The Affair (2014 – ): Entrika Sarmalında Karakter Dönüşümü

The Affair (2014 – ): Entrika Sarmalında Karakter Dönüşümü

Yazar Puanı3
  • The Affair’in kaos teorisini arka planda işlediğini diziye biraz yakından bakacak olursak rahatlıkla görebiliriz. Dizinin açılış müziği olan Fiona Apple’a ait Container’ın sözleri bunun sinyallerini net bir şekilde veriyor zaten. Onun haricinde, dizideki bütün karakterlerinin seçimlerinin birbirine bağlı olduğu anlaşılıyor.
Share Button

Konuk Yazar: Engin Onuk

Showtime dizilerinden olan The Affair, birinci sezonun ardından ikinci sezonuyla hız kesmeden devam ediyor. Birinci sezon ile ikinci sezonu karşılaştırmak gerekirse bazı detaylarda farklılıklar olduğu göze çarpıyor; fakat The Affair’in ikinci sezonda peformans olarak çok fazla değiştiği söylenemez. Hala beklentileri karşılamakla beraber, dizinin basit bir entrika sarmalına dönüşme ihtimali, kendi kalitesine gölge düşürebilir.

The Affair’in ilk sezonunda hatırlanılacağı üzere, karakterlerin kendi ağızlarından hikâyelerine tanık oluyorduk. Bütün bölümler “part I: Alison ve part II: Noah” gibi ikiye ayrılıyor; hemen hemen aynı olayları, iki tarafın da anlatımlarından oluşan iki farklı bakış açısını izliyorduk. Noah’ın ve Allison’ın polise verdikleri ifadelerden oluşan bu anlatımlar, Scotty Lockhart’ın ölümünü soruşturan polisin aldığı ifadeler bitince, sonlanmış oldu. 2. sezonda da bölümler aynı şekilde ikiye ayrılmaya devam ediyor; ama birinci ağızdan anlatımların artık olmadığını görüyoruz; çünkü polis ifadesi yok. Birinci sezondaki anlatımın temelinin daha sağlam bir zemine oturduğunu itiraf etmek gerek. İkinci sezonda hala Noah, Helen, Alison ve Cole’un senaryonun gidişatından dolayı zaten farklılaşmış olan hayatlarını onların bakış açılarından dinlememizin ne gibi bir anlamı var, söylemek zor. Senaristler birinci sezon 10. bölüm itibarıyla polis ifadelerini sonlandırarak maalesef otomatikman zorlama bir yola girmiş oldular. Senaryoyu geriye sarmak mümkün olmadığından, bu anlatımın böyle süreceğini öngörebiliriz.

Dizinin en önemli ve dikkat çekici yanı, karakter değişimini senaryonun merkezine koyması. Noah’ın Helen ve ailesinin gölgesinde yaşadığı sıkıcı ve bunaltıcı hayattan, ikinci kitabını yazma serüveni sayesinde sıyrılarak kendi hayatını kurma sürecine tanık olurken tek değişenin Noah’ın karakteri olmayacağını net bir şekilde görüyoruz. Helen’in Noah’la boşanma süreci sırasında annesinin boyunduruğu altında yaşamaya devam etmeyi reddetmesi kendi karakterinin de radikal bir şekilde değişeceğini gösteriyor. Alison için de durum farklı değil. Oğlu Gabriel’in ölümünden sonra abartılı seks düşkünlüğünün farkına varıyor, arasının her zaman bozuk olduğu annesiyle ilişkisini düzeltiyor.

The Affair’in kaos teorisini arka planda işlediğini diziye biraz yakından bakacak olursak rahatlıkla görebiliriz. Dizinin açılış müziği olan Fiona Apple’a ait Container’ın sözleri bunun sinyallerini net bir şekilde veriyor zaten. Onun haricinde, dizideki bütün karakterlerinin seçimlerinin birbirine bağlı olduğu anlaşılıyor. Gabriel’in kaybının verdiği acı olmasa, Alison Noah’la birlikte olmak istemeyecekti. Noah ezik ve güçsüz hissettiği bir evliliğe sahip olmasa Alison’la birlikte olmak istemeyecekti. Aynı zamanda Noah, Montauk’ta Alison’la karşılaşmasaydı, ikinci kitabını bitirip başarıya ulaşamayacaktı. Hayatında Alison olmasa kendi ayakları üzerinde duran bir adam haline gelemeyecekti. Boşanmasalardı, Helen annesinden nefret ettiğini anlayamayacaktı ve annesinin çizdiği yolda yürümeye devam edecekti. Aynı şekilde Helen’ın annesi Margaret ve babası Bruce Butler’ın evlilikleri de pamuk ipliğine yani Noah ve Helen’ın evliliklerine bağlıymış. Bir başka deyişle, Gabriel’in yıllar önce kuru boğulmadan yaşamını yitirmesi, Butler, Solloway ve Lockhart’ın evliliklerini bitirmekle kalmayıp Noah’ın büyük başarı elde edecek 2. kitabı “Descent” için ilham kaynağı sağlamış oldu.

Dizide gerçekleşen her şeyin bu şekilde, zincirleme olarak birbirine bağlı olması, karakterlere verilen ekstra önemden kaynaklanıyor. Entrikalarla dolu, Yalan Rüzgarı’na dönüşme ihtimali çok da uzak olmayan senaryo örgüsünün yanında The Affair’i muadillerinden farklı yapan ölçüt, karakterlerin iç yolculuklarının son derece ön plana çıkarılarak anlatılmasında yatıyor. Karakter değişiminin odak noktası yapılması gerçekleşen zincirleme olayları doğurması bakımından The Affair’i farklı bir noktaya taşıyor. Çünkü genelde entrika sarmalına bulaşmış yapımlar, karakterlerin gelişimiyle ilgilenmez, olayları ön plana çıkararak dramatik bir anlatım inşa ederler.

İkinci sezonun yarısına gelindiği bu noktada The Affair’in 12 bölümlük ikinci sezon serüveninin nereye varacağını 20 Aralık’a kadar merakla beklemeye devam edeceğiz. Dizinin olası ileriki sezonlarında entrika dozajının kaçırılıp kaçırılmaması, karakter gelişimine verilen önemin senaryonun gidişatı içersinde kaybolup gitmesiyle doğru orantılı olduğunu söylemek gerek.

, , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir