Pasolini (2014): Cinsellik ve İdeolojinin Ötesinde Bir Sanatsal Üretim

Pasolini (2014): Cinsellik ve İdeolojinin Ötesinde Bir Sanatsal Üretim

Yazar Puanı2
  • Bir Pasolini biyografisinin eksikliğini hissettirebilecek her şey bu docu-dramada mevcut. Ne olduğu anlaşılamayan seksle ve cinsel kimlikle ilişkili sahneler, var olduğu meçhul olarak gösterilen ve ihmal edilen devrimci geçmiş, Pasolini'nin sözlerinden, röportajlarından derleme bölümlerin alınıp anlatıya gidilmesi ile Pasolini'nin biyografi denemesi sığ bir şekilde sinemaseverlere sunuluyor.
Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Pasolini’yi sadece bir yönetmen olarak anarsak belki de onu yeni tanıyanlara en büyük haksızlığı yapmış oluruz. Pasolini’nin yönetmenliğe soyunması, kendini sanatsal olarak ifade edebileceği alanların tükenmiş olmasından kaynaklanıyor. Onun için film ne bir haz, ne bir ideoloji, ne de auteur olma aracı olarak görünüyor. Onunkisi bir sanatsal zorunluluk, kendini ifade etmenin tek yolu. Film yapımı, Pasolini’nin de dediği gibi tüm anlatım sanatının ölmesiyle anlamlanıyor. Ferrara, Pasolini ile birçok şekilde ilgileniyor. En başarılı işlediği yerler onun artistik üretimiyken, maalesef başaramadığı ise Pasolini’nin entelektüel dünyasına girememek olarak tanımlanabilir. Pasolini bugün bile ölümünden kırk yıl sonra hala anlaşılamayan bir entelektüel olarak yarınlara anlaşılmak üzere devrediliyor. Bir Pasolini biyografisinin temel taşları olmayınca, haliyle eksikleri çok göze batıyor.

Öncellikle film, Pasolini’nin bir yönetmen olmadığını söylemeyerek hata yapıyor. Ferrara, Pasolini’yi bir yönetmen olarak gösterirken ister istemez sığ kalıyor. Sığ kaldığı için de Pasolini’nin hayatından bir bölümü anlatma derdine düşüyor. Her türlü tabuya meydan okuyan Pasolini’yi, cinsel tabuları da kırk yıl önce kıran bir ilerici, devrimci olarak seyircinin önüne sunuyor. Arka plandaki cinsel ve ideolojik izdüşümleri vermek için Pasolini’nin çekemediği son filmi ve Marksizm görüşünü yansıtmamayı tercih ediyor; ancak anlaşılacağı üzere bunlar da baştan sağma bir şekilde ekranda beliriyorlar. Ferrara aslında Pasolini’yi anlatırken arkasına sığındığı güçlü iki önemli silah; cinsellik ve ideolojiyi bir artistik üretimin parçası olarak değil de, onun yanında destekleyici öğeler gibi sunuyor. Pasolini, cinsellik ve ideoloji hakkındaki görüşünü “seks politiktir” şeklinde açıklar. Artistik yaratımın parçası olan bu iki nesne hakkettiği değeri bulamayınca Ferrara da Pasolini’yi anlamadan anlatmış oluyor.

Eşcinsel ilişki içeren sahneler ile Ferrara, sadece Pasolini’yi umulmadık bir tabu kırıcı olarak işaretlemiş. Evet, emsalsiz bir tabu kırıcı olmasına rağmen tabu kırmak onun için öncül amaç değildir hiçbir zaman. Bu yüzden Pasolini’nin entelektüel dünyasında tabu kırmak önemsiz bir konudur. Ferrara bu noktayı özellikle vurgulamanın gerekliliğine inanmış. Sodom’da 120 Gün’ün kurgusunu yaparken izlediğimiz Pasolini, Pasolini’nin bir türlü tamamlamaya fırsatı olmayan yarım kalan son filmindeki esas sahneler bu durumun göstergesi olarak sunulabilir. Skandal yaratmak önemlidir ona göre. Skandalın bir parçası olup bunu kendi zevki için kullanmayı düşünmez Pasolini. Onun devrimci geçmişine de hemen hemen hiç değinmeyen film, büyük bir hataya daha düşmekten kendini kurtaramıyor. Bu geçmişe işaret edebilecek tek sahnede bir devrimcinin vurulmasıyla yaşanan üzüntü aktarılıyor. Marksist bir devrimcinin düşüncesi ve sonra da abartılı düşünceleri sebebiyle çok sevdiği komünist partiden atılması ile aynı anda sol görüşlüler tarafından dışlanması bu büyük sanat adamı için başlı başına bir konudur. Docu-drama boyunca muazzam bir eksiklik olarak öne çıkan bu durum, Pasolini’nin düşünce dünyasına uzak kaldığı ve İtalyan entelektüeli soluklaştırdığı için film mükemmel bir Pasolini potresi olmaktan çok uzakta kalıyor. Özellikle bir batı düşüncesi olan tüketim kültürü eleştirisinin dışarıda bırakılması, filmi vasat bir Pasolini biyografisine dönüştürüyor.

Bir Pasolini biyografisinin eksikliğini hissettirebilecek her şey bu docu-dramada mevcut. Ne olduğu anlaşılamayan seksle ve cinsel kimlikle ilişkili sahneler, var olduğu meçhul olarak gösterilen ve ihmal edilen devrimci geçmiş, Pasolini’nin sözlerinden, röportajlarından derleme bölümlerin alınıp anlatıya gidilmesi ile Pasolini’nin biyografi denemesi sığ bir şekilde sinemaseverlere sunuluyor. Artistik üretiminin parçası, hatta nesnesi olan tüketim, cinsellik ve ideoloji ile bunların insanların dünyasındaki istismar edilmesiyle ortaya çıkardığı düşünsel derinlik filme yansıtılmıyor. Pasolini birçok şeydir; yeri geldiğinde bir şair, yazar, entelektüel, tabu kırıcı veya yönetmendir. Pasolini’yi anlatmak bu öğeleri birer birer anlatmakla olamaz, yoksa ayrıntılarda kaybolunur. Pasolini’nin derdi, kendini en iyi anlatabileceği sanatsal özgünlük ve üretim şeklini bulabilmektir. O sanatsal üretim şekli ise bugün bile var olan sanatların da ötesinde bir yerde duruyor.

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , , ,