Çoğu kez insanların empati yeteneğinin sınırlı olduğunu düşünüyorum. Belki içgüdüsel hayatta kalma / başarılı olma isteği belki de yetersizliklerini örtbas etmek için güçlü görünme gayesi… Sebebi ne olursa olsun, kendi türüne karşı bile acımasız olan insanoğlunun yaşadığı gezegenin parçası değil sahibi olma isteği; aslında evrende küçücük olduğunun farkına varamamasına, kibir sularında boğulmasına sebep olmaktadır. Bu kibrin, kendinden küçük / güçsüz olanları ciddiye almama, daha kötüsü onları yok saymaya sebep olduğunu da söylemek doğru olacaktır. Doğada yaşayan çoğu canlıya saygı göstermeyen insanoğlunun yaşamının ve kurduğu politik düzenin bir alegorisi olarak okunabilecek, Rene Laloux’un saykodelik kült animesi La Planete Sauvage (Fantastic Planet / Vahşi Gezegen) toplumsal sınıflar, şiddet ve bilgi konularını politik bir zeminde ele almaktadır.
Stefan Wul’un romanından uyarlanan film, Ygam gezegeninde ileri ve üstün medeniyete sahip Draag denilen dev bir ırk ile insanı çağrıştıran küçük Om’lar arasındaki ilişkiyi anlatır. Draag’lar Om’ları evcilleştirip evlerinde beslemektedir. (Tasmaları sayesinde kaçamamaktadırlar.) Ancak ilkel topluluklar halinde yabani ve özgür yaşayan Om’lar da bulunmaktadır. Draag’ların yabani yaşam süren Om’ları ortadan kaldıramaya çalışması iki ırk arasından savaşa sebep olacaktır.
İnsanların Kibri Üzerine Bir Alegori
Vahşi Gezegen’i yukarıda belirttiğim gibi farklı alegoriler açısından okumak mümkün. İnsanların hayvanlara karşı uyguladığı şiddetin bir versiyonu filmde Om ile Draag’lar arasında geçmektedir. Yabani yaşam sürmeyen Om’lar filmde evcilleştirilmiş ve Draag çocukları için bir nevi oyuncak görevi görmektedirler. Tanıdık geldi değil mi? Draag’ların kendisinden küçük / güçsüz bir canlıyı doğal yaşamından kopararak, sadece barınma ve yiyecek vererek onlara sahip olduklarını sanmalarının, insanların hayvanlara karşı tutumundan bir farkı yoktur. İnsanların hayvanları zevk uğruna alıp bir süre sonra sokaklara ölüme bıraktığını, dövüştürülerek üzerlerinden para kazanıldığını sıklıkla görüyoruz. Bu açıdan Draag çocuklarının Om’ları dövüştürmesi, ya da üzerlerine basarak onları öldürmeleri izleyicinin özdeşlik kurarak tedirgin olmasını sağlamaktadır. Oysa Om’lar insana değil de küçük bir hayvana benzeseydi muhtemelen izleyici bu tedirginliği yaşamayacaktı. Başta belirttiğim empati eksikliğinin buna sebep olduğunu düşünüyorum. Draag’ların bölgeyi Om’lardan arıtmak için kullandıkları gazlar, filmin politik çağrışımları sayesinde, akıllara Nazilerin yapmış oldukları soykırımları getirir. Diğer taraftan bakıldığında ise, bu tip kimyasal ilaçlar, insanların günlük yaşamında hayvanlara karşı sıklıkla kullanılmaya devam etmektedir. Bir parantez açarak insanların hayvanlara karşı uyguladığı şiddeti incelediğimizde vardığımız yer toplumsal şiddet ile eşdeğerdir; yani aynı sinir hücresinin eseridir. Om’ların da kendi aralarındaki anlaşmazlıkları yine kendilerinden küçük bir çeşit bitki / hayvan yardımıyla dövüşerek çözmeleri de manidardır. Şiddet silsile biçiminde yukarıdan aşağıya doğru inmektedir.
Laloux filmde toplumsal sınıfları tanımlarken bilgiyi merkeze alır. Draag’ların üstün medeniyet olmasının sebebi bilgiye sahip olmalarıdır. Filmde bilgiyi bir cihaz sayesinde dersler halinde öğrenerek elde ederler. Om’ların yabani olmalarının sebebi de bilgiden uzak, kendi ritüelleri ile yaşıyor olmalarıdır. Ancak bilgi, Draag’lar tarafından paylaşılan ve yaşadıkları gezegeni iyileştirecek bir olgudan uzaktır. Belli sınırlar ötesinde bilginin yayımı ve büyümesine gösterilen bu muhalefeti (Bilmesinlercilik / Obskürantizm) düşündüğümüzde; bilgi, Draag’lar için statükoyu korumaya yönelik bir araçtır. Diğer taraftan bilginin bu statik yapısı (öğrenme şeklini de düşündüğümüzde) gelişimin önünü tıkamaktadır. Om’lar ise bilgiyi keşfettikleri anda var olma mücadelesini başlatmış olurlar. Om’ların bilgiyi kabul etme şekli de insanoğluna paralel seyreder: Ortaçağ karanlığında yeni bilginin cezalandırıldığını, din karşıtı kabul edilip yok sayıldığını biliyoruz. Kendilerine bilgiyi getiren Terr öncelikle yok sayılıyor. Hatta yasak bilgi kendilerine geldiği gerekçesiyle cezalandırılacaklarını düşünüp gezegene dua ediyorlar. Ancak film kurtuluş ya da uzlaşmanın ancak bilgiyi aktive edip, tabana yayarak geçerli olduğunun altını çiziyor.
La Planete Sauvage ilham kaynağını Rusya’nın Çekoslovakya’yı işgalinden alır. Yapımına Prag’ta başlanan ancak siyasi baskılar nedeniyle Paris’te tamamlanan film, izleyiciye görsel olarak bir hippi alegorisi yaşatsa da insanlık üzerinden okuması daha değerlidir. Draag’ların seçkin (mavi derili, bilgi sahibi), Om’ların azınlık statülerinin kabul edilebilir bir zeminde buluşması en azından gelecek için umut vericidir.
İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.