Jean-Pierre Melville’nin kara film süzgecinden geçirerek yoğurduğu stilize gangster / soygun filmi Le Cercle Rouge (Ateş Çemberi); hapishaneden yeni çıkmış bir hırsız Corey ile cinayet zanlısı firari Vogel‘in tesadüfen karşılaşıp birbirlerine yardım etmeleri ve bu karşılaşmayı kaderin bir parçası olarak görerek eski polis Jansen’in de dâhil olduğu bir soygun planlaması ekseninde ilerler. Melville’in yaklaşık 30 dk. süren soygun sahnesiyle akıllara kazınan film yönetmenin diğer işlerinde olduğu gibi filmin tümüne yayılmış kesif bir stil denemesi şeklinde ilerler. 1930’ların Amerikan gangster filmlerinin karanlık atmosferinin dışavurumlarını yansıtan Melville, siyah beyazın kontrast zarifliğine karşılık tek renk ışık üzerine tarzını şekillendirmiştir.
Le Cercle Rouge, Melville’nin Le Samourai ile başlayan doğu felsefeleri ve minimalizm üzerine filmlerinin ikinci bölümüdür. Aynı Le Samourai’de olduğu gibi soğukkanlı üç adam fazladan konuşmaya ihtiyaç duymazlar. Dış ses yine filmin içinde önemlidir. Özellikle soygun sahnesinde doğal sesler ve olabildiğince sessizlikle yaratılan atmosfer sahnenin değerini arttırır. Melville üçlemenin son filmi Un Flic’te aynı etkiyi sürdürecektir.
Melville’in sadelikten ödün vermeden çektiği Le Cercle Rouge yönetmene has temaların kusursuz bir uyumudur. Yönetmenin özellikle 90’larda daha da değerli hale gelen stil ve tarzının en olgun örneklerinden olan Ateş Çemberi, içerik ve stil olarak örneğine kolay rastlanmayacak bir başarıdır.
İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.