Rabarba Şenlik’in Özel Sayısı Ağustos Ayı Boyunca Raflarda Kalmaya Devam Edecek

Rabarba Şenlik’in Özel Sayısı Ağustos Ayı Boyunca Raflarda Kalmaya Devam Edecek

Share Button

İstanbul Medya Akademisi’nin desteğiyle yayın hayatına başlayan Rabarba Şenlik dergisi, oldukça ilgi gören Sinemanın Filozofları dosyası ile Ağustos ayının sonuna kadar raflarda kalmaya devam edecek.

Yayın politikasını Türkiye’de sıklıkla ıskalanmakta olan popüler kültür eleştirisi üzerine kuran Rabarba Şenlik dergisi, Temmuz-Ağustos sayısında Sinemanın Filozofları başlığı ile okuyucuları ile buluştu. Yayın hayatına başladığı andan itibaren yarı akademik bir dosyaya imza atan dergi ekibi, hazırladıkları özel sayı için okuyucunun alışık olduğu bazı bölümleri dergiden çıkararak kapsamlı bir dosyaya imza atıyorlar. Alain Badiou’nun sinema felsefe ilişkisi üzerine verdiği konferansla başladıkları dosyada, Ulus Baker’den Slovaj Zizek’e, Jean Baudrillard’tan Jacques Ranciere’ye, Abbas Kiarostami’den Eric Rohmer’e, Andrey Tarkovski’den Sergey M. Eisenstein’a kadar birçok isim mevcut.

Yönetmen Derviş Zaim ile Türkiye’de sinema-felsefe ilişkisi üzerine kapsamlı bir röportajın yer aldığı Rabarba Şenlik dergisinde ayrıca yazar Mario Levi ile Ingmar Bergman sineması üzerine bir söyleşi, yazar Hakan Bıçakcı’nın kaleme aldığı Michelangelo Antonioni imzalı Blow-Up (1966) filminin kritiği ve oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan ile Rus film kuramcısı ve yönetmeni Sergey Eisenstein üzerine yapılan bir değerlendirme yer alıyor.

Derginin içeriğine dair bilgilerin yer aldığı editör yazısı ise şöyle:

Temmuz-Ağustos sayımızda Sinemanın Filozofları dosyasıyla karşınızdayız. Bu sayıda, adından da anlaşıldığı gibi dosya konumuzun kapsamlı olması nedeniyle önceki sayılardan alışık olduğunuz bazı bölümler yer almayacak. Peki, iki aylık sayımızda neden böyle bir dosya konusu seçtik? Sinema-felsefe ilişkisi yeni sinema literatürü açısından oldukça hareketli bir tartışma alanı sunuyor. Özellikle Deleuze, Ranciere, Žižek, Badiou, Baudrillard, Bergson, Nancy gibi filozofların sinema üzerine eserler vermesi, konferanslar düzenlemesi bu ilişkinin tartışılmasında önemli bir rol oynuyor. Hatta Badiou’nun günümüzde sinema olmadan felsefe yapılamayacağı iddiası bu ilişkiyi daha uç bir noktaya taşıyor. Fakat bu tartışma genellikle, filozofların sinemayla ne derece ilgilendiği üzerinden; filozofların kavramlarıyla sinema arasındaki paralellikler üzerinden yapılıyor. Bu uğraş başlı başına önemli olsa da ürettiği filmler aracılığıyla kendi felsefesini oluşturmuş yönetmenlerin etkinliğini açığa çıkarmada yönetmeni gölgeleyebiliyor. Biz bu nedenle, filmleriyle felsefe yapan yönetmen/filozofları tartışarak sinema-felsefe ilişkisini anlamaya çalışıyoruz.

Bu kapsamda, Badiou’nun sinema felsefe ilişkisi üzerine verdiği konferansla dosyaya başlıyor ve ardından yönetmenlere geçiyoruz. Abbas Kiyarüstemi, Tarkovski ve Lars von Trier ilk olarak bizleri karşılayan yönetmenler oluyor. Sonra Éric Rohmer sinemasında Stoacı izleri tartışan bir yazıyla devam ediyoruz. Bu arada, kendisini henüz keşfetmemiş olan okuyucularımız için ayrı bir motivasyon oluşturma umuduyla; Rohmer, tüm özgünlüğüne rağmen diğer sanat sineması yapan yönetmenlere göre daha az takip edilen bir yönetmendir notunu da düşelim. Sinemanın filozofları denince akla ilk sıralarda gelen yönetmenlerden Ingmar Bergman yazısını ve yönetmenin sinemasını tartıştığımız Mario Levi röportajını kaçırmamanızı öneririm. Sinemanın ayrıksı yönetmenlerinden David Lynch’i ise felsefenin ‘popstar’ı olan Žižek’ten okuyoruz. Žižek, Lynch’in anlatı kalıplarıyla oyun oynayan üslubunu deşifre ediyor. Varoluşçuluğu Dostoyevski mistisizmiyle harmanlayan Bresson’un modern insanın kaygılarını sinematografik olarak nasıl tartıştığının izlerini sürüyor; Fassbinder filmografisinde acının yoğurduğu modern hayat kurbanlarını tartışıyoruz. “Kentli orta sınıfı en iyi anlatan eser nedir?” diye sorsak felsefe kitaplarından önce sanırım aklımıza Haneke gelir. Bu nedenle Haneke felsefesini filmleri aracılığıyla masaya yatırıyor; sonra Derviş Zaim ile Türkiye’de sinema-felsefe ilişkisi üzerine kapsamlı bir röportajı dikkatlerinize sunuyoruz. Mizahı politik bir eleştiri aracına dönüştüren Buñuel sinemasının felsefi özelliklerini tartışan yazımız ile Kubrick’in yaratıcı evrenini heyecanla okuyacağınız incelememiz de hemen arkasından sizleri bekliyor. Ardından Ahmet Mümtaz Taylan’la Rus film kuramcısı ve yönetmeni Eisenstein röportajı gelirken; Pasolini, Kieślowski, Bela Tarr, Angelopoulos ve Antonioni gibi yönetmenlerin felsefelerine de yakından bakmayı deniyoruz.

Dosya konusunun çok kapsamlı olduğunun ve bu kapsama Akira Kurosawa, Fellini, Rossellini, Metin Erksan, Wim Wenders gibi birçok yönetmenin de dahil edilebileceğinin farkındayız. Fakat konuyu tartışabilecek bir güzergah belirlemek için yazarların ilgi alanlarına göre belirli yönetmenlerin seçilmesi gerekiyordu ve biz de böyle bir seçim yapmak durumunda kaldık. Dosya kapsamına alamadığımız yönetmenlerle ilgili siz okuyucularımızdan gelecek önerilere de açık olmakla birlikte bu yönetmenlere başka bağlamlarda değinmeyi ümit ediyoruz.

, , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir