The Thirteenth Floor (1999) – Josef Rusnak

The Thirteenth Floor (1999) – Josef Rusnak

Share Button

Sanal gerçeklik (Virtual Reality / VR) değişik varyasyonlarla uzun zamandır sinemanın gözde konularından birisi olarak popülerliğini koruyor. 80’lerde göze çarpan, bir şekilde ivme kazanan ve 90’ların ikinci yarısında zirveye ulaşan VR filmleri, sinemada görsel bir deneyim halinden çok yaşanılan dünyayı manipüle etme, yapıbozumcu olarak gerçekliğini sorgulama amacı gütmektedir. “Gerçek nedir?” sorusunu sordurmayı hedefleyen, hatta bu soru üzerinden insana dair çıkarımlar yapan The Thirteen Floor / 13. Kat, türün dinamiklerini sorgularken aksiyondan uzak yapısı, simülasyonu algılama biçimi ve film-noir atmosferiyle türdeşlerinden ayrılmaktadır.

13. Kat, büyük bir bilgisayar şirketinin sahibi olan Hannon Fuller’ın şirketin geliştirdiği ve henüz deneme aşamasındaki simülasyon sisteminde çok önemli bir şey fark etmesi ve bunu ortağı Douglas Hall’a söyleyeceği esnada öldürülmesi ile açılır. Keşfi sebebiyle hayatının tehlikede olduğunu bilen Fuller, bir barda görevli olan Jerry Ashton’a, Douglas’a iletmesi için bir mektup bırakmıştır; ancak Ashton’ın mektubu açıp okuması işleri karıştırmıştır. Douglas mektuba ulaşması için sanal olarak kurulmuş paralel bir evrene gitmek zorundadır. 1937 yılının simülasyonu olan bu dünyaya, şirketin 13. Katında bulunan bir bilgisayar sistemi vasıtasıyla ulaşılmaktadır. Sistem şuur nakli olarak çalışmaktadır. Bu sırada olayı soruşturan dedektifler baş şüpheli olarak Douglas’ı görmektedir.

Simülasyon ve Değişen Gerçeklik Algısı

Simülasyonu basit olarak teorik ya da fiziksel gerçek bir sistemin, bilgisayar ortamında modellenmesi olarak tanımlayabiliriz. Josef Rusnak 13. Kat’ta gerçeklik kavramının kalıplarını sorgularken simülasyonu araç olarak kullanır. Rusnak filmin açılısında da bahsi edilen Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözüne atıfla, gerçeğin yaratılabilen bir şey olduğunu ve gerçeklik algımızı test ettiğini düşündüğümüz -tat, koku vs.- hislerin de manipüle edilebileceğinin altını çizmektedir. Diğer taraftan gerçekliğin yeniden üretiliyor olması, yaşanılan simülasyon içinde başka simülasyonlar olabileceği varsayımını düşündürür. Birbirinin içine geçmiş sanal gerçekliği açıklamak için sıklıkla kullanılan matematikte küme kavramından bahsedebiliriz: Filmin dokusunu birebir yansıtan bu kavrama göre alt kümelerden hiçbirinin en büyük küme olma şansı yoktur. Ayrıca deneyimlediğimiz ve gerçeklik olarak adlandırdığımız evrenin, alt küme olup olmadığı ihtimalini bilme şansımız da bulunmamaktadır. Bu, bir tür yanılsama yarattığı gibi gerçekliği saklama açısından izleyiciyi gri alana sürükler.

Douglas’ın yaptığı sanal yolculukta ortaya çıkan ‘simülasyonun sınırları olduğu gerçeğinin ayırdına varılması’ ise filmi daha da ilginç bir boyuta taşır. Dünyanın sonu, simülasyon bir yaşamda henüz tamamlanmamış sanal çizgiyi ifade etmektedir. Douglas’ın kendi yaşamını sorgulamasına da sebep olan bu an, filmde de altı çizilen  “cehalet körlüktür” sözünün karşılığıdır. Gerçekliğin bilgiyle paralel olduğuna atıf yapan The Thirteen Floor, beden ve kabuk üzerinden de sorgulamasını derinleştirir. Simülasyondaki bir karaktere âşık olmak, onunla cinsel deneyim yaşamak üzerinden bedeni; şuur nakli vasıtasıyla de kabuğu sorgular. Olay örgüsünde simülasyonların birbirinin dünyasında var olmaya, bir alt simülasyonu manipüle etmeye çalıştığını görürüz. Diğer bir değişle “en üst kümeye ulaşmak, kopya için bir gerçeklik yaratmayacaksa bunun amacı nedir?” sorgusu, izleyici için soru işareti oluşturmaktadır. Bu açıdan filmin final sonrasındaki yapaylığını düşündüğümüzde, kapanışın sanal bir birliktelik olduğu varsayımında bulunabiliriz.

Çekildiği yıl oldukça arka planda kalan The Thirteenth Floor, kimi senaryo aksamalarına rağmen simülasyonlar üzerinden yaratılan sanal gerçekliği alternatif bir dünya olarak tanımlaması ve biçim olarak film-noir kalıplarını uygulamasıyla etkileyici bir örneğe dönüşmektedir.

twitter.com/gok_gkhn

, , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir