- Uyarlama yapmak, önce uyarlanılacak anlam şemasını kavradıktan sonra teknik sınırlılıklara eğilinmesi gereken bir alandır. Yönetmen uyarlayacağı metni, olduğu gibi sinemaya aktarmak zorunda değildir. Ya da eserin özcü bir okumasını yaparak esere sıkı sıkıya bağlı söylemler üretme misyonu da yoktur. Fakat en azından bir uyarlama film, eserlerin temel söylemlerini içerme noktasında özen göstermelidir.
Çalışmada temel olarak, ikisi de anlatı formu olan roman ve sinema arasındaki geçişler üzerinden bir tartışma yürütülerek; Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanı ile 2009 yılında Zeki Demirkubuz tarafından uyarlanan Kıskanmak filminin biçim, içerik ve söylemleri açısından karşılıklı okuması yapılacaktır.
Karşılıklı okuma yapmak için önce romanın biçim, içerik ve söyleminin ele alınması gerekir. Bu nedenle romanın konusu, olay sistematiğinin nasıl oluşturulduğu, karakter, zamansal dizimi, geçtiği mekanlar ve tüm bu bileşimlerden hareketle oluşan söylemin gönderme yaptığı tarihsel, politik duruşu belirlenmeye alışılacaktır.
Roman incelemesi yapıldıktan sonra uyarlanan filmin konusu, biçimi, zamansal dizimi, mekan dağılımı ve söylemi ele alınarak romanla kurulan ilişki belirlenecek; romanda yazarın kullandığı bakış açısıyla filmde yönetmenin kullandığı bakış açısı düzenlemeleri arasındaki benzerlik ve farklar vurgulanacaktır.
Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanı, anti-kahraman üzerinden anlatı kuran bir roman olarak Türk Edebiyatı’nda ayrıksı bir yere sahipdir. 1937’de ilk defa bir gazetede tefrika olarak yayınlanır, sonra ancak 1946’da Kıskanmak adıyla roman olarak basılır. Zeki Demirkubuz filmografisinde edebiyat etkisi yoğun bir şekilde kendisini gösterir. Filmlerinde iyilik-kötülük gibi kavramları tartışan yönetmenin bu kavramları ürettiği karakterlerle yetkin bir biçimde tartışan Kıskanmak romanını uyarlaması Demirkubuz sinemasını takip eden seyirci için önemli bir seyir deneyimi oluşturur.
1.Kıskanmak Romanının Anlatı Yapısının Çözümlenmesi
Romanın anlatı yapısı, bütünlüklü görünümünü oluşturan birimlerinin çözümlenmesiyle daha iyi anlaşılır.Bu nedenle romanın temel özelliklerini belirlemek açısından konu, olay örgösü, karakter, zaman, mekan ve söylem gibi unsurların ele alınması gerekir.
1.1.Romanın Konusu
Roman her şeyi bilen (Tanrısal) anlatıcının bakış açısına göre yazılmıştır.Romanın ana kahramanı Seniha’dır. Seniha, ailesi ve çevresi tarafından çirkin olduğu için sürekli horlanır.Otuz dokuz yaşına kadar evlenmemiş ve bu yaştan sonra da evlenmeyi düşünmeyen Seniha, hayatı boyunca bir kez cinsel ilişki yaşamış; bu ilişkiyi de abisi Halit’in yanında çalışan bir hademeyle, hademeye para vermek zorunda kalarak tecrübe etmiştir.Çocukluğundan beri güzelliğiyle baş tacı edilen abisi Halit’i içten içe kıskanan Seniha, yılların birikmiş öfkesini ondan intikam almak için kullanır. Seniha’yla ciddi bir ilişki yaşayarak onunla evlenmek isteyen tek talipli Cemil Şevket Bey’dir. Bu talihlinin Seniha’yla evlenme girişimi Seniha’nın ailesinin o sırada yurtdışında mühendislik eğitimi alan Halit’e para gönderme düşüncesiyle sonuçsuz kalır. Ailenin Seniha’nın çeyizi için para ayırma gibi bir niyeti yoktur. Aile için önemli olan başarılı ve güzel oğulları Halit’in en iyi imkanlara sahip olacak şekilde bir hayat sürmesidir. Bu nedenle Seniha’yı çeyiz masrafından kaçınmak için kendisinden daha yaşlı bir adamla evlendirmeyi denerler fakat bu kez Seniha evlenmeyi reddederek bundan sonraki hayatını abisi Halit’le yaşayarak; onun gündelik işlerini yaparak geçirir.
Yurtdışından dönen Halit, anne ve babaları öldüğü için Seniha’yla beraber yaşayarak onunla sadece ihtiyaçlarını karşılamak için iletişime geçer. Kendisinden yaşça çok küçük ve güzelliğiyle etkileyici bir kadın olan Mükerrem’le evlenen Halit, kardeşi Seniha ve hizmetileriyle birlikte Zonguldak’ta maden mühendisi olarak çalışmaya gider. Romanın ana olayları da Zonguldak’ta gerçekleşir. Mükerrem, Seniha’nın da gizli desteğiyle yörenin en yakışıklı genci Nüzhet’le ilişki yaşar. Bu ilişkiyi abisine haber veren Seniha, abisinin onları yakalayarak Nüzhet’i öldürmesini planlar. Olaylar beklediği gibi gelişir ve Halit, Nüzhet’i öldürerek hapse girer. Seniha’nın, Mükerrem’in böyle bir şey yapmayacağı yönündeki yalan ifadesi ve bu ilişkiyi abisine kendisinin söylediği gerçeğini inkar etmesi Halit’in daha fazla ceza almasına neden olur. Cinayet olayından sonra Mükerrem, pavyonlarda çalışma başlar. Seniha, köy öğretmenliği yaparak abisinin hapisten çıkacağı günü bekleyip onun acınası halde görmeyi, yıllarca onun gölgesi altında yaşamak zorunda kalmasının intikamını almak ister. Ama bu isteği de sonuçsuz kalacaktır.
1.2.Olay Örgüsü
Romanın olay akışı, neden sonuç ilişkisinden hareketle kurulmaz. İlk beş bölümde, Seniha ile Halit’in eşi Mükerrem arasındaki ilişki anlatılır. Bu iki karakterin ev hayatları komşularıyla kurdukları ilişkiler ve karakterleri üzerinde durulur. Daha sonra Seniha’nın küçüklüğüne dönülerek Halit’i kıskanmaya başladığı zamanlar ve ailesiyle ilişkisi üzerine durulur. Hikaye on dördüncü bölümde tekrar kaldığı yere, yani Zonguldak’a döner ve Nüzhet’le Mükerrem’in ilişkisi, Seniha’nın planları ve Halit’in olayların içine çekilme süreci anlatılır. Olayların karışık bir sırayla verilmesi, okuyucuyu hikaye akışından koparmak yerine heyecen unsurunu arttırarak romana dinamik bir görünüm katar. Böylece okuyucu romanın temel çatışmasıyla hemen tanışır ve sonradan gelişecek olayların izlerini sürer.
1.3.Karakter Dağılımı
Seniha, ailesinin çirkin olduğu için ikinci plana ittiği, toplumsal değer yargılarının oluşturduğu güzellik algısıyla hayatı cehenneme çevrilmiş, bu nedenle ailenin tüm imkanlarının akıtıldığı abisine karşı yoğun kıskançlık besleyen bir karakterdir.
Halit, Seniha’dan sekiz yaş büyük, ailenin tüm imkanlarının akıtıldığı, güzel olduğu vurgusuyla -romanda yakışıklı yerine özellikle güzel vurgusu yapılmıştır, bu vurguya söylem başlığında değinilecektir- sürekli egosu şişirilen, vurdumduymaz, samimiyetsiz ve bencildir.
Mükerrem eşi Halit’le arasında büyük yaş farkı bulunan, tecrübesiz, güzelliği dışında özelliği olmayan bir karakterdir.
Nüzhet, Zonguldak’ın en zengin ailesinin tek oğlu, güzelliğiyle ünlü, anlık hazlar için yaşayan, başarısız bir öğrencilik hayatı olan yirmili yaşlarına henüz gelmiş genç bir karakterdir.
Roman bu dört temel karakter üzerinden anlatı oluşturur.
1.4.Zaman
Romanın zamasal yaklaşımı, olay örgüsüyle koşutluk oluşturacak biçimde kronolojik olarak işlemez. Roman; Seniha, Mükerrem ve Halit’in beraber yaşadıkları Zonguldak’taki evde başlar. Sonra Seniha’nın çocukluğuna ve ailesinin onunla abisi arasında yaptığı ayrımcalığa odaklanır. Bu geçmiş yolculuğunda, İstanbul’daki evleri, Halit’in Ankara’da çalıştığı dönem ve Mükerrem’le evlenmesi verilir. Hikaye tekrar Zonguldak’a dönerek devam eder.
1.5.Mekan
Hikaye, Zonguldak’ta başlar, İstanbul ve Ankara’da Seniha’nın kıskançlığının nedenleri anlatılır, sonra tekara Zonguldak’a döner. Halit hapise girdikten sonra, Seniha, Amasra’da bir süre öğretmenlik yapar, sonra tayini Trabzon’da bir köye çıkar. Romanın genelinde dış mekan unsurları, yağmurlu, kapalı ve sisli bir atmosfer olarak tasvir edilir.
2.Romanın Söylemi
Romanın teknik özelliklerine değindikten sonra çok zengin göndermeler bulunan söylemine geçebiliriz. Romanda temel tartışma, toplumsal algılarla inşa edilen beden düzenlemelerinin oluşturduğu önyargıların, insanları salt iyi-kötü gibi kategorilere hapsetmesi üzerinden şekillenir. Bu algıların bir anti-kahraman olan Seniha’nın iç yolculuğu üzerinden kurgulaması ise en özgün yönlerinden biridir.
Georg Lukâcs, Roman Kuramı kitabında, romanın içsel biçiminin, sorunlu bireylerin kendine doğru yolculuğuyla şekillendiğini belirterek bu yolculuğun salt gerçeklikte kurulan yavan esaretten kesin bir kendini tanıma sürecine dönüştüğünü belirtir (Lukâcs, 2014:86). Böylece kahramanın yolculuğu kendi hayatının bir amacı haline gelecek hislerinin öngürüsünde kendini tanıyarak hikayenin yapı taşına eklenecektir. Bu yorumdan hareketle Seniha’nın yolculuğu kendini tanıma sürecinin yanına, kendisiyle ve toplumla hesaplaşma amaçlarını içerecek biçimde genişler.
Tzvetan Todorov, Poetikaya Giriş’te romanın hayatla ilişkisini; roman ne hakikidir ne de sahte, romana dair böyle bir yorum yapamayacağımız için roman hayatı değişen ölçülere göre tam da akıp bittiği biçimiyle çağrıştırması yönünden kurar (Todorov, 2014:50). Hayatın bir karar anına denk gelen roman, ait olduğu üretim dinamiklerinin bir unsuru olduğuna göre Kıskanmak romanının eleştiri okları daha da anlamlı hale gelir. Seniha’nın psikolojik içsel yolculuğu, kıskançlık güdüsüyle kurduğu ilişkileri romanın hemen hiçbir yerinde kendiliğinden oluşan bir duygu olarak verilmez. Yani Seniha’nın çirkinliği üzerinden bir nevi toplumun psikolojisinin foroğrafı çekilir.
Seniha’nın kıskançlığının oluşum süreçlerinin anlatıldığı bölümde Seniha ve Halit’in çocukluktan beri kıyaslandığı aslında Seniha’nın erkek, Halit’in kız olması gerektiğinin herkes tarafından tekrar edildiğive çirkinlerin güzeller için feda edilmesi algısının oluştuğu vurgulanır. (Örik, 2016:54). Yine, Seniha ile Halit’in kardeşlik ilişkilerinin betimlenmesi Halit’in kardeşi için yaptığı masrafları istikbali için hayatı karartılan bir kişi olması nedeniyle bir borç ödeme olarak değil böylesine çirkin biri için yapılan lütüf olarak yaptığına işaret edilir (Örik, 2016:63).
Örik, kıskanlık duygusunu güzel ve çirkin gibi düz bir ikilik üzerinden kurarken roman boyunca asıl tartıştığı güzel olarak addedilen normallerin oluşturduğu toplumsal dokuyu hedefine alır. Seniha’nın kıskançlığı haklı sebeplere oturtularak, bir nevi yaşdığı toplumun anlam şemasına yöneltilmiş keskin bakışlı eleştiriler olarak kendisini gösterir. Bu nedenle Seniha’nın abisini kıskanarak onun cinayet işlemesini sağlama durumu bile romanda askıya alınmıştır. Çünkü Halit, Nüzhet’i öldürdükten sonra yazar, ‘karısını kollarında yakalasa belki de vurmayacağı bu çocuğu, ihtimal ki, iki hovarda ile iki fahişe önünde, ondan bıktığını söylediği için vurmuş, belki bu söz kocalık gururuna aldatmaktan da daha ağır gelmişti’ cümlelerini kurarak cinayetin nedenini aldatılmaya değil genç bir erkeğe karşı gösterilen güç savaşına bağlar (Örik, 2016:151). O halde Seniha’nın kıskançlığı temelde sadece Halit’e yönelmiş bir duygu değil toplumsal söylemlerde inşa edilen önyargılara yönelmiştir. Güzellik zırhıyla, Nüzhet’te olduğu gibi, her türlü hedonist dürtüyü yaşayan ve bu sırada neden olduğu sorunların hiçbiri için, yine sadece güzel olduğu hesap vermeyen; Halit’te olduğu gibi, bencilce çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen toplumsal ‘iyi’ler yanında Seniha’nın kıskançlığı, bir toplumsal maskeleri düşürme aracı haline gelir.
Aslında Seniha’nın gerçek karakteri kendi hayatına dair karar almak istediği tek olay olan Cemil Şevket Bey’le olan ilişkisinde kurulur. Abisi yüzünden evlenemediği bu adam için ailesinin malını mülkünü bir kalemde silerek sadece bir bavulla karşılıklı sevgi beslediği Cemil Şevket’in yanına gidecek kadar vakur bir mizaca sahiptir ve Cemil Şevket Bey,Seniha’yı, ağırbaşlı ve ciddi olduğu için sever (Örik, 2016:185).
Böylece hikaye, fiziksel belirlenimleri aşmış aşk hikayesiyle kurulacak lirizmden toplumsal gerçekleri eleştiren bir yapıya dönüşür. Bu dönüşüm yazarın yetkin gözlem yeteneği ve yürüttüğü tartışmalar açısından düşünüldüğünde, bir sinema salonu betimlemesi üzerinde toplumun sınıfsal yapısını deşifre eden, iyi-kötü kategorilerinin barındırdığı aşkın anlam kalıplarını tersyüz eden bir romana kapı aralamış.
Selim İleri, Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba İki El Revolver romanında Cemil Şevket Bey karakteri üzerinden Nahid Sırrı Örik’in biyografik bir anlatısını sunar. Seniha bu romanda Şevkiye olarak isimlendirilmiştir. Kıskanmak’ta Nüzhet güzel yüzünden vurulmuş, Halit hapisten sonra yüksek ücretli bir iş bularak hayatına kaldığı yerden devam etmiş, Mükerrem pavyonlarda çalışmaya başlamıştır. Sonuçta Seniha’nın öngördüğü abisinin kendi yardımına muhtaç kalması ve yokluk içinde kıvranması durumu gerekleşmemiş ‘güzel’ toplumsal yapı çarkını döndürmeye devam etmiştir. Selim İleri bu sonu, ‘iki el revolver belki de aynalı gardıroptaki aksine sıkılmış… Akis, kırık aynada belki hala görünmektedir’ şeklinde değiştir (İleri, 2011:205).
Kırılan ayna yüzünden vurulan Nüzhet karakteriyle beraber düşünüldüğünde çok iyi bir yorumlama olarak karşımıza çıkar. Toplumsal olarak edinilecek davranış kalıpları da dışarı çıkmadan önce son bir kez daha baktığımız aynı içinde oluşturulan egolarla işlerlik kazanır.
Güzelliğe biçilen değerinyol atığı yıkımı anlatan en önemli eserlerden biri olan Oskar Wilde’ın Drian Gray’in Portresi romanı, Seniha’nın çirkinliğiyle gösterdiği toplusal ikiyüzlülüğü, Gray’e tutkuyla bağlı ressam Basil’in çizdiği Gray’in portresi gösterir. Yakışıklılığının farkına portreye bakarak varan Gray, bunu hazlarını doyurmak için kullanarak hiçbir davranışının sorumluluğunu almadan hedonist isteklerin peşinden gider. Grey’in yolculuğu portreyle ilişkili olarak kendi intiharını hazırlar (Wilde, 2014: 280).
Kıskanmak romanı ile Dorian Gray’in Portresi romanı temelde aynı sorunsallaştırmadan yola çıkar. Toplumsal değer yargıları kişilerin salt davranışları içinde oluşmaz ve bu yargılar, ikiyüzlü çıkar odaklarının belirlediği bir ilişkiler aracılığıyla oluşur. Fakat Kıskanmak bu yargıları, Seniha’nın hayatında bir değişim öngörmeyerek kendisini sürekli yeniden kuran bir söylem üzerine oturturken; Gray’in intiharı, en azından ikonik temsillerin ayartıcılığının son bulmasıyla gerçek temsiller için bir varoluş kipi oluşabilir türünden bir umut vaat eder.
3.Kıskanmak Filminin Anlatı Yapısı İle Roman Arasındaki İlişki
Kıskanmak filminde Zeki Demirkubuz, metne olabildiğince sadık kalarak bir senaryo yazmıştır. Yönetmenin, Yazgı (2001) ve Yeraltı (2012) filmlerinde sergilediği esinlenme yaklaşımı yerine konu açısından romana sadık kalan bir yaklaşım tercih edilmiş. Bu başlıkta roman ile filmin biçim ve içerik özellikler tartışılarak uyarlama açısından nasıl bir yaklaşımın tercih edildiği belirlenmeye çalışılacak.
3.1.Film İle Roman Arasındaki Biçimsel ve İçerik İlişkisi
Roman özümlemesinin olay örgüsü ve zaman başlıklarında belirtildiği gibi roman, ne olaylara ne de zamana kronolojik yaklaşmıştır. Örik konuya ortadan girmiş temel karakterleri tanıtmış, daha sonraki olaylarda kilit rol oynayacak Mükerrem ve Nüzhet tanışmasını vermek için iki ay önceye gitmiş, sonra Seniha’nın geçmişine dair bir yolculuk yaptıktan sonra tekrar olayın geçtiği yere geri dönülmüştür. Bu yöntemle roman klasik anlatı tekniğinin bir unsuru olan neden sonuç ilişkileriyle örülü kronolojik ilerleme yöntemi yerine parçalı geri dönüşlerle geçmiş ve şimdi arasında ilişki kurarak karakterleri derinlikli bir yolculuk yaşatmıştır. Film biçimsel olarak kronolojik bir yaklaşım izler. Balo sekansıyla açılış yapan film, mekan olarak sadece Zonguldak’taki yaşanan olayla eksininde bir anlatı oluşturur. Sırayla Nüzhet’le tanışma, Mükerrem, Nüzhet ilişkisinin başlaması, Seniha’nın bu durumu abisine söyleyerek cinayete sebep olması, Halit’in hapse girmesi ve sonrasında Seniha ile tekrar karşılaşması üzerinden anlatı oluşturur. Bu yaklaşım yönetmenin çekim sorunlarını çözme ve hikayenin anlaşılması açısından kolaylaştırıcı bir yöntem olsa da hikayenin temel kahramanı olan Seniha’nın içsel yolculuklarıyla oluşan karakterini anlatmada yüzeysel kalır. Filmin biçiminden hareketle romana yaklaştığımızda kıskançlık etrafından dönen bir hikaye üzerinden okuma yapmak zorunda kalırız. Oysa ki roman kıskançlık inşası sürecinde toplumsal değer yargılarını tartışır.
Romanın zengin bir mekansal dağılımı vardır. Bu durum dinamik bir etki doğurmuştur. Okuyucu, Zonguldak’taki üç katlı ev, İstanbul’daki daire, sonra İstanbul’daki aile yadigarı eski konak, Ankara’da kaldıkları daire olarak beliren temel mekanların her biri ayrı bir süreci imler, Konak, Seniha için düğümün atıldığı yer olmasının yanısıra tek muhabbet beslediği insan olan Cemil Şevket Bey’le de tanıştığı mekan olarak onun hayatında çok önemli bir konuma sahiptir. Şişli’deki daire Halit’le beraber yaşamak zorunda olduğu bir mekan olarak aralarındaki ilişkinin tohumlarının atıldığı yerdir. Ankara, Halit’in Mükerrem ile evlendiği, Seniha’nın ise bu evlilikten sonra Halit’in daha mutsuz olma isteğinin körüklendiği yerdir. Yine Seniha, Halit’e bir ‘namus’ cinayeti işletme planlarını burda kurmaya başlar. İşte mekanla belirlenen bu duygu durumları film sadece Zonguldak’ta sıkışıp kaldığı için yetkin bir şekilde anlatılamaz.
Film akışında seçilen karşılaşmalar romana sadık kalınarak verilse de Seniha kaakterini daha yakından tanımamıza izin veren Cemil Şevket Bey olayının filmde yer bulmaması, Seniha’nın kıskançlık güdüsünü oluşturan nedensel ilişkiler ağının üstünün örtük kalmasına neden olur. Tabi ki yönetmen tüm karakterleri kullanmak zorunda değildir ama Cemil Şevket Bey ilişkisi Seniha’ya derin bir katman katmış, güzelliği cismani varoluştan çıkaran bir etki doğurmuştur. Demirkubuz’un insan doğasına dair kötülcül yaklaşımının bu tercihte etkisi olabilir.
Enis Batur, Kıskanmak üzerine yazdığı Tutkunun Negatif Çehresi Üzerine Kanlı Bir Divertimento yazısında,Seniha’nın temel özelliklerinin okur tarafından tam belirlenemeyeceğini, yazar bunu özellikle atlamalı anlatı yapısıyla sağladığını belirtir (Batur, 2016:8). Seniha’yı kesin hatlarla çizmeyen yazar, bu yaklaşımı biçimsel olarak da çok iyi bir şekilde gerçekleştirmiştir. Çünkü Seniha, bir toplumsal arazın ürünü olarak bu toplumsalı aşmak için Halit’in kötülüğünü ister. Buradaki abinin kötülüğünü isteme durumunda kıskançlığın olduğu kadar, toplumun iki yüzlü yargı kalıplarınında günahı vardır. Ama filmde Seniha, kolay çözülen bir karakter ve yüzeysel bir kıskanma duygusundan muzdarip olarak karşımıza çıkar.
3.2.Uyarlama Yaklaşımı Açısından Anlatıcının Konumu
James Monaco, Bir Film Nasıl Okunur? kitabında, romandan sinemaya uyarlanan filmlerdeki bakış açısı sorununa değinir. Sinemada uygun bakış açısından hareketle yapılan bir uyarlamanın roman kadar zengin bir anlatı oluşturabileceğini belirten Monaco, fakat bakış açısını iyi oturtamamış bir uyarlamanın, Robert Montgomery’nin birinci tekil şahıs anlatımını benimsediği Göldeki Kadın (Lady in the Lake, 1946) uyarlamasında olduğu gibi, çok yoksul bir anlatı sunabileceğini vurgular (Monaco, 2001:49).
Zeki Demirkubuz bu konuda şanslıdır. Çünkü roman her şeyi bilen anlatıcının bakışıyla yazılmıştır. Bu bakış açısı filmi uyarlarken, yönetmene önemli avantajlar sağlar. Zeynep Çetin Erus, Romanda Bakış Açısı ve Sinemaya Uyarlanma makalesinde, filmde her şeyi bilen anlatıcının bakış açısının kullanılmasının izleyiciye sahneyi değerlendirmek için yeni bir bakış açısı sunduğunu, tek bir reaksiyonun ya da farklı karakterlerin aynı anda gelişen reaksiyonun rahat anlatılabileceğini belirtir (Erus, 2005:234).
Yönetmen, filmde bu anlatıcı özelliğini reaksiyon kurma da yetkin bir dille oluşturur. Özellikle dış mekan çekimlerinde mizansenin romanın kapalı atmosferine uygun olarak verilmesi ve karakter çerçeveleme planları her şeyi bilen anlatıcının bakış açısının kamera aracılığıyla icra edilişinin önemli bir örneği olmuştur.
4. Söylem Uyuşmazlıkları:Romanın Gerçekçiliği İle Filmin Trajikliği
Romanın söyleminin tartışıldığı bölümde,Kıskanmak’ın Seniha’nın bir yandan psikolojik iç yolculuklara çıkarak biriktirilen öfkelerin intikam almaya evrilmesini diğer yandan toplumsal algı kalıplarının önyargılı ve ikizyüzlü güzellik yaklaşımlarını açığa çıkardığı belirtilmişti. Romanın genel akışı içinde Seniha’nın iki katmanlı yapısı vardır. Birincisi, hastalık derecesinde beslediği kıskançlığının sebep olduğu azmettiricilik; ikincisi, tüm hayatı sırf çirkin olduğu için elinden alınmış bir toplumsal kurban. Bir nevi Seniha hem fail hem de maktuldür. Örik, onun failliğini kıskançlık duygusu üzerinden ön plana çıkararak maktul olduğu gerçeğini ustalıkla gizler. Seniha’nın maktullüğü, Cemil Şevket Bey ilişkisinde ve Halit’in yaptığı iyilikleri lütufmuş gibi yapmasında açığa çıkar. Böylece Örik, ikonik imgelerle pürüzsüz aynalar arasına sıkışmış gerçekliği, Selim İleri’nin tabiriyle ‘akis’in kırılmasıyla açığa çıkarır. Demirkubuz’un Seniha’sı bir kötücül varoluş karmaşasında eriyip gitmiştir. Örik nedenselliği, biçem üzerinde oynayarak zayıflatırken -ki zor olan budur- Demirkubuz nedenselliği Seniha üzerinden bozar. Seniha’yı nedensiz davranışlarla kötülük işleyen bir varoluş sancısına dönüştürür. Böylece Seniha’nın yalnızca fail yanı ortaya çıkar; filmde Seniha, kıskançlığı sonucu abisine namus cinayeti işleten bir azmettirici olmaktan başka bir katman içermez.
Filmin bu yaklaşımı, romanın temel söylemini ifade etmede, yönetmenin kötücül varoluş tercihine takılmıştır. Roman da trajik bir izlek üzerinden olay örgüsü kurar. Ama özellikle final kısmında Halit’in aldatıldığı için değil erkeklik gösterisi için Nüzhet’i öldürmesi, Seniha’nın trajedisini toplumsal eril kodların gerçekçiliğine çevirir. Filmde bu dönüşüm gerçekleşmez. Sadece trajedi olarak işleyen toplumun ‘güzellik’ zırhıyla sarmaladığı maskelere çok dokunmayan bir olay örgüsü söylem uyuşmazlıklarını doğuran temel faktörler olarak karşımıza çıkar.
Sonuç
Uyarlama yapmak, önce uyarlanılacak anlam şemasını kavradıktan sonra teknik sınırlılıklara eğilinmesi gereken bir alandır. Yönetmen uyarlayacağı metni, olduğu gibi sinemaya aktarmak zorunda değildir. Ya da eserin özcü bir okumasını yaparak esere sıkı sıkıya bağlı söylemler üretme misyonu da yoktur. Fakat en azından bir uyarlama film, eserlerin temel söylemlerini içerme noktasında özen göstermelidir. Teması iyi kavranmayan bir eserin uyarlanması onu sadece bir olay geçidi sunan görsel imgelere çevirebilir.
Çalışmada tartıştığımız uyarlama, eserin öngördüğü atmosferi yaratma, romandaki anlatıcının bakışıyla filmde yönetmenin bakış açısı arasında kurulan benzeşim gibi konularda romanı iyi anlatacak bir izlek sunar. Fakat karakterlerin derinleştirilmesi, olay örgüsünün serimlenmesi ve zaman yaklaşımı açısından filmin, romanın biçimsel özelliklerini yansıtmada yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu yetersizlik, romanın söyleminin toplumsal sorunlardan kaynaklanan gerçekçi boyutunu görmezden gelmeye ve sadece ‘nedensiz kötülük’ çerçevesinde bir trajedi kurmaya kapı açmıştır.
Kaynakça
Batur, Enis. “Tutkunun Negatif Çehresi Üzerine Kanlı Bir Divertimento”, Kıskanmak, İstanbul:Oğlak Yayınları, 2016.
Erus, Zeynep Çetin. “Romanda Bakış Açısı ve Sinemaya Uyarlanması”, İstanbul Ünv. İletişim Fakültesi Dergisi, 2005.
İleri, Selim. Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver,İstanbul:Everest Yayınları, 2011.
Lukâcs, Georg. Roman Kuramı, çev. Cem Soydemir, İstanbul:Metis Yayınları, 2014.
Monaco, James. Bir Film Nasıl Okunur? çev. Ertan Yılmaz, İstanbul: Oğlak Yayınları, 2001.
Örik, Nahid Sırrı. Kıskanmak, İstanbul: Oğlak Yayınları, 2016.
Todorov, Tzvetan. Poetikaya Giriş, çev. Kaya Şahin, İstanbul: Metis Yayınları, 2014.
Wilde, Oscar. Dorian Gray’in Portresi, çev. Ülker İnce, İstanbul:Everest Yayınları, 2014.
Matematik öğretmenliği mezunu. Marmara Üniversitesi’nde sinema yüksek lisansı yaptı. Aynı üniversitede doktora eğitimine devam etmekte. Aylık sinema dergisi Rabarba Şenlik’in editörlüğünü yaptı. Sinema Kafası’nda başladığı sinema yazarlığını Cineritüel’de sürdürüyor. Mail: fatih_degirmen@hotmail.com
Nefis yazı. Filmi izlediğimde tam olarak kötü ve kıskanç bir kadın izlediğimi düşündüm, yazınızı okuyunca ise kendi hayat tecrübelerimi. Örik’in romanını okumadım ama okumalıyım; güzelliğin, başkalarının sağlığına mal olacak, sahibinin bir çok gerçeğin kıyısından kayıp geçmesini sağlayan bir nitelik olması, olması gerekenden çok daha az insanın farkında olduğu bir gerçek bence. Ve Nüzhet için daha farklı biri seçilmeliydi, rolü kabul ederler miydi bilmiyorum ama Berk Cankat, Kıvanç ya da Burak Özçivit gibi biri.