Konuk Yazar: Burç Karabulut
Kolombiya’nın içinden geçtiği politik gerilimi seyircisine günbegün belgeleyerek anlatan Andreas Dalsgaard imzalı belgesel La Vida Es Sagrada (Life is Sacred / Yaşam Kutsaldır), demokrasi deneyimini “seçim” konusu üzerinden bir kere daha tartışmaya açıyor. Dalsgaard, izleyiciye demokrasinin sadece sandıktan ibaret olup olmadığını sorarken, seçilmek için her yol mubahtır anlayışını da masaya yatırıyor. Kolombiya’da uyuşturucu kartellerine karşı halkın umudu olmayı başarmış Yeşil Hareket’in öncüsü Antanas Mockus’un seçim süreci ve sonrasında yaşadıklarının anlatıldığı Yaşam Kutsaldır; her ne kadar muhalefet tarafından, amatör ve maceracı bir ruhla çekilmiş olsa da, bir seçim kampanyasının havasını iyi yansıtabilmesi sebebiyle izlenebilirliği oldukça yüksek bir belgesel. 2010’da Kolombiya için başkanlık yarışına giren Muckos bu belgeselin başrol oyuncusu olmakla birlikte, demokrasi kültürüne getirdiği katkıyla başka bir demokrasi deneyiminin de tanığı haline geliyor.
Yolsuzluk, terör, uyuşturucu ve ahlaksızlığın yaşamın bir parçası olduğu Kolombiya’da, mutlak iyilik peşinde koşan Yeşiller Partisi, ülkenin makûs kaderini değiştirmenin çabası içersindedir. Yeşiller Partisi’nin adayı olarak seçim yarışmasına başlayan Muckos, profesör olmasının yanı sıra olaylara çok farklı çözümler sunarak diğer adaylardan ayrışmaktadır. Botafogo kentine vali olmadan önce, henüz dekanken çeşitli aktivitelerin içinde yer alan Muckos, bunların birinde, öğrencilerin haksız protestolarına karşı pantolonunu indirerek tepkilere tepkiyle karşılık verdiği için ülke gazetelerine kapak olur ve televizyonlara çıkar. Bu açıdan dekan olarak okulundaki demokrasi kültürüne mizahi bir katkı sunduğu söylenebilir. Ayrıca Botafogo valisi olunca da trafik kurallarını hatırlatmak için Mim oyuncuları ile çalışma yürütür. Muckos, mizah ve yaratıcılık ile demokrasiyi bağdaştıran biri olarak ünlenirken, süper vatandaş kıyafeti giyip halkın arasında dolaşıp onlara fikirlerini aktarmaktan da geri kalmaz.
Muckos’un; yaratıcılık ve mizah ile barış ve demokrasi çerçevesinde yaptığı savaşta, sadece devlet başkanlığı için yarışan rakiplerini değil; aynı zamanda onu destekleyen görünmez güçlerini de elemesi gerekir. “Yaşam Kutsaldır” söylemenin onun hayat görüşü ve aktivist kişiliğinin slogana dökülmüş hali olarak filmde yer aldığı açıktır. Demokrasi kültürünü yeniden düzenleyen Muckos bu sloglanla politika üstü bir yaklaşımı hedefler. Böylece agresifliğe karşı pasifliği, sertliğe karşı yumuşaklığı öne çıkaran bir sessiz asi kampanyası yapar. Peki, demokrasi pasifliğe, yumuşaklığa ve sessizliğe ne kadar müsaade ediyor? Muckos’un bu soruya cevabı ise belgeselde demokrasi kültürünü nasıl anladığıyla bağdaştırılır. Şöyle ki; Antanas Muckos’a göre demokrasi, süper bir vatandaş olmaktan geçer. Bunun için gereken güç bilgidir. Eğer insanlar kanunları bilirlerse uygularlar. Muckos da bu kanunları onlara öğretmenin 1001 enteresan yolunu arar ve bulur.
La Vida Es Sagrada (Life is Sacred / Yaşam Kutsaldır) demokrasiyi yeniden öğretmenin yanı sıra demokrasinin kusurlarını da saklamadan iyiliğiyle, kötülüğüyle seyirci ile buluşan; demokrasinin çağımızda eğilip bükülebilen bir nesneye dönüştüğünü söylemekten geri durmayan; eskidikçe yenilenmeye ihtiyaç duyulduğunu ama yenilenmenin bir demokrasi olamayacağının da altı çizen bir belgesel.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.