- Müzik yapımcısı Muhsin Bey, kendi doğrularıyla geçmişten gelen ekolünü devam ettirmekte, zamanın ruhuna direnmektedir. Muhsin Bey, varolan kapitalist düzene tutunamamış ve akabinde de başarısızlıkla boğuşadurmuştur. Karşısına çıkan şöhret adayı Ali Nazik, Muhsin Bey’in kendi tabularını yıkması noktasındaki savaşıdır.
Muhsin Kanadıkırık, onu izleyenleri, ‘kaybetmenin hikâyesi’ ile tanıştıran bir kazanan. Yavuz Turgul, Muhsin Bey ile sinemadaki kahraman algısına farklı bir açıdan yaklaşmıştır. Hikâye, kaybeden Muhsin’in aslında ‘kazanan duruş’u üzerinedir.
Müzik yapımcısı Muhsin Bey, kendi doğrularıyla geçmişten gelen ekolünü devam ettirmekte, zamanın ruhuna direnmektedir. Muhsin Bey, var olan kapitalist düzene tutunamamış ve akabinde de başarısızlıkla boğuşadurmuştur. Karşısına çıkan şöhret adayı Ali Nazik, Muhsin Bey’in kendi tabularını yıkması noktasındaki savaşıdır. Ali Nazik, Muhsin Bey’in hâkim olduğu ve önerdiği türküler yerine, dönemin popüler akımı arabesk üzerine çalışmak ister. Ali Nazik’in bu tutumu, onun bir an önce köşeyi dönme, kısa vadede kazanılacak şöhret ve sınıf atlama arzusunun ürünüdür. Muhsin Bey ise yaptığı işin sanat yönüyle ilgilenmekte ve Ali Nazik ile sürekli devam eden bir çatışma yaşamaktadır. Muhsin Bey ve Ali Nazik arasında gerçekleşen savaş için, doğu-batı sentezinin vücut bulmuş hali olduğu da söylenebilir. Bu durum kıyafetlerinden konuşmalarına, düşünce yapılarına kadar yansımaktadır.
Muhsin Bey ve Ali Nazik’in kültürel ve yaşamsal farklılıkları, hayata bakış açıları ve paraya verdikleri değer ile kıyaslanabilir. Muhsin Bey, dinlediği şarkılardaki gibi zarif ve naif yaşamaktadır. Alaturka yaşamında doğrularını parayla kıyaslamamaktadır. Hayatına girip çıkanlar, başta Ali Nazik olmak üzere kısa yoldan para kazanıp sınıf atlamak adına değerlerini kaybeden insanlardır. Muhsin Bey, gelenekçidir ve bağlantılarını da -değişen düzendeki farklılığa rağmen- geleneksel ilişkileri üzerinden yürütmeye çalışmaktadır. Diğer bir taraftan değişen dünya düzeninde sahip olduğu yaşam alanını korumaya çalışan Muhsin Bey, sürekli olarak geçmişe özlem duymaktadır. Sahip olduğu son derece eski ancak inatla değiştirmediği arabası da, bu özlem ve geçmişten vazgeçememe durumunu yansıtmaktadır. Araba, yeri gelir onu yolda bırakır; ancak o yine de arabasından vazgeçmemektedir. Araba metaforu üzerinden Muhsin Bey’in çevresine karşı tutumu da dillendirilmektedir film boyunca.
Kırsal, Göç, Kent ve Merhaba Arabesk Yaşam
Muhsin Bey, İstanbul’da geçen bir hikâyedir. Göçler ile toplumsal denge üzerinde bozulma yaşanan bir dönemde geçmektedir. Kırsal kesimden kentlere göçen insanlar beraberinde geleneklerini, göreneklerini de getirmişlerdir. Bu durum kentsel süreçte uyum sorununu doğurmuştur. Kente adapte olma sürecinde halk, kırsal ve kent arasında yaşadığı arafta kendi kültürünü oluşturarak ayakta durmaya çalışır. Arabesk kültürü de popüler kültürün getirdiklerinden etkilenim sonucu kendini var etmiş ve kendi ikonlarını oluşturmuştur. Ali Nazik’de bu değerler çerçevesinde Muhsin Bey’in kapısını çalar. Kırsal kültürden pek çok kişiye idol olarak sunulan İbrahim Tatlıses gibi olmak ister. Onun gibi para kazanmak, onun gibi sahnelere çıkmak, onun gibi kasetler çıkarmak, onun gibi çok fazla kadına sahip olmak ve onun gibi şan ve şöhreti yakalamak…
Kırsaldan kente göçlerde önemli olan faktörlerin başında, kentte daha fazla istihdam imkânının sağlanacağı düşüncesi gelir. Akabinde oluşan daha fazla para kazanma umudu, kenti çekici hale getirmiştir. İkinci sebep, insanların büyük kentlerde yaşama isteği, kenttekilerin sahip olduğu bolluğa ve modernizme kavuşma çabasıdır. Göçteki üçüncü faktör ise, büyük şehirlerin eğitim ve sağlık gibi konularda pek çok olanağa sahip olmasıdır. Film, doğu-batı sentezini bir çatışma olarak sunduğu kadar, ahlaki bir çarpışmayı da göstermektedir. Muhsin Bey’in verdiği söz ve inandığı doğrular neticesinde –sonu hapishane de olsa- yaptığı işi sonuna kadar savunan, doğru ve dürüst bir yol izlemeye çalışmaktadır. Verdiği sözü tuttuğu anda ise başta Ali Nazik olmak üzere herkes tarafından, yardımcısı Osman’dan dahi ahlaki açıdan darbe yemiştir. Ali Nazik, Muhsin Bey hapisteyken daha fazla para kazanmak ve istediği sınıf atlamasını gerçekleştirmek için Muhsin Bey’in düşmanı Şakir ile anlaşır. Buna ek olarak Ali Nazik, Muhsin Bey’in aşık olduğu kadınla da beraber olarak ahlaki açıdan da Muhsin Bey’e ne kadar zıt bir karakter olduğunu göstermektedir.
Filmde kültürel çatışmalarla birlikte ahlaki yapı da sorgulanmaktadır. Muhsin Bey’in verdiği sözü tutmak için hapse bile girmesi, zorda kalan birine yardım etmesi, onun ahlaksal bakışını gösterir. Muhsin Bey’in zıttı olan Ali Nazik, Muhsin Bey’in hapse girmesinin ardından onun düşmanıyla anlaşır, sevdiği kadını alır ve bağrı açık bir arabeskçi olup pavyonlarda şarkı söyler. Ali Nazik’in bu durumu yozlaşan kültür içerisinde insanların var olan değişimde ahlaksal deformasyonlarını da sunmaktadır. Muhsin Bey ve Ali Nazik arasındaki ahlak ve kişilik çatışması film boyunca sorgulanmaktadır.

Lise eğitimine başladığından beri Gazetecilik ve Radyo-Televizyon ve Sinema okumaktadır. Doktora eğitimini de bu alanda yapmaya devam etmeyi planlıyor. Çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp sinemayı da beraberinde devam ettirmiştir. 8 yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ve sinema filmlerinde reji asistanı olarak çalıştı. Çektiği kısa metraj filmler pek çok festivalin yarışma bölümünde yer alıp gösterimleri gerçekleştirildi. Bu festivallerden ödülleri de bulunmaktadır. Kendi blogunda yazdığı yazıların ardından kurulduğundan beri Cineritüel’de sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Uzmanlık alanı Türkiye Sineması olup, absürtlük ve komedi favori dallarıdır.