- Hobbit, Tolkien tarafından Yüzüklerin Efendisi şaheserine yazılmış öncül bir kitaptı. İçinde büyük ölçüde direk olan, Yüzüklerin Efendisi'ne de aktarılan güç ve zenginliğin yozlaştırıcı etkisinin yanı sıra bir dünya tezahürü de yapılmıştı. O dünya ise; Dünya Savaşı'nın getirdiği bir toprak paylaşamama mücadelesidir. Hobbit'de daha sonraya açılacak ve genişleyecek büyük bir narratifin bir parçasını görürüz. Elfler, cüceler, insanlar ve canavarlar stratejik bir yer olan "Yalnız Dağ"ı ele geçirmek için savaş verirler.
Konuk Yazar: Burç Karabulut
Tolkien’in kitabından uyarlanan Hobbit, bildiğiniz üzere üç bölüm şeklinde vizyona sokulmuştu. Birincisi; Hobbit, ikincisi; Smaug’un Viranesi, üçüncüsü; Hobbit: Beş Ordunun Savaşı olarak düşünüldü. Bu durum doğal olarak Hobbit’in bir üçleme olup olmaması düzleminde seyir eden birtakım tartışmaları beraberinde getirdi. Hobbit için tartışılamayacak tek şeyin kendisi olduğunda herkes hemfikirdi. Hobbit, Tolkien tarafından Yüzüklerin Efendisi şaheserine yazılmış öncül bir kitaptı. İçinde büyük ölçüde direkt olan, Yüzüklerin Efendisi’ne de aktarılan güç ve zenginliğin yozlaştırıcı etkisinin yanı sıra bir dünya tezahürü de yapılmıştı. O dünya ise; Dünya Savaşı’nın getirdiği bir toprak paylaşamama mücadelesidir. Hobbit’de daha sonraya açılacak ve genişleyecek büyük bir narratifin bir parçasını görürüz. Elfler, cüceler, insanlar ve canavarlar stratejik bir yer olan “Yalnız Dağ”ı ele geçirmek için savaş verirler.
Daha önceki bölümlerde Bilbo’nun talihsiz ve zorunlu bir şekilde katılmasıyla bilmediğimiz bir maceranın içine çekildiğimiz Yanlız Dağ görevi için oluşturulan ekip, Smaug adlı dragonu yenip Yalnız Dağı ele geçirir. Küçük bir ekibin koskoca dünyada bir dengeyi altüst etmesi hemen yanı başındaki ırkların da ilgisini çeker; yeniden eski menfaatler gündeme gelir. Yüzyıl önce bırakılmış megalo-idealar tekrardan raflarından inerler. Büyük bir caydırıcı güç olan Smaug öldürülmüş ve onun hükümranlığının sona erdirilmesiyle hükümranlık alanı küçülmüş ve parçalanmaya yüz tutmuştur. Bu küçük parçalar için yeniden bir siyasal birlik oluşturulup yeni dengeler kurulması gerekir. Yüzüklerin Efendisi’nden görmeye alışık olduğumuz bir tema Hobbit’de de vuku bulur. En küçük bir hareket bile bu dünyayı şekillendirmek için yeterlidir. Keza kargalar, ağaçlar bile mesaj taşır. Küçük bir dal kırılması dahi büyük bir ekodur. Ejderha Smaug’un öldürülmesinin duyulmaması imkânsızdır.
En büyük paylaşım savaşı öncesi ele geçirilmesi gereken tek bir yer kalır: Yalnız Dağ. Ancak hiçbir ırkın o dağı almadan dönmesi mümkün değildir. Elfler içeride dedelerine ait bir mücevheri, nehirde yaşayan insanlar evlerini yeniden yapmak için altın, cüceler ise bir zamanlar kralı oldukları dağı tekrar kendi hükümranlık alanlarına katmak istemektedirler. Hem Hobbit’in hem de Yüzüklerin Efendisi’nin başkarakteri olan Gandalf’ın buradaki rolü çok önemlidir. Doğru yoldan ayrılmayacağını bildiğimiz Gandalf, ırklar arasındaki düşmanlığı gidermek için her daim bir siyasi danışman ve arabulucu olarak herkesin karşısına çıkar; yanında yer alır demek daha doğru olabilir. Dağ’ın önemini anlamış tek kişi de odur. Kendisinin de arkadaşlıktan başka hiçbir menfaati olmadığından en ekonomik açıdan menfaatsiz kişi de odur. Gandalf, tümüyle film boyunca yozlaşmaz bir figürdür. Gandalf’ın amacı hem elfleri hem cüceleri hem de insanları kötülüğe karşı bir saf içinde tutmaktır. Bu kötülük sadece iyilerin birbirine düşmesi değil, savaşın katliamına karşı da durmaktır. Gandalf’ın belki de büyücü olması bu yüzden faydalıdır. Gandalf, bir mucize yaratıcısıdır. Tolkien böyle bir savaşı engelleyecek kişinin mucize yaratan bir kişi olması gerekliliğini de göstermek istemiş olabilir. Bu kişisel bir yorumdur tabii. Canavarların da paylaşım savaşında kendilerini göstermesiyle tüm büyük güçler savaştaki yerlerini alırlar.
Hobbit ve arkasından gelen Yüzüklerin Efendisi serisinin dünya savaşlarının ışığında yazıldığına dair hiç bir şüphe yok. Bunun yanında Hobbit’in bir Yüzüklerin Efendisi için karalama çalışması olduğunu söylersek yanlış olmaz. Tolkien’in dehasının ve filoloji yeteneğinin bir araya getirdiği bu fantastik dünyanın, gerçek dünyamıza dair bir iz düşümü olduğu su götürmez. Tolkien’in, savaşın güç ve toprak uğruna yapılsalar da bir katliam olduğu gerçeğini yüzümüze çarpması ile Hobbit: Beş Ordunun Savaşı diğer iki filmin önüne çıkar. Gandalf’ın dediği gibi belki de bu maceraya hiç çıkılmamalıydı. Kimsenin o dağa ulaşmaması gerekiyordu.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.