Konuk Yazar: İbrahim Altunkes
Gösterilebilecek tüm ‘pozitif manipülasyon’un yer aldığı Sciuscia; İtalyan yeni gerçeklik akımının neden bir noktadan sonra ilerleyemeyip kendini imha ettiğine dair (tarzları farklı olsa da Riso amaro’yu da gösterebiliriz) ‘iyi’ bir sorun-kaynak filmi sayılabilir. Entelektüel bakış yoksunluğu, filmin suç-ceza tandansında gelişen her nakşında kendini gösteriyor. Bir yeni gerçekçilik filmi olması için gösterilen tüm bu imaj çabasına rağmen politik eksenin doğrudan olması; izleyicinin seyirlik beklentisinden başka hiçbir odağın dikkate almayacağını bağıra çağıra söylüyor adeta. Yine miktar ve muhteviyat açısından kısmen de olsa değindiği bütün sosyal tabanlı sorunlar realize edilmemiş olduğundan; (veya realize edilmiş fakat sunum açısından vitrin odaklı bir düşünüş stiliyle perdeye aktarıldığından) filmin periyodik olarak her sahnesinin kendini bıktırır tarzda hareketli bir deformasyon sürecine sokmasına neden oluyor. Yaklaşımların kendini küçük hikayelerle sevimli kılma mottosu da genel bir hitap muhatabıyla ilişki içinde olduğunu gösteriyor filmin. Her birer aşağı noktanın sunumu bu küçük hileyle izleyiciye hissettirilmemeye çalışılıyor ve yeterli derecede dayanak sağlanamadığı için şahsi olarak olumsuz bakmadığım bu hile, filmin ortalarına doğru büyük bir patırtıyla yıkılıyor ne yazık ki.
Devlet ve halk arasındaki husumetin yine bir devlet oyuncağı olan yargı sistemiyle sahneye çıkarılışı filmin o ince, kırılgan boğumları arasındaki en kalın, en sağlam parçası sanırım. Zira gösterilen tüm ironik ‘şirinlik’lerin temellendirilmiş olmamalarından kaynaklı kendine has iticiliklerin aksine bu noktada olması gerektiği vaziyette nötr kalarak filmde kötünün iyisi biçiminde bir ters köşe yaratıyor. Hem seyir zevki hem de öncesinde göremediğimiz bir jargonda gerçekleşen bu sekans aslında bir sorunu anlatmanın ne kadar çok kafa yorulması gerektiğine dair bir tadımlık bal ve numune olarak kalıyor dersek yanlış olmaz. Bu başarının küçük ahlaki dersleri verirken de böyle gerçekleşmesini elbette dilerdik fakat film adına, izleyiciye yansıtılan tüm anlamların, basit birer sözdizimiyle aktarılma hatası göz önündeki her şeyi yıkıp atıyor. Hasıraltı edilemeyecek düzeydeki bu hataların filmin geneline kattığı aromaya bakacak olursak; yine yukarıda bahsettiğim içerik çıkmazındaki genel sarhoşluğu sezebiliriz.
İlk önce bu durumun bakış tıkanıklığıyla ilgili bir sorun olduğunu görmek gerekiyor sanırım. Basitlikle geçtiğini tahmin ettiğimiz döküm faaliyetiyle film henüz eskiz halindeyken bile gösterişli umut vaat eden havasından uzaklaştırılmış diyebiliriz. Kısacası; Sciuscia sorunu görüyor, duyuyor, hissediyor ama anlatamıyor.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.