Southland Tales (2006): İyi Kıyametler!

Southland Tales (2006): İyi Kıyametler!

Yazar Puanı3.5
  • Makineleşmeye duyulan bitmek tükenmek bilmez iştah, silahlanmaya ve teknolojiye duyulan güven, her şeyin ve herkesin kontrol edilebilmesi arzusu, bilimsel deneyler ve canlı kopyalama merakı, tüketimin ve enerji kaynağı ihtiyacının sonu gelmez artışı, doğal dengenin ve tabiatın bozulması, beklenen meşhur 3. Dünya Savaşı tablosu ve sonrası… Hepsi insanoğlunun kendi sonunu hızlandırışının temellerini oluşturur. Kıyamet Öyküleri filmi adeta bu öngörülerin hepsinin bir kolajı ve toplamı gibidir.
Share Button

“This is the way the world ends.
This is the way the world ends.
This is the way the world ends.
Not with a whimper…
But with a bang.”

Kıyamet senaryoları içerisinde en sık öngörülenlerden biridir insanoğlunun kendi sonunu hazırlıyor olduğu. Hatta kıyamet temalı filmler, eğer bu noktaya parmak basıyorlarsa birbirlerine çok benzer, birbirlerini çağrıştırırlar. Öyleki, bu benzerlik filmler arası selam göndermeleri de kolaylaştırır. Southland Tales (Kıyamet Öyküleri) filminin girişinde dile gelen yukarıdaki alıntı, bu ortak temalı filmlerin ortak sözü ve mesajı gibidir.

Bu filmlerde kıyamet, yaşayanlar için bir şok, ansızın gerçekleşen bir son; sorumluları için ise bir burnu büyüklük, olsa olsa bir hatadır. Çok büyük bir hayali gerçekleştirmenin derdine düşüp gözünü karartmanın sonucudur. Makineleşmeye duyulan bitmek tükenmek bilmez iştah, silahlanmaya ve teknolojiye duyulan güven, her şeyin ve herkesin kontrol edilebilmesi arzusu, bilimsel deneyler ve canlı kopyalama merakı, tüketimin ve enerji kaynağı ihtiyacının sonu gelmez artışı, doğal dengenin ve tabiatın bozulması, beklenen meşhur 3. Dünya Savaşı tablosu ve sonrası… Hepsi insanoğlunun kendi sonunu hızlandırışının temellerini oluşturur. Kıyamet Öyküleri filmi adeta bu öngörülerin hepsinin bir kolajı ve toplamı gibidir.

Kıyamet filmleri ne kadar ciddi korkular barındırsa da, izleyiciler için en keyifli seyirliklerden biri olmaktan da kurtulamaz. Bilinmez sulara yelken açacak olsa dahi hevesle koşacağımız şüphe götürmez olan her türlü teknolojik gelişmelerin, savaşların, karmaşanın yer aldığı bu felaketli filmlerin seyirciye salgılatacağı adrenalin; vaat edeceği aksiyon, heyecan; ihtiva edeceği müthiş efektler ve büyük patlamalar seyircinin popcornlarını hızlıca tüketmesine, gündelik hayatlarından kopup gitmesine neden olur. Sonumuzu işaret eden bu filmlerden ne kadar üzgün ve umutsuz çıkan olur bilinmez ama basının ve televizyon dünyasının felaketlere tanık olma iştahının topluma da çoktan yansımış olduğu bir zamanda, kıyameti televizyonlardan yayınlamanın heyecanını duyan medya patronları olacağı kadar, bu anı izlemenin heyecanını duyacak insan potansiyeli de giderek fazlalaşacaktır. Diyebiliriz ki, kıvrandırılabilinecek ya da sorumluluğa davet edilebilinecek insan sayısının azlığı, kıyamet filmlerini heyecan verici beklentilere karşılık vermekten ötesi için aciz konuma düşürmüştür bile. Richard Kelly de bunun farkında olacak ki, filmini “Bu, dünyanın sonuna dair bir komedidir” diyerek özetlemiş, komedi tadında bir kıyamet öyküsüne imza atmıştır. Kelly’nin hedefi komedi olunca, filmin görücüye çıkışından bu yana görülen yüksek orandaki beğenmezliğin nedenleri arasına onun espri anlayışının genel olarak kabul görmemesini eklemek mümkündür.

Richard Kelly’nin filmi ‘bir karanlık gelecek tablosu daha’ çizmekten ziyade, ‘ne olacaksa artık olmaya başladı bile’ tavrı içerisindedir. Hatta 2006 yılında salonlarda gösterilmeye başlanan film, 2005 yılında 3. Dünya Savaşı’nı çoktan başlatmıştır. Ciddi ve gerçekçi eleştirileri içinde barındırsa da eğlencelik, alaycı, hatta karikatür bir bakış açısının ön planda olduğu bir film Kıyamet Öyküleri. Aslında bir çizgi roman uyarlaması tadı hemen fark edilir. Fakat bu şaşılacak bir durum sayılmaz. Çünkü Kelly, altı bölümlük ana hikayenin ilk üç bölümünü çizgi roman olarak tasarlayıp yayımlarken sonraki üç bölümü beyazperdeye saklamıştır. Filmin hemen başındaki özet amacı taşıyan grafik haber ekranının sağ tarafında listelenmiş halde görebileceğimiz ilk üç bölümün isimleri, çizgi romandan alınan illüstrasyonlar filmle bütünleştiği anlarda seyirciye göz kırpar. Çizgi roman serisi olarak başlayıp sinema salonlarında son bulan bir macerayı oluşturmak oldukça farklı bir girişim. Şüphesiz yüksek beğeni kazanılsaydı ya da gişe hasılatı oldukça tatmin edici olsaydı izleyiciler veya yapımcılar filmdeki her karaktere ait başka filmler bile isteyebilirdi, pek çok popüler çizgi roman için istendiği gibi. Ama bir çizgi roman uyarlamasını karlı yapan ve yapımcıların avuçlarını kaşındıran ilk şey, o çizgi romanın şöhretidir. En iddialı çizgi roman uyarlamasının bile aslında yaratıcılık adına kolaylık sağladığını göz önüne alarak Kelly’nin bu denemesinde daha zor olanı yapmaya çalıştığını düşünüp, tebrik ediyoruz.

Hikayemiz normal seyrinde akmaya başlayana kadar dünyadaki son gelişmeleri özetleyen anlatıcı eşliğindeki giriş bölümü aslında zorlayıcı ve filme girmeyi engeller nitelikte hızlı bir bölüm. İlk izleyişte ekranlar ve grafikler aracılığıyla sunulan bilgi bombardımanından rahat çıkmak hiç kolay değil. Aslında önemsemeden yapılan televizyon zaplamalarından bir farkı da yok ama bir şey kaçırma korkusu insanı yiyip bitirirken filmi rahatça seyretmeye başlamaktan söz edilemez. Filmin komedi ve macera vaadini itip ayrıntılarda boğulma ve filmi bırakma riskini Kelly’nin de göze almış olduğunu, biraz sabır beklediğini düşünmekten başka tutunacak dal bulamayabiliriz. Ancak yine de film büyük bir kesim tarafından anlamlandırılamadı, konumlandırılamadı. Donnie Darko’nun ikincil konularında olduğu gibi Kıyamet Öyküleri de kafaları karıştırdı. Ve belki Kelly, anlaşılmayacak bir şey yok demek için daha önce Donnie Darko’da yaptığı gibi ileride bu filmi de yeniden kurgulamayı, eklemeler yapmayı deneyebilir.

Richard Kelly’nin Donnie Darko’da takıntılı olduğu kuantum fiziği, zaman ve boyut, kader gibi konular Kıyamet Öyküleri’nde de aynı oranda yerini korur. ‘Bir Donnie Darko daha’ beklentisi ile izlenildiğinde suratlar asılsa da çok farklı bir sinema yolculuğu ve dikkat çekici bir görsel yapı izleyici bekler. Amerika’nın neredeyse her şeyinden beslenen filmde gündelik hayatın can damarı olan video oyunlarının, TV şovlarının ve internetin ne kadar güçlü bir konumda olduğunun vurgusu yapılır. Hatta filmin resmi internet sitesinde yer alan “internet gelecektir” ibaresi de bunu destekliyor.

Video klip ve video oyun görselliği sadece bazı bölümlere değil, filmin bütününe hakim. Donnie Darko’da olduğu gibi bu filmde de özenle seçtiği güzel şarkıları seyirciye dinletmekten çekinmeyen Kelly, Kıyamet Öyküleri’nin orijinal müzikleri için Moby ile işbirliği yaptı. Filmden kesip video klip olarak yayınlamakta bile sakınca görülmeyecek bölümler saymak mümkün. Boşluğa düşmüş Irak gazisi karakteriyle Justin Timberlake’in uyuşturucunun etkisindeyken eline mikrofonu alıp söylediği The Killers’dan “All These Things That I’ve Done”, Rebekah Del Rio’dan farklı bir Amerikan Marşı yorumu ve Moby’nin “Memory Gospel” şarkısı eşliğindeki dans sahnesi video klip olmayı hak edecek denli özel çalışmalara örnek olarak sayılabilir.

Kıyamet, Dr. Strangelove’da olduğu gibi silahlanmanın doruk noktası ile mi gelir, yoksa The Terminator veya The Matrix’de olduğu gibi insan ürünü yapay zekalar mı sonumuzu getirir bilinmez ama insanoğlunun kıyamete bakışı giderek ‘kaçırılmak istenmeyecek bir şov’a dönüşmeyi sürdürüyor. Ve her şey başladığında televizyon ekranlarında ya da caddelerde duyacağımız anonslar da tıpkı Kıyamet Öyküleri filminin finalindeki gibi olabilir;

“Ladies and gentleman, the party is over. Have a nice apocalypse!”

, , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir