenge (1995, Aditya Chopra)Mohabbetein (2000, Aditya Chopra) gibi filmler de izlendiği zaman neredeyse aynı dilde müzik kullanımına şahit olmak mümkün. Ancak aynı şeyi son beş sene içerisinde büyük gişe başarıları sağlamış Hint filmleri için söylemek zor, buradan da yeni Hint sinemacılarının farklı arayışlar içerisinde olduğunu, Hollywood-Bollywood arasındaki etkileşimin daha da belirgin bir hale geldiğini söyleyebiliriz. Örneğin Hint sinemasında yaptığı farklı işlerle anılan Aamir Khan’ın Taalash (2012, Reema Kagti) filmi, senaryo ve senaryo kurgusu açısından olduğu kadar müzik kullanımı ile de Hollywoodvari yaklaşımlar göstermekte. Filmdeki şarkılar video klip olarak sahneye eşlik etmekteyken, hikayenin direkt olarak bir parçası değil ve bütün olarak müzikal bir sahne de oluşturmamakta. Aynı yaklaşım Zohan Aktar’ın Zindagi Na Milegi Dobara (2011, Zoya Akhtar) filminde de var ancak Aktar’ın filmi kimi yerde şarkılarını video klip gibi kullanmaktayken, kimi yerde müzikal haline gelip sahneyi oluşturabiliyor. Örneğin domates festivaline katılan arkadaş grubuna kayıttan o sahneyi anlatan bir şarkı çalınıyor, bir başka sahnede de arkadaş grubu İspanyol dansçılarla İspanyolca-Hintçe karışık müzikal bir performans sergiliyorlar, bu açıdan eski-yeni, doğu-batı karışımı bir sentez de söz konusu. Salman Khan’ın başrolünde yer aldığı Ek Tha Tiger (2012, Kabir Khan) isimli aksiyon filmi ise ne kadar Amerikanvari bir ajan filmi gibi gözükürse gözüksün şarkı kullanımında klasik Hint sineması geleneklerini kullanıyor ve filmdeki müzikal sahnelerde Ajan Tiger’in düşlediklerini, hayal dünyasında geçenleri o müzikal sahnede görebiliyoruz. Bir başka yeni dönem Hint sineması örneği olarak Rab Ne Bana Di Jodi (2008, Aditya Chopra)’de ise, dans yarışması ekseninde geçen film batıdan izler taşısa dahi kendi geleneksel şarkı kültüründen kopmuyor ve hatta filmin ana ögesi olarak ortaya çıkıyor. Bu filmde de evlenmek zorunda olan çiftin arasında gelişen hikâye yarı gerçek yarı hayal şarkılar eşliğinde gelişmekte ve ilerlemekte.

Sonuç

Hint filmlerinde şarkıların önemi neredeyse filmlerle eş değerde. Öyle ki sıkı bir Hint sineması takipçisi için bir filmi beğenmenin en önemli kriterlerinden biri de şarkılar-danslardır. Danslarda sergilenen koreografiler, kullanılan mekânlar, şarkı sözleri, oyuncuların performansı ve şarkının ritminin hikâyedeki yeri Hint müziklerinde bakılacak kıstaslardan bazılarıdır. Çeşit olarak da kendi içlerinde birkaç gruba ayrılırlar; “Düğün şarkıları”“Aksiyon şarkıları””Ayrılık şarkıları” gibi… Prodüksiyon olarak şarkıların önemi olduğu kadar, bu yazıda anlatmak istediğim şarkıların senaryoya ve filmin seyirciye geçişine de yarar sağladığıydı. Bollywood filmlerini Hollywood filmlerinden daha sıcak bulmamızın sebebi, muhakkak ki karakterlerin bilinçaltında müzikal sahneler sayesinde rahatça gezebilmemizdir. Bu sayede hem seyirci duygusal anlamda alması gerekeni daha kolay almakta hem de yönetmen hikâyesine daha derin bir boyut katabilmekte. Bunu da görsel bir şölen ve estetik kaygısıyla yaptıktan sonra, bize keyifle Hint filmlerini seyretmek ve müzikal sahnelerden keyif almak kalıyor.

[1] http://en.wikipedia.org/wiki/Music_of_Bollywood
[2] Hindi Film Songs and the Cinema – Anna Morcom
[3] a.g.e.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir