Un Chien Andalou (1929): “Gerçeküstücü Estetiği Perdeye Taşıma”

Un Chien Andalou (1929): “Gerçeküstücü Estetiği Perdeye Taşıma”

Share Button

Sürrealizm, nesnel zaman boyutu karşısında ‘zamansızlık’ kavramını kullanmıştır ve bu türden çekilen filmlerde zaman kavramı geri plana atılmıştır. Un Chien Andalou filmi de ‘bir zamanlar’ gibi belirsiz bir zaman dilimi ile başlar ve ilerleyen sahnelerde bu belirsiz zamanı ‘sekiz yıl sonra’ gibi belirsiz bir ileri zamana öteler. Yönetmen bu şekilde, filmde nesnel zaman boyutunu aşar ve zaman kavramının olmayışını gösterir.

Yönetmenliğini Luis Bunuel’in yaptığı Un Chien  Andalou filmi sürrealist sinemanın ilk örneklerindendir. Filmin senaryosunu Bunuel ve Salvador Dali rüyalarında gördüklerinden yola çıkarak kaleme almışlardır. Filmin ismi ‘Endülüs köpeği havlıyor, kim öldürüldü acaba’ adlı İspanyol ata sözünden esinlenerek koyulmuş fakat atasözü ile filmin konusu arasında herhangi bir bağlantı yok.

Filmin başlarında usturayla kızın gözünün kesilmesi ve ardından ilginç giyinişli bir adamın bisikletle görünmesi gibi birbirinden bağımsız olaylar izleriz. Bu da olay örgüsünün olmadığının göstergesidir. İlk sahnelerde gördüğümüz usturalı adam Luis Bunuel, son sahnede kızla sahilde yürüyen adam da Salvador Dali’dir. Filmde böcek metaforunun çok kullanılmasında Bunuel’in üniversite eğitimini böcek bilimi üzerine yapmış olması etkilidir. Filmdeki bu tarz imgelemler üzerine farklı yorumlar getirmek, imgesel göndermeleri kendi algılarımıza göre yorumlamak mümkün. Fakat Bunuel, benim bu filmim hiçbir şeyi simgelememektedir asıl amacım seyirciyi içgüdüsel olarak şaşırtmaktır demiş ve bunu da büyük ölçüde başarmıştır.

Sürrealist sinemanın amacı bilinçaltındaki olayları hiçbir müdahalede bulunmadan perdeye olduğu gibi aktarmaktır. Bilinçaltı ile beyaz perde arasındaki bu transfer olayında estetik kaygılar bir yana bırakılır, biçimin estetikten daha önemli olduğu savunulur. ‘Gerçeküstücü estetiği perdeye taşıma’ şiarıyla filmi çeken Bunuel de sürrealist yöntemi sinemada olabildiğince göstermeye çalışmış ve Un Chien Andalou filmi ile sürrealist sinemayı tam olarak karşılamayı başarmıştır. İkinci filmi olan L’âge d’Or (Altın Çağ) ise sürrealizmi kullanarak bilinçaltında yatan bastırılmış duyguları politik bir söylem katarak aktarmasından dolayı Un Chien Andalou’dan biraz farklıdır. Bilinçaltının sinemayla perdeye aktarılması aslında bilincin ulaşamadığı canlılık ve özgünlüğü yakalamasından dolayı sinemaya çok şey katmıştır. Jean Cocteau’nun da dediği gibi: ‘Bunuel’in sineması, tıpkı Chaplin gibi ölümsüzlük kokar.’

Konuk Yazar: Serhat TAŞ

, , , , , , , , , ,

1 comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir