Konuk Yazar: Yalçın ENGİN
KOMEDİLER
Yeşilçam’da en az avantürler kadar uzun soluklu serilerle seyirciyi kalbinin orta yerinden yakalamış ve dolayısı ile sektöre can simidi olmuş bir başka tür komediler olmuştur.
1940 ve 1950’li yıllarda henüz emekleme dönemini yaşayan sinemamızda, genellikle dram (tarihi, tiyatro uyarlamaları) ağırlıklı filmler çekilmiş, bu döneme ait komediler sayı ve nitelik açısından oldukça cılız kalmıştır.
Dönemin dikkat çeken komedilerine örnek olarak; Münir Özkul ve Vasfi Rıza Zobu’nun ikili olarak rol aldığı ve Şadan Kamil tarafından çekilmiş Edi ile Büdü (1952) ve Edi ile Büdü Tiyatrocu (1952) ile Türk Tuluat Tiyatrosu’nun, orta oyunu geleneğinin büyük ustası İsmail Dümbüllü’nün yine Dümbüllü tiplemesi ile çektiği Dümbüllü serisi örnek gösterilebilir: Dümbüllü Macera Peşinde (1948-Şadan Kamil), Dümbüllü Sporcu (1952-Seyfi Havaeri), Dümbüllü Tarzan (1954-Muharrem Gürses).
Şunu da belirtmek gerekir ki; dürüst, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, lafı gediğine koyan halk adamı, komiği tiplemesi ile Dümbüllü kendisinden sonra gelen tüm komiklere (Feridun Karakaya, Sadri Alışık, Münir Özkul, Ferhan Şensoy, Kemal Sunal vb.) kaynaklık etmiş, esin vermiştir.
Yavyuuumm…
1957 yılında Osman F. Seden tarafından çekilen Berduş adlı Zeki Müren filminde, yan bir tipleme olarak görülen ve dikkat çeken Feridun Karakaya’nın Cilalı İbo tiplemesi, kısa bir süre sonra perdeye tek başına ve müstakil bir tipleme olarak yansır: Cilalı İbo Yıldızlar Arasında (1958-Osman F.Seden). Böylece Yeşilçam’ın ilk komedi starı doğar. Ufak tefek ve sıska görünümü, ince bıyıkları, “Cilalı İbo” yazılı geniş siperli şapkası, peltek konuşması, “yavyuuum” şeklindeki çocuksu telaffuzları ve “sinek oğlu sinek” gibisinden naif küfürleri, saf kalpli, iyiliksever ancak bir o kadar uyanık, hınzır kişiliği ve dinamizmi ile Cilalı İbo tiplemesi, 1958-1971 yılları arasında tam 14 filmlik bir diziyle adeta rekora koşar.
Bu süreçte Cilalı’ya Türkiye sınırları dar gelir, Avrupa ve Amerika’da da türlü türlü maceralara atılır: Cilalı İbo Almanya’da/Avrupa’da (1970-Osman F. Seden), Cilalı İbo Teksas Fatihi (1971-Mehmet Dinler, Osman F.Seden).
1971’den sonra bir iki film dışında 1980’lerin ortasına kadar sinemaya ara veren Feridun Karakaya, 1985 ve 1986 yıllarında video piyasası için 2 Cilalı İbo filmi daha çekerek seriye son noktayı koyar.
Turist Ömer derler benim adıma…
Cilalı İbo serisi fırtına gibi eserken, 1960’lı yılların ortalarına doğru perdeye benzeri bir halk kahramanı daha sızar: Turist Ömer.
İlk olarak Helal Olsun Ali Abi (1963- Hulki Saner) filmiyle seyirciye selam çakan Turist Ömer, 1964 yılında Hulki Saner’in çektiği Ayşecik Çıtı Pıtı Kız, Ayşecik Cimcime Hanım, Turist Ömer filmleriyle ısınma turları atar ve kendini enikonu tanıtır, 1965 yılından itibaren perdede bağımsızlığı ilan eder ve gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Yeri yurdu belli olmayan, eski püskü kıyafetler giyen, kirli sakallı, ağzı oldukça iyi laf yapan ve kendine özgü selamı ve argosu ile gülmekten kırıp geçiren bu sevimli ve temiz kalpli sokak serserisi, unutulmaz bir tipleme olarak Yeşilçam tarihine adını altın harflerle yazdırır.
Sinemamızın en büyük ve güçlü aktörlerinden Sadri Alışık tarafından ete kemiğe büründürülen Turist Ömer, 10 (yukarıda belirtilen 4 film dâhil) filmlik seri boyunca seyirciyi maceraya da kahkahaya da doyurur.
Cilalı İbo gibi ona da Türkiye sınırları yetmez, yurt dışına açılır. Maceralarının büyük çoğunluğu yurt dışında geçen Turist Ömer; birbirinden alengirli serüvenleri ile seyircisini de peşine takarak İspanya’dan Kenya’ya, Arabistan’dan Almanya’ya koşturur durur. Dünyayı birbirine katıp hızını hala alamayan ve çocuksu merakı ile her şeye burunun sokan Mister Turist; saflığı, sakarlığı ve susmak bilmeyen çenesi ile uzaylıların da aklını başından alır.
Yeşeeee…
1960’ların bir başka komiği kendine özgü konuşma stili, jest ve mimikleri ile oldukça zıpır ve çapkın bir karakter olan “Tayfur”la ün yapmış ve bu tiplemenin ön planda olduğu çok sayıda film çekmiş usta oyuncu Öztürk Serengil’dir.
Serengil, söz konusu karakteri 1960’lı yıllar ağırlıklı olmak üzere bazen ana bazen de yan bir karakter olarak çeşitli filmlerde defalarca oynamıştır. Bu anlamda, isminde “Tayfur” geçen Adanalı Tayfur (1963-Zafer Davutoğlu), Fatoş’un Fendi Tayfur’u Yendi (1964-Ertem Eğilmez) ve Adanalı Tayfur Kardeşler (1964-Zafer Davutoğlu) filmlerini göz önüne alarak, “Tayfur” filmlerini de seri filmler dâhilinde değerlendirmek olasıdır.
Hababam güm güm güm
Türk Sinema Tarihi’nin tartışmasız biçimde en önemli, toplumun her kesimi tarafından benimsenen, bağırlara basılan ve gişe yapan film serisi Ertem Eğilmez’in Hababam Sınıfı serisi olmuştur (Halit Akçatepe anılarını anlattığı çeşitli TV programlarında, Hababam’ın sinemalarda haftalarca gösterildiğinden gururla ve gözleri dolarak bahsetmiştir).
Yıl 1975…
Ertem Eğilmez, Rıfat Ilgaz’ın ünlü eserini sinemaya aktarmaya karar verir. Münir Özkul, Adile Naşit, Muharrem Gürses, Sıtkı Akçatepe, Akil Öztuna gibi ustaların yanı sıra dönemin yeni yıldızı parlayan genç isimleri Halit Akçatepe, Tarık Akan ve Kemal Sunal’ı bir araya getiren Eğilmez, gazete ilanıyla da sınıfın diğer oyuncularını seçer.
Sonuç, katıksız bir başarıdır ve 2000’li yıllara değin etkisini sürdürecek bir efsanenin de fitili ateşlenmiştir artık…
Özellikle Kemal Sunal, İnek Şaban tiplemesi ile serinin lokomotifi olur ve Hababamlar ardı ardına bomba gibi patlar: Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975), Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976), Hababam Sınıfı Tatilde (1977).
Serinin her filmi adeta günün olayı haline gelir ve Hababam ününü arttırdıkça arttırır, bu arada yapımcılarına da büyük paralar kazandırır.
1978’de çekilen ve serinin 5. filmi olan Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor’da, Eğilmez yönetmen koltuğunu Kartal Tibet’e devreder ve en önemlisi bu filmde Kemal Sunal yoktur. Şurası kesin bir gerçektir ki, Kemal Sunal’sız bir Hababam tadından çok şey yitirmiştir. Sunal yerine ikame edilen İlyas Salman bile Şaban’ın boşluğunu dolduramayacaktır.
1981 yılında Ertem Eğilmez, bir önceki filmde emanet ettiği reji koltuğunu Kartal Tibet’ten geri alır ve Hababam Sınıfı Güle Güle ile seriye son noktayı koyar.
Hababam rüzgârını arkasına alarak çeşitli oyuncularla çekilen Kızlar Sınıfı (1984-Ümit Efekan), Kızlar Sınıfı Yarışıyor (1985-Orhan Elmas) ve Kızlar Sınıfı Tatilde (1986-Sami Güçlü) serisi ancak sınırlı bir ticari başarı kazanır ve unutulur gider.
Ancak, Hababam Sınıfı ateşi yıllar boyunca küllense de asla sönmez, özel kanalların açılması ile yeniden alevlenir, yüzlerce kez gösterilmesine rağmen her seferinde reyting rekorları kırar.
En nihayetinde Ertem Eğilmez’in oğlu Ferdi Eğilmez babasının mirasına sahip çıkar ve Özel Çamlıca Lisesi’nin zilleri tekrar Hababam’ı derse çağırır: Hababam Sınıfı Merhaba (2003).
Yönetmen koltuğu, Hababam ruhunu en iyi bilen isimlerden Kartal Tibet’e teslim edilir ancak film gişe açısından olmasa da genel olarak hayal kırıklığı yaratır. Ardından çekilen Hababam Sınıfı Askerde (2004-Ferdi Eğilmez) ve Hababam Sınıfı Üç Buçuk (2005-Ferdi Eğilmez) ise hayal kırıklığı dozunu hayli arttıran filmler olarak pek beğenilmez.
Hababam’ı yeniden çekme fikrinin büyük ölçüde ticari saiklerle şekillendiği gayet açıktır. Nitekim seyircinin büyük çoğunluğu yeni Hababam filmlerini sevmemiş, benimsememiş, eski filmlerdeki sıcaklığı yakalayamamıştır.
Son çekilen üç filmle ilgili olarak seyircinin genel kanısının şu olduğunu düşünüyorum (şahsi kanaatim de bu yönde): “Hiç çekilmemiş olsalardı daha iyi olurdu”.
Ayıcı Baryam ve Güllü
Yeşilçam tarihinin en şamatalı, cümbüşlü, müzikli, danslı ve matrak film serisi şüphesiz ki 1980’lere ait anılarda önemli yer tutan Gırgıriye serisidir.
Müjdat Gezen’in hikâyesinden yola çıkılarak Erler Film prodüktörlüğünde çekilmiş Gırgıriye’de (1981-Kartal Tibet), Sulukuleli sözde birbirine düşman ama tüm fertleri içten içe birbirine sevdalı iki ailenin kavgaları, çekişmeleri oldukça curcunalı ve eğlenceli şekilde anlatılır.
Seyirci; Ayıcı Baryam, Güllü, Sarhoş Emin, Sabayat, Zekiye, Kalaycı Bekir gibi karakterlerin yanı sıra Hurşid Yenigün’ün kıvrak müzikleriyle iyiden iyiye şenlenen bu filmlerle coştukça coşar ve seri ilk etapta Gırgiriye ismiyle devam eder: Gırgıriye’de Şenlik Var (1981-Kartal Tibet), Gırgıriye’de Cümbüş Var (1983-Temel Gürsu), Gırgıriye’de Büyük Seçim (1984- Temel Gürsu).
Ancak, Müjdat Gezen’in Shakespeare’nin Romeo ve Jüliet’inden uyarladığım dediği ve temelde “birinin oğlunun diğerinin kızına âşık olduğu iki düşman aile” temalı Gırgıriye serisinin artçı sarsıntıları 2000’li yıllara kadar hissedilmeye devam eder.
Erler Film’in sahibi ve tecrübeli yapımcı-yönetmen Türker İnanoğlu, Gırgiriye filmlerinin temel tiplemelerini ve tutmuş formüllerini (bol mizah arası aşk ve roman müziği) sayısız kez ısıtıp seyircinin önüne koyar ve genelde de tahminlerinde yanılmaz.
Gırgıriye ismiyle çekilen filmin yanı sıra 1982 yılında aynı kadroyla ve Gırgıriye tadında Görgüsüzler çekilir (1982-Osman F.Seden).
İnanoğlu’nun televizyon yapım şirketi Ulusal Radyo Televizyon adına çekişmiş TV eğlence programlarında Müjdat Gezen bu kez Darbukatör Bayram olarak görünür, Cümbüş Mahallesi ve Cümbüşiye gibi dizilerle Gırgıriye ruhundan fayda sağlanmaya devam edilir.
2002 yılında Türker İnanoğlu, muhtemelen yapımcılık hayatının en isabetsiz kararlarından birini verir ve Sait Faik’in hikâyesinden uyarlanan ancak özde Gırgıriye’yi andıran Papatya ile Karabiber (Ümit Efekan) filmini çeker: Sonuç, tam bir fiyaskodur, film sadece 6.000 civarında izleyiciyi salona çekmeyi başarır ve Erler Film gişedeki en ağır yenilgilerinden birini alır.
Bu yenilgiye rağmen işini bilir yapımcı Türker İnanoğlu, Gırgiriye’nin büyüsüne ve tılsımına o derece inanmıştır ki, 2000’li yılların ortalarında bu kez Cennet Mahallesi adıyla Gırgıriye bir kez daha televizyonlarımıza konuk olur ve Alişan’lı, Çağla Şikel’li, Melek Baykal’lı, Müjdat Gezen’li kadrosuyla yine beğenilir, reyting toplar.
Diğerleri
Komedilerle ilgili son olarak avantürlerde olduğu gibi iki filmle sınırlı kalmış, konu olarak birbirinin devamı olarak çekilmiş veya birbirinin benzeri kadro ve senaryoya sahip mini serileri örnekleyelim:
Ertem Eğilmez’in 1974 yılında çektiği ve ikisi de birer klasik olmuş Salak Milyoner ve Köyden İndim Şehire. Zeki Ökten’in 1973 yılında çektiği, birbirine benzer konu ve isimlere sahip Bitirim Kardeşler ve Bitirimler Sosyete’de. Atıf Yılmaz’ın komedide ustalığını kanıtladığı Güllü (1971) ve Güllü Geliyor Güllü (1973). Zeki Alasya’nın 1979 yılında çektiği Vay Başımıza Gelenler ve Köşe Kapmaca. Yunus Bülbül-Ercan Turgut ikilisiyle çekilmiş arabesk komediler Berduşlar (1982-Temel Gürsu) ve Berduşlar Sosyete’de (1984-Yücel Uçanoğlu).
Bir Sonraki Bölüm: Türk Sineması’nda Seri Filmler Bölüm 3 (Melodramlar – Karma Türler ve Ayşecik, Yumurcak, Sezercik, Afacan vd.)
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.