White Bird in a Blizzard (2014): “Ağlamak Güzeldir, Dökülünce Yaşlar Gözünden”

White Bird in a Blizzard (2014): “Ağlamak Güzeldir, Dökülünce Yaşlar Gözünden”

Yazar Puanı2.5
  • Araki, gizemlerle dolu bir film yapmayı amaçlamış fakat klişelerinde boğulan bir yapım ortaya çıkmış. İzleyiciye küçük ipuçlarıyla oyunlar oynamak istese de istediğine ulaşamadığını anlayarak son bir çırpınışla sonlandırmış filmini. Sürpriz mi? Eh, hatırı kalmasın denebilecek boyutta; filmi çifte final ile sonlandırmak istemiş.
Share Button

“Ben bilirim diyenlere sürpriz olsun diye, sürprizli son yaptık” diye bangır bangır bağıran Gregg Araki’nin roman uyarlaması filmi “White Bird in a Blizzard” psikolojik gerilim türünde var olmaya çalışan bir film.

Araki, gizemlerle dolu bir film yapmayı amaçlamış fakat klişelerinde boğulan bir yapım ortaya çıkmış. İzleyiciye küçük ipuçlarıyla oyunlar oynamak istese de istediğine ulaşamadığını anlayarak son bir çırpınışla sonlandırmış filmini. Sürpriz mi? Eh, hatırı kalmasın denebilecek boyutta; filmi çifte final ile sonlandırmak istemiş. Birinci finalde veda var iken ikinci finalde ise izleyiciye “tamam yaptım ama bir sor bakalım neden yaptım” dercesine anlatım isteği duymuş.

Film, klasik aile düzeninde yaşayan klişe bir Amerikan ailesi etrafında örülü. Annenin kaybolmasının ardındaki sır ile hayatlarına devam eden bir aile. Kat’in evcil hayvan olarak kendini tanımladığı bir aile. Dışı seni, içi beni yakan bir aile…

Eve, güzelliğinin farkında olduğu kadar gözleri önünde büyüyen kızını gördükçe yaşlandığının da farkında olan bir kadın. Eve, kadınların zaman zaman yaşadığı menopoz krizlerine sahiptir ve bu krizler içerisinde kızını kıskanması da yer almaktadır. Kızının ona ait olanları aldığını düşünmekte ve içten içe onu suçlamaktadır. Ona ait olanlar ise gençliği ve güzelliğidir. Şekilselliğe önem veren bir kadındır. Bu kızının kilosu nedeniyle ona uyguladığı baskı veya ev düzeninden de anlaşılmaktadır.

Eve evlenmiştir ama neden evlendiğini ve o evliliği neden devam ettirdiğini kendi de bilmemektedir. Filmde de boşluğu doldurulamayan bir konudur aslında. Eve, monoton başladığı hayat içerisinde mutsuzluğu günden güne artan ve bunun sebebini de kocası ve kızında bulan bir kadındır. Kocasıyla cinsel birliktelik yaşamaz; mutsuzdur, kızı genç ve güzeldir; mutsuzdur, hayatı ellerinin arasından kayıp gitmiştir; ve mutsuzdur. Bir gün ortadan kaybolur, ardında bıraktığı gizemleriyle.

Kat, gelişimi içerisinde cinselliğin arayışında ergen bir tip olarak resmedilmiş filmde. Kat, annesiyle sürekli çatışma halindedir. Yönetmen bunu ergenlik çağındaki bir kız ve annesi arasındaki çatışmadan ziyade Eve’in durumuna dikkat çekmeye yönelik olarak baskın tutmuştur. Kat, filmin ana konusu olan annesinin kayboluşuna başlarda üzülmese de rüyaları aracılığıyla aslında bu durumu bastırdığını anlarız.

Araki, filminde bir ailede annenin varlığının önemini vurgulamış. Anne olmayınca baba ile olan ilişkiler de tıpkı rüyalardaki gibi buzdan olabiliyor. Ve aradan yıllar geçse de hiç akmayan gözyaşları bir gün ansızın gözlerden süzülüveriyor. Ya da tüm olanlar Kat’in bastırdığı duygularla yüzleşmesidir.

Kat ve annesi arasındaki çatışma kadınsal bir yarış olarak resmedilmiş. Bu çekişme yönetmenin sürpriz anlayışının bir oyunu olarak sunulmuş izleyiciye. Araki genel itibariyle klasik anlatı yapısından kurtulamadan türler arası geçiş sunma yolunu tercih etmiş. ‘Sıradan bir senaryodan ne yaratırım’ın arayışında bulunan yönetmen, filmini kurtarmak adına çırpınmış adeta.

Genel olarak ele aldığımızda film akıcı ilerleyen ama Eva Green’in mükemmelliğini yakalayamayan bir yapım.

twitter.com/demetozturk

, , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir