The Company You Keep (2012): Klasik Hollywood Çözümlemesi

The Company You Keep (2012): Klasik Hollywood Çözümlemesi

Share Button

Robert Redford’un yönetmen koltuğunda oturduğu ve başrolü de kimseye bırakmadığı film “The Company You Keep”, “Geçmişin Sırları” adıyla vizyondaki yerini aldı. Yapım ilk kez geçen yıl Venedik film Festivali’nde izleyicisi ile buluştu.

Film, 30 yıl önce ülke sorunlarına dikkat çekmek isterken banka soyup, güvenlik görevlisini öldüren ve olayın ardından kaçıp izlerini kaybettiren bir grup aktivistin, 30 yıl sonra içlerinden birinin yakalanması sonucu yollarının kesişmesini anlatıyor. Film Hollywood’un önemli kadrosuna ev sahipliği yapmakta fakat genel itibariyle bu kadrolar yan roller olarak izleyicinin karşısına çıkmakta.

Filmde, kaçaklar, hayatlarına başka kimliklerde ve farklı yaşantılarla devam ederler. FBI’ın olayı takibi neticesinde Sharon’a ulaşması ve akabinde genç gazeteci Ben Shepard’ın araştırması sonucu çözüme ulaşılır. Kısacası filmi okumaya başladığımızda klasik Hollywood çözümlemeleriyle baş başa kalıp sonu tahmin edilebilir bir film çıkıyor karşımıza. Genelde filmde bir zeki adam olur ve kimsenin aklına gelmeyeni detaylı incelemesi sonucu açığa çıkarır ve mutlu sona ulaştırır herkesi. Film tam anlamıyla bu cümlelere uygun ritimde ilerlemesini sürdürür.

Bir şeylere karşı gelmek, memnun olmadığı düzeni değiştirmek uğruna 30 yıl önce çıkılan yolda sona gelindiğinde iç hesaplamalar ve paylaşılacaklar su yüzüne çıkarılıyor. 30 yılın birikimi kolay değil tabii. Fakat sürprizi bırakmıyorlar bu hesaplaşmalarda. Zaten hesaplaşmalara kalmadan pek çok şey açığa çıkıyor. Sürprizi içinde barındıran filmlerin genel sorunu. Açıklama gereği duyulacaksa izleyen yorulmadan her şey verilsin ve bitsin. Hem sırlar izlerken açığa çıkıyor hem de diyaloglarla “bak sen anlamamışsındır şurayı bir de ben anlatayım benden dinle” dercesine açıklamalı anlatımlara yer verilmiş. İzleyiciye hakaret eden bir durumdur bu aslında. Bu durum, Sharon ve Ben’in sorgu odasında geçen görüşmesinde de tekrarlanmış. Sharon olayı itiraf etmesi için değil olayın sebep ve sonuçlarını açıklamaması konusunda mantıklı bir imge olacağı düşünülerek konulmuş.

Filmde yaşanan olaya, geçmiş düzen ile şu an açısından baktığımızda özünde bir değişim olmadığını görüyoruz. Fakat olayı ele alış ve uygulayışta farklılıklar var. Sharon ve Ben arasında geçen diyaloglara bakıldığında kuşaklar arası aktivistlik üzerinden bir değerlendirmeye rastlıyoruz. Sharon’ın Ben’e “dünyayı bu kadar net görebilmek ne güzel” demesi de bu sebepledir. Ben, devrim yapma fikrini kulağa hoş gelen bir aktivistlikten ibaret görürken, devrimi gerçekleştirme amacının toz pembenin ardındaki karanlık olduğunu da ima eder.

Özellikle filmle ilgili beğendiğim şeylerin başında güzel bir yönetim ve görüntü yönetimi geliyor. Bazı karelerin üzerinde özellikle çalışıldığı göze çarpıyor ve başarılı görüntüler ortaya çıkmış. Detaylar izleyiciye verilmiş. Bu detaylar sır ve gizemle alakalı olanlar değil.

Hollywood filmlerindeki kaçışlarda her şey şansa kalır ama kaçan için zeki bir kaçış taktiği uyguladığı vurgulanır. Filmin kaçağı Nick’in kaçışı tamamen bu kıstaslar dâhilindedir. Bu bağlamda filmde bildiğimiz bütün klişelerin işlendiğini söyleyersek haksızlık etmiş olmayız. Ama yine seyredilebilir türden bir film olduğunu da inkâr etmeyelim. Filmde yıllara meydana okuyan bir Redford bekliyor izleyicileri. Hafta sonu değerlendirmesi konusunda bir alternatif olarak izleyicisine sunulan iyi bir film.

twitter.com/demetozturk

, , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir