- Neşeli Günler filminde, turşucu bir ailenin turşunun en iyi limonla mı yoksa sirkeyle mi yapıldığı konusunda anlaşamamaları üzerine aile dramı olarak karşımıza çıkacak bir hadisenin, Ziya’nın da etkisiyle (Şener Şen) nasıl bir güldürü haline dönüştüğü izleyiciye sunulmaktadır. Belki zilyon kere izlenen Yeşilçam furyasının en nadide çiçeği gibidir izleyenler için “Neşeli Günler”. Her seferinde turşu suyunun en iyi nasıl yapıldığını dinlemek, Ziya’nın palavralarını dinlemek, annesinin “Göster ama elletme” tembihlerini dilendiren komşu kıza ve komşu teyzenin turşucu Kazım Efendi’ye doğru yol almasına gülmekten meyledilmektedir.
1970’li yıllardaki Türk Sineması’nın yapısal gelişiminde dışsal faktörlerin rolü kadar içsel faktörlerde önemli bir yer tutmuştur. Türkiye’de 1970 muhtırası ile 1980 darbesi arasında geçen zamanda başta siyasi ve ekonomik alanlarda olmak üzere birçok konuda köklü değişiklikler olmuştur. Siyasi, iktisadi ve sosyolojik değişimler her sektörü olduğu gibi sinema sektörünü de etkilemiş, özellikle de ekonomik durum sinema sektörünü küçültmüştür. Ayrıca bu dönemde Türkiye’de yaygınlaşan televizyon faktörü de sektörü olumsuz yönde etkileyen bir diğer etmendir.
1970’lerde, siyah-beyaz film tamamen terk edilmesine rağmen renkli filmin yapımcıya maliyeti daha da artmış, maliyetin artışına paralel olarak yapımcılar çareyi ortak yapım işlerde bulmuşlardır. Dış pazara yönelik bir takım eksik hükümlere, rekabet ve dışsatım zorluklarına rağmen yurt dışına film ihraç edilmiş edilmesine fakat ihracatlar sebebiyle normalden de az kar eden yapımcılar, zamanla çeşitli siyasi gelişmeler nedeniyle ihracatları azaltmak zorunda kalmışlardır.
Bu dönemin bir diğer önemli unsuru da güldürü filmleridir. Arabesk ve seks filmlerinden ziyade güldürü filmleri de salonları doldurabilmeyi başarmış ve bu filmlerde ipi önemli ölçüde Kemal Sunal göğüslemiştir. Kemal Sunal’ın yer aldığı güldürü filmlerinin yanı sıra Adile Naşit, Münir Özkul ve Şener Şen’li kadroya sahip “Neşeli Günler” filmi ve aynı oyuncu kadrosuna sahip “Gülen Gözler” ve “Bizim Aile” gibi filmler de güldürü filmleri açısından önemli bir yer teşkil etmektedir.
Turşu Suyundan Sebepler
Neşeli Günler filminde, turşucu bir ailenin turşunun en iyi limonla mı yoksa sirkeyle mi yapıldığı konusunda anlaşamamaları üzerine aile dramı olarak karşımıza çıkacak bir hadisenin, Ziya’nın da etkisiyle (Şener Şen) nasıl bir güldürü haline dönüştüğü izleyiciye sunulmaktadır. Belki zilyon kere izlenen Yeşilçam furyasının en nadide çiçeği gibidir izleyenler için “Neşeli Günler”. Her seferinde turşu suyunun en iyi nasıl yapıldığını dinlemek, Ziya’nın palavralarını dinlemek, annesinin “Göster ama elletme” tembihlerini dilendiren komşu kıza ve komşu teyzenin turşucu Kazım Efendi’ye doğru yol almasına gülmekten meyledilmektedir.
Film, her noktasıyla 70’ler dönemini izleyiciye aktarmaktadır. 1970’lerin ikinci yarısından itibaren ekonomik kriz, terör olayları, can güvenliği sorunsalı gibi nedenlerden ötürü insanlar evde olmayı tercih etmeye başlamışlardır ve böylelikle televizyonun etkisi artmıştır. Filmde de televizyonun dönemin insanları üzerindeki etkisi verilemektedir. Evlerde nadiren görülen televizyon kimi zaman ailenin buluşma noktası olurken, kimi zamanda günlük konuşmalarda sosyal etki yaratmaktadır. Ziya’nın “sallamalarında”ki anlatımlar, Saadet Hanım ve çocuklarının Küçük Ev karşısındaki dayanılmaz duygusallığı televizyonun dönem insanı üzerindeki etkileri içerisinde gösterilebilir.
Film, aile kurumu üzerine odaklanarak biraz da bu kurumu yüceltmeyi görev bilmiştir. Çünkü toplum olarak aile dramaları dikkat çekmiştir ve dönem itibariyle başarıyı sağlamıştır. 2010’ları yaşadığımız dönem içerisinde de hala izlenilebilirliğini kaybetmeden etkisini devam ettirebilmiştir. Film, melodram özellikleri taşımanın yanı sıra güldürü ögeleri de barındırdığından dinamik bir anlatıma sahiptir. Yapım başlı başına bir fenomen olmuştur, ki kimi zaman birinin palavra sıktığı düşünüldüğünde “Atma Ziya!” şeklinde bir repliği dile dolayarak deyimleştirmiştir.
Film aynı zamanda dönemin şartlarını da ele almakta. Çocukların ailelerini birleştirmek için başvurdukları grev dönem içerisinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olmaktadır. Kısaca aile yaşamından çıkıp da sokaktaki hayata da pencerelerini açmış bir filmdir “Neşeli Günler”. Hiçbir özenti yapısı yoktur filmin, tam da bulunduğu toplumun içinden çıkmıştır. Aile yapısı bu bakımdan da uyumludur. Ne yüzünü batıya dönmüş ne de doğudadır. Tam ortasında, olması gerektiği yerdedir. Belki de senelerce izlenmesine doymamalar, her izlendiğinde yaşattığı şevk bu yüzdendir. Ayrıca, toplumun genel yapısı gereği aile de orta halli bir aile olarak yalılardaki hayatlar gibi ne aşırı uçtur ne de ajitasyon yoğunluklu melankolikle boy ölçüşür. Batı hayranlığı sadece amcanın palavralarında saklıdır.
İzleyiciler olarak da senelerce canımızı dişimize takmışızdır turşu suyunun iyisinin neyden yapıldığının ve neden bir aileyi dağıttığına dair. Peki, neydi bizlere bir filmi seyrederken yaşatan? Belki de kardeş olmanın dayanılmaz keyfinin tadıdır damaklarda kalan. Bir Pazar keyfi gibi doyulmaz bir mutluluk mu yoksa nane şekerinin ağızda bıraktığı son tat gibi mi? Hiç yaşamadığımız dönemlere duyduğumuz hasret mi yoksa nostalji merakı mı? Neyse ne der işin içinden sıyrılıp filmin keyfine varmak en güzeli olsa gerek. İzlerken yaşanan sebepsiz mutluluk için sevdik sadece bu filmi diyerek belki de sıyrılırız işin içinden.
Lise eğitimine başladığından beri Gazetecilik ve Radyo-Televizyon ve Sinema okumaktadır. Doktora eğitimini de bu alanda yapmaya devam etmeyi planlıyor. Çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp sinemayı da beraberinde devam ettirmiştir. 8 yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ve sinema filmlerinde reji asistanı olarak çalıştı. Çektiği kısa metraj filmler pek çok festivalin yarışma bölümünde yer alıp gösterimleri gerçekleştirildi. Bu festivallerden ödülleri de bulunmaktadır. Kendi blogunda yazdığı yazıların ardından kurulduğundan beri Cineritüel’de sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Uzmanlık alanı Türkiye Sineması olup, absürtlük ve komedi favori dallarıdır.