Peri Masalı (2014): Trajedinin Masalı

Peri Masalı (2014): Trajedinin Masalı

Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Peri Masalı, masallara ağıt niteliğinde bir film olarak karşımıza çıkıyor. Bu ağıt dillendirilirken ironik bir dil ve simgesel bir yapı kullanılmış ve dinlediğimiz peri masallarına pek benzemeyen bu yeni Peri Masalı, masalın sonundan başına doğru giden bir çatı kurarak bir yandan da günümüzün masallarını da şekillendirmeye çalışıyor. Kahramanın kızı aldığı yerden başlayan film, doğal olarak yapısal bir takım değişiklikleri içinde barındırıyor. Film ayrıca kahramanın ve prensesin günümüz dünyasında, kültürümüze simgeselleşmesini başarılı bir şekilde işliyor.

Peri Masalı’nda iki nokta dikkate değer. Biri, kahraman ve prenses kelimelerin artık önemini kaybetmesi sonucu simgesel bir anlamda kullanılmaları, ikincisi zaten amaçlanan masalın ters düz edilmesi ya da yapı sökümüyle birlikte masalın da sonunun gelmesi üstünden trajediye doğru evrildiğini görüyoruz.

Masalın yapısal olarak oluşmasını sağlayan çatı bir yana dursun, kahraman ve prenses olay örgüsü içinde yer almak zorundadır çünkü bir masalın karakterleri kahraman ve prensestir. Bu gözlemden yola çıkarak Kahraman’ın “kahraman” ve Prenses’in “prenses” işlevini yitirdiğini söylemek pek acımasız olmayacaktır. Dağları deşen Ferhat, yedi denizi geçen Sinbad’ın kahramanlıkları, maceraları yeni dünyada yaşanmıyor çünkü kahraman, kahramanlık işlevini de yitirmeye başlıyor. Kahramanların erkek olduğu, tek düze bir şekilde maceralara girip sonunda sevdikleri kadınla beraber oldukları maceralar hiçbir zaman bitmez ama göz ardı edilemeyecek bir şekilde değişikliğe uğradıkları da söylenebilir.

Kahraman ve prensesin önemi masal türüyle özdeşleşmesinden ileri gelir. Joseph Campbell “monomyth” terimini kullanırken kahramanın kendi yolculuğunu kastederken, bir miti ya da masalı; ayrılma, kabul edilme, dönüş olarak üç adımda inceler. Masalla miti ayrı tutmuyorum çünkü iki türde de bir kahramanın yolculuğundan, zorlu engellerden ve doğa dışı güçlerden söz edilebilir. Tamamen benzemeseler de çok sayıda ortak noktaları bulunur. Ayrılma aşaması, daha çok maceraya giriş, kahramanın kendi dünyasından kopma girişimidir. Kabul edilme aşaması, testlerin başlaması kahramanın macera hakkında öğrenmeye başlamasına yorulabilir ve son aşamada da dönüş aşaması gerçekleşir. Kahraman yeni öğrendikleriyle yani bilgisi artmış olarak kazandığı, ele geçirdiği ödülle ya da işi bitirmenin verdiği başarıyla ünlenerek evine döner.

Peri Masalı’nda ise bu yapıdan çok uzakta kalmakla birlikte masalın ters düz edilerek yeniden masallaştırılması gibi bir durum söz konusudur. Kanser hastası olduğu kız arkadaşına evlilik teklifi eden kahramanımız aslında masalın sonundaki ödülüne şimdiden ulaşmıştır ama yine de prensesin istememesinden dolayı ondan ayrılmak ve bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır. Bu anda yine masala döneriz. Kahraman, bu macerayı en baştan reddeder. Kendi dünyasından ve kız arkadaşından kopmak istemez ancak sevdiğinin de isteğini kıramayarak maceraya atılır. Yaşadığı dünyayı terk ederek kendi dünyasını terk etmek durumunda kalır.

Kahramanımız, kendini bekleyen tehlikeye ya da zorluğa doğru emin adımlarla ilerlerken karşılaştığı engel genelde bir canavarı alt etmek üzerine kuruludur. Hedefe ulaşmak için bir sürü testten geçmesi şarttır. Bu Oddysey’de tek gözlü bir canavar, kötü bir tanrıçadan kurtulma yoluyla olur. Bu masalımızda tek engel, babanın gururuna ve otoritesine engel olarak çıkar. Görüldüğü üzere, engeller daha somutlanabilir, daha baş edilebilir, akıl mantığının düşünebileceği sıradan bir hale gelmiştir. Doğa dışı bir dünyadan çok doğası gereği bir oğlun babanın gönlünü alması gerekir. Bu vurguyu yapmamın yine iki sebebi var: Birincisi artık masallar masal gibi değil, ikincisi sıradanlaşmıştır.

Kahramanımız bu zorlu testleri geçerken, yine simgelerin dünyasıyla uğraşmak zorundadır. Babayı, kahramanımızın prensesiyle arasına giren bir kötü ya da hain gibi görmek gerekir. Baba, kahramanın mutluluğunu elinde tutan bir karakter olarak ortaya çıkar. Kahramandan nefret eder, gaddardır. Toplumsal olarak bakıldığında, baba zaten her ailede bir otorite olarak bazen bir nefret unsuru, gaddarlık unsuru olarak görülür. Bu gaddarlık, nefret hatta sevgisizlik çocuğunun gelişimine önayak olması içindir. Kahramanın babasıyla olan imtihanı da bundan ibarettir. Ayrıca babası tarafından kabul edildiğinde kahraman prensesine kavuşmak için son adıma hazır olacaktır.

Birçok incelenen yapısal hikâyeye bakmak gerekirse masalın sonucu şimdiden bellidir. Kahraman, prensesi alır. Engeller aşılmış, testler geçilmiş yani kazanılmış olarak kendi dünyasına zaferle döner Kahraman. Bu masalın sonu; Kahraman’ın trajedisiyle bitiyor. Kahraman görevlerini yerine getirmesine rağmen Ulysses gibi vatanına, eşine ulaşamıyor. Ödülünü alamayarak kendi trajedisine yanıyor.

Peri Masalı, simgeler aracılığıyla kültürümüzün içine sinen masalla ilgili güzel bir eleştiri yaparken, yeni bir masal yazmayı da ihmal etmiyor. Masalın trajedisini yazıyor. Ödül yok, zafer yok ve en önemlisi bir peri masalı yok.

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir