Kocan Kadar Konuş (2015-2016) Serisi: Ah Kızlar Vah Erkekler

Kocan Kadar Konuş (2015-2016) Serisi: Ah Kızlar Vah Erkekler

Yazar Puanı3
  • Toplumsal normaların aksine Kocan Kadar Konuş film serisi kadını kendi eliyle vursa da, toplumsal normları, dayatmaları belirli statüde, eğitimli insanlar üzerinden yontulmuş olarak verse de toplumda hala kadına uygulanan baskı açısından önemli bir örnektir. Filmi sinematografik açıdan önemli kılan bir diğer unsur ise başında da belirtilen bir komedi filminde başrol oyucusunun da kadın olmasından kaynaklıdır. Bu önemli olguları bir arada bünyesinde barındıran film “müthiş” bir sinema seyri sunup “olağan üstü” bir hikayede bunları kavurmasa da izlemesi keyifli ve seyri açısından sıkmayan bir film olması açısından başarılı olarak adledilebilir. Film genel olarak derdini eli yüzü düzgün bir biçimde anlatmaktadır. İki filmi aynı potada değerlendirmek ise ilk filme haksızlık olarak da söylenebilir.
Share Button

Türkiye’de kadın olmak zor, Türkiye’de kadın olarak sanat alanında var olmak ise daha zor. Erkek egemen bir alanda sonradan var olmaya çalışarak ya siz de diğerlerine benzersiniz ya da Don Kişot gibi yel değirmenlerine karşı mücadele verirsiniz. Kocan Kadar Konuş (2015) da aslında bir Don Kişot’luk hikayesi. Kitap/film, Efsun’un etrafını saran kadınların cinsiyetçi yaklaşımlarına karşın Efsun’un benliğinin çatısı altında ayakta durmaya ve olduğu gibi kendini kabul ettirmeye çalıştığı hikayesini anlatıyor.

Kocan Kadar Konuş, Şebnem Burcuoğlu’nun kaleme aldığı, chick lit diye adlandırılan edebi türe ait aynı adlı kitaptan beyazperdeye uyarlandı. Chick Lit, edebi bir tür olmanın yanı sıra kadın ve feminizmle de ilişkilendirilir. Bu tür romanlar, büyükşehirlerde yaşayan, çalışan kadınların toplum baskısına karşı duruşlarını veya kadına atfedilen pozisyonları ajitasyon yapmadan anlatır. Kocan Kadar Konuş kitabı da konusu ve anlatım dili itibariyle bu türün doğru temsillerinden. Evlenmek için direnen, otuz yaş sınırını kendine tabu edinmiş ve bu sınır çevresindeki diğer kadınlarca alarm kabul edilen toplumda yaşayan kadının hikayesi. Kadın okumuştur, ekonomik özgürlüğü elindedir, “onu yapma, bunu yapma” diyen baskıcı bir ailesi olmadan üzerindeki tek baskı, erkeklerle olan ilişkilerinde gizlidir.

Kocan Kadar Konuş gibi şehirli kadının dilini esprili bir biçimde anlatan, “pek çok” kadının kendi hikayesini bulduğunu düşündüğü kitap çok tutunca filmi yapılır, filmi de çok tutar ve ikincisi çekilir. İlk filmde aşkı aramayan, sadece evlenecek yakışıklı ve zengin kocayı bulması için ailenin kadınlarından baskı gören Efsun’un evlenmesi kısmında tüm kadınlara bir gönderme vardır, ikinci filmde ise evlilik müessesinin başlangıcı olan “tatlı telaşlar” kısmında yaşanan kız tarafı-oğlan tarafı çekişmesine gönderme yapılır.

İlk filmde; Efsun karakteri gerek hayalleri/rüyalarıyla gerekse topluma karşı duruşuyla daha esprili verilir. Yıllar sonra bulduğu lise aşkına, ailesi tarafından “kaçırma bu çocuğu” baskıları sonucu kendi öz benliğinden bambaşka bir girdaba düşerek yaklaşır. Ve o neşeli Efsun toplum baskısını yaşar: “Evde kalmak, kız kurusu olmak”. Efsun, aşk gibi duygusal da bir evrenin içerisindeyken çaresiz bir biçimde baskının akışına kendini kurban eder. Bu gidişat film içerisinde de kendine eleştiri alanı bulur ve kadınların bu amansız mücadelesinde gözden kaçan noktalara temas eder. Bu bakımdan toplumsal baskının cinsiyet ayrımcılığı yapmaksızın kadının üzerinde yarattığı durumları sunar. Kocan Kadar Konuş’ta bu baskı daha esprili ve ekonomik gücü elinde bulunduran kadın üzerinden verilir. Bu durumun toplumun diğer kesimlerinde, daha taşrada ve baskıcı bir ailede yetişen kadınlar için aynı komiklikte ve esprili bir dille ilerlemediğinin de farkında olmak gerek. Kadınların yaşadığı toplumsal baskı, kendi içerisinde ayrışmaktadır.

Serinin ikinci filmi ise mutlu sonla (bir erkekle olmaktan ötürü “mutlu son” değil, Efsun’un aşka kavuştuğunu düşünerek yaşadığı mutluluktan ötürü “mutlu son” diyorum) biter. İkinci film olan Kocan Kadar Konuş: Diriliş’te (2016), mutlu sonun devamında tabii ki imzalı, davullu zurnalı, çeyizli günler gelir. Bildiniz: Evlilik. Hayalleriniz sıradan bir şekilde evlenmek, çiçekli böcekli, samimi bir ortamda güzel bir gün geçirmektir. Ama işin aslı öyle değildir (hayaller kumsal düğünü, gerçekler Ankara’nın bağları). Neticede o düğün sizin değil ailelerin düğünüdür ve sizin ne istediğiniz kimsenin umurunda değildir. O sebeple Hatice Hanım ne der, Fatma Hanım ne söyler (yine kadınlar), aman kınanmayalım, ele güne laf vermeyelimlerle geçen zamanlar, koşturmaca, yorgunluk… Ve bingo: Bu kadar özene rağmen o düğünde illa bir arıza çıkar. Yani burada asıl amaç şer gruplarını en az şiddetle yollamaktır. Tabii bu durum öz benliğinize aykırı bir biçimde yol alır. Haddinizi bilin! Ayşe Fatma’nın ne söylediği mi sizin minnoş istekleriniz mi? (Ah toplum). Filmde de bundan farklı bir tablo çıkmaz karşınıza. Diriliş filminde de düğün tanımları doğru verilmiştir: Aman üzülmesinler, aman kırılmasınlar içerisinde birbirine giren aileler, ayrılma noktasına gelen çiftler. İlk filme göre ikinci filmin temposu ve büyüsü az olsa da temas ettiği konularla ilk filmden aşağı değildir.

Bir de filmi ender rastlanan bir mecrada, yani komedide kadın ve toplumsal cinsiyet kalıpları çerçevesinde inceleyelim.

Kadının Komedideki Yeri

Film, eşine az rastlanan bir şekilde komedide kadın başrole yer veriyor. Komedi –iyi ya da kötü- kabul görmüş hakim bir tür olmasına rağmen dünya sinemasına da baktığımızda komedinin kahramanları genel olarak erkeklerden oluşur. Kadınlar komedi filmlerinde ya yan rol ya sarışın aptal olarak bulunmakta ya da hiç bulunmamaktadır. Bu durum, sinemada hakim olan erkek egemen yapının türleri de kapsadığını gösterir. Tüm bu durum karşısında Kocan Kadar Konuş başrol kadın oyuncusuyla beraber iyi bir komedi filmi çıkarır ortaya (her ne kadar hem cinslerini yeren unsurları olsa da).

Komedi filmlerine tekrar genel olarak bakacak olursak, filmler erkek bakış açısında kadını anlatan bir yapıda ve çoğunlukla tek düze bir mizahi unsur kullanarak ilerlemektedir. Kadın, toplum hayatında sunulduğu gibi narin ve savunmasız olarak addedilmiş ve komik olabileceği konusu üzerinde dahi durulmamıştır. Oysa kadının toplum hayatında birbirinden farklı rolleri ve işlevleri var. Bunlar arasında elbette komedi/ komiklik de yer almakta. Kocan Kadar Konuş kitabı ve filmi kadının üzerindeki toplumsal baskıyı güzel ve ironik olarak ele alması açısından başarılı bir çalışmadır. Ayrıca, kadının komik de olabileceğini gösteren bir çalışma olması açısından ve başrol oyuncusunun yanı sıra yazarının da bir kadın olması açısından başarılı bir örnek olarak sunulabilir. Kocan Kadar Konuş serisinden sonra artan komedi filmlerine baktığımızda, özellikle son dönem itibariyle kadınların komedi alanında geçmiş dönemlere nazaran daha fazla görünürlük sağladığı ve bu görünürlüğün de başarılı bir seviyede olduğu söylenebilir (Sofra Sırları (2017), Aile Arasında (2017), Deliha (2014) gibi).

Gülmeye toplumsal açıdan da bakacak olursak; gülmek bazı toplumlarda ayıp karşılanırken kadının birincil planda olmadığı toplumlarda kadının gülmesi iki kat ayıp karşılanır. Kadına gülme eyleminden kaynaklı olarak “hafif kadın, bayağı kadın” benzetmeleri yapılır. Böylelikle toplum nezdinde kadının sinemada “komedi” üslubu ile yer alması da uygun görülmez. Sinemada komedi alanında yaşanan kadın boşluğuna bir diğer etmen olarak da bu durum örnek olarak gösterilebilir. Kocan Kadar Konuş filminde komedi unsuru zaten genelde durum komedisi ve kadınların kendilerini ve kendilerine uygulanan baskıları ti’ye almalarından kaynaklanır. Özellikle ilk filmde evlenme baskısından kaynaklı olarak bu durum net bir biçimde gözler önüne serilir.

Kadın çoğunlukla zekası önemsenmeyen bir cinsel obje, seyirlik görüntü olarak girdiği sinemada türler içerisinde de önemsenmemiştir. Kadının ön planda olduğu, kahraman ilan edildiği bir tür sineması bulunmamakta. Tür olarak komedi ve korku filmleri farklı yapılara sahip olmasına rağmen yapılan film incelemelerinde kadınların zekalarının ve filmlerde konumlanmalarının ten renklerine ve saç renklerine göre şekillenmiştir. Kadınlar cinsiyetleriyle ön plana çıktıkça zekalarıyla geri pozisyonlarda resmedilmiştir.

Komedi filmleri ise diğer pek çok türün aksine genel olarak erkeklerin dünyası üzerine kuruludur. Sinema tarihinde olduğu gibi türe ilk adımını atanlar erkekler olduğu için ilerleyişte benzer yönde olmuştur. Filmlerde kadın karakterlerin, filmlerin işleyişini yerine getirmek (karakter boşluğunu doldurmak, hikayeyi canlandırmak vs.) üzere var olduğu ve erkek dünyasının heteroseksüel algısını güçlendirmek için kullanıldığı da söylenebilir. Kadınların sinemanın var olduğu zamandan itibaren durumu incelenecek olursa sinema sektöründe konumlarının değişmediği yargısına da varılabilir. Kadınlar filmlerde erkeklerin iktidarlığı içinde konumlandırılarak, geri planda resmediliyor. Bu durum geçen zaman içerisinde de tam anlamıyla değişmemekte. 90. Oscar ödül töreninde bile (ki Oscar sinema sektörünün en vahşilerinin buluşma noktası) kadınların artık sektörde varlıklarının kabulü konusunda isyan bayramları çekildi (bkz: Frances McDormand’ın konuşması).

Toplumsal Cinsiyet Kalıpları İçerisinde: Kocan Kadar Konuş Serisi

İdeolojilerin yeniden üretiminde önemli bir aygıt olan sinema, kadının toplum tarafından algılanmasında ve konumlandırılmasında da önemli bir role sahip. Bu durum ataerkil söylemin ve öznel bakış açısıyla kadına dayatılan kalıpların filmler aracılığıyla sürekliliğini sağlamada mevcut ataerkil düzene hizmet eder. Çünkü sinema bir sistem meydana getirir ve bu sisteme hizmet eder. Hizmet ettiği sistemin meşruluğunu ve doğruluğunu sorgulamaksızın kabulüne sevk ettirir. Sinemada yer alan erkek ve kadın karakterler arasındaki farklılık da bu sürecin bir diğer ürünüdür. Özellikle tür sinemasında komedi filmlerinde kadın ve erkeğin farklı konumlandırılması direkt göze çarpmakta.

Komedide kadın, özellikle zekasıyla alay edilen bir malzeme olarak varlığını sürdürür. Kadının gücü, kadının komikliği, kadının zekası filmlerin öne çıkan unsurları arasında yer almaz. Erkek karakterlerin yer aldığı filmlerde bu unsurlara rastlansa da erkekler genellikle filmin sonunda kahraman ilan edilerek filmin başındaki karakterinden evrilme yaşar. Kocan Kadar Konuş’da kadın ve erkek arasındaki ayrım şehirli ve belli bir statüde yaşayan aileyi kapsadığı için kadınların erkeklerle arasındaki uçurum miktarı fazla değildir. Ama yine de “sen kadınsın” sözcükleri de söylenmiyor değil. Filmde belki de acı olan kısım toplumsal temelli baskıları kadınların kadınlara uygulama istekleri. Evlenme zamanı, eve girme zamanı, kızsın sen öyle oturulmaz, azıcık süzül, hemen atlama her söylenene, yemek konusunda marifetli ol ve daha bir çoğu. Tüm kadınlar toplum tarafından belli kalıplara hapsedilmiş olarak dünyaya gelirler ve o şekilde ölmeleri beklenir.

Temelde kadının elinde anne olarak bir canlıyı dünyaya getirmek gibi bir işlevi bulunur. Bu işlevin üstünlüğünü zaman içerisinde kontrolünden kaybederek erkeğe devreder. Buna bağlı olarak da erkek yönetimi eline geçirerek kadını ev işçisi olarak konumlandırır ve vasıf aktarımını eksik bırakır. Zamanla kadın toplumsal hayatta izleri bulunmayan bir gölgeye dönüşür. Zaman zaman kadın, aşk masalları ile kandırılıp ağzına bir parmak bal çalınır. Bu bal onun sus payı olarak sunulur. Ne zaman ki kadın değişen hayat şartlarının farkına varır, işte o zaman isyan bayraklarını tüm topluma gösterir.

Kadın toplumsal hayatta bir cinsiyet değil birey olarak kendini sunmuştur. Üretimde ve iş gücünde erkeklerle bir arada yer almıştır. En az onlar kadar toplumsal hayatta söz sahibi olmuştur. Kadın kendi kurtuluşuna kendi iradesi ile sahip olmuş, üretimde daha fazla yer aldıkça, daha fazla söz sahibi oldukça zamanla erkeğin iktidarı da sarsılmıştır. Ama kadının varoluş mücadelesi sırasında yaptığı yanlış, verdiği mücadeleyi bir kadın gibi değil erkek dünyasında erkekleşerek yapmasıdır.

Kadınlar ve erkekler arasındaki en büyük fark biyolojik farklılık. Bu durum zaman içerisinde erkeği kadından bir adım öne çıkarmıştır ve zamanla erkeğin kas gücü sosyal hayatta da kendini göstermiştir. Egemenlik mücadelesi de bu alandan başlayarak sürmüştür. Erkek, kas gücünün üstünlüğünü cinsiyetçi ayrım olarak kullanmaya başlayarak kadını yıllar boyunca ezmiş ve verilen egemenlik mücadelesini de ataerkil yapının hakimiyetiyle ele geçirmiştir. Zamanla kadın aşağılanmış ve köleleştirilmiş, evlere hapsolmuştur. Bu durum kadının üretimden çekilmesini, ekonomik anlamda gerilemesine sebebiyet vermiştir. Ekonomik anlamda da elinde gücü bulunmayan kadın günden güne iyice erkeğe bağımlı hale gelmiştir. Zamanla değişen profiller ise kadının yeniden ekonomik gücünü eline almasına ve kendini kadın olmaktan ziyade bir birey olarak var etmesine olanak tanımıştır.

Toplumsal normaların aksine Kocan Kadar Konuş film serisi kadını kendi eliyle vursa da, toplumsal normları, dayatmaları belirli statüde, eğitimli insanlar üzerinden yontulmuş olarak verse de toplumda hala kadına uygulanan baskıyı göstermesi açısından önemli bir örnektir. Filmi sinematografik açıdan önemli kılan bir diğer unsur ise başta da belirtilen, bir komedi filminde başrol oyuncusunun da kadın olmasından kaynaklıdır. Bu önemli olguları bir arada bünyesinde barındıran film “müthiş” bir sinema seyri sunup “olağanüstü” bir hikayede bunları kavurmasa da izlemesi keyifli ve seyri açısından sıkmayan bir film olması açısından başarılı olarak adledilebilir. Film genel olarak derdini eli yüzü düzgün bir biçimde anlatır. İki filmi aynı potada değerlendirmek ise ilk filme haksızlık yapmak anlamına gelebilir.

, , , , , , , ,

2 comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir