Kırımlı (2014): 2. Dünya Savaşı’nda Kurban Olmak

Kırımlı (2014): 2. Dünya Savaşı’nda Kurban Olmak

Yazar Puanı4
  • Türklük, vatanperverlik, savaşçılık Türklerle alakalı savaş filmlerinin en başköşesine oturtulur; mesele Türklüğün onuru, vatan sevgisi ya da vatan kurtarmak olunca azim, irade ve savaşçılık meziyetleri öne çıkarılır. Bunları zaten biliyoruz. Burada bunlara eklenen ve farkı da yaratan bu dönemin 2. Dünya Savaşı sırasında yapılmış olmasından kaynaklanıyor. O atmosferdeki bir filmde ihtiyacımız olan her şey Kırımlı'da mevcut. Bir Avrupa ya da Amerikan filminden aşağı yanı olmadığını belirtmek lazım.
Share Button

Konuk Yazar: Burç Karabulut

Kırımlı, Türk milliyetçiliği üstüne yaslanan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef buna fazlaca yaslanıyor demek bile mümkün. Nazilerle ve Sovyetlerle savaşırken herhangi bir insanın durup düşüneceği yerde kahramanlık yapmayan, çalışan bir Türk ve hatta Türklerle dolu bir savaş ve dönem filmi var karşımızda. Nazi esir kampında bile çoğu zaman boyunlarını bükmüyor Türkler. Pek tarihçi sayılmadığımdan bu konuyu fazla irdelemek istemiyorum; filmin pozitif yerlerine gelelim. Mükemmele yakın bir biçimde kotarılmış bir büyük prodüksiyon; savaş sahneleri, esir kampı, partizanlar, Nazi bayraklı tren istasyonları… Kırımlı filminin büyük bir başarısıdır bu; kabul edelim ve böyle bir prodüksiyonu bize izlettiği için memnun kalalım. 2. Dünya Savaşı’nı içeren, Türk yönetmenin elinden çıkmış bir hikâyeyi zevkle yazıyor ve eleştiriyorum.

Türklük, vatanperverlik, savaşçılık Türklerle alakalı savaş filmlerinin en başköşesine oturtulur; mesele Türklüğün onuru, vatan sevgisi ya da vatan kurtarmak olunca azim, irade ve savaşçılık meziyetleri öne çıkarılır. Bunları zaten biliyoruz. Burada bunlara eklenen ve farkı da yaratan bu dönemin 2. Dünya Savaşı sırasında yapılmış olmasından kaynaklanıyor. O atmosferdeki bir filmde ihtiyacımız olan her şey Kırımlı’da mevcut. Bir Avrupa ya da Amerikan filminden aşağı yanı olmadığını belirtmek lazım. Türklük refleksi Kurtlar Vadisi’nden daha iyi durumda değil. Nasıl Kurtlar Vadisi filmlerinde Türk pasaportuyla dalga geçilince kıyamet kopuyorsa, burada da Kırım işgal edilince kıyamet kopuyor. Sadık karakteri çocuk olmasına rağmen diğer arkadaşlarının önünde Ruslara el kaldırıyor; güya yılmıyor, bükülmüyor. Bu tarz mizansenler gerçekçi değil ama seyirciyi etkilemekte her zamanki gibi başarılı olacaktır. Daha sonra Nazi Almanya’sı tarafından esir kampına alınan Sadık, tüm Nazi işkencelerine rağmen ayakta kalıyor. Hatta Türkler ayakta kalıyor, bir de arkadan iş çeviriyorlar. Türkler zeki, ahlaklı ve çevik ama Naziler değil. Keşke böyle bir mizansenin yanında gerçekten bu durumu fark eden Naziler koysalarmış. O zaman iç çatışma anlamında daha sürükleyici olabilirdi film.

Hem Rus hem de Alman tarafında savaşan Sadık’ın değişimi film için çok önemli. Sadık, Türk olmasına karşın çok kolay aldatılan bir karakter. İsminin hakkını vererek önce Ruslara sadık, sonra Almanlara sadık bir asker olmayı başarıyor. O kadar sadık ki Almanların nasıl bir durumda olduğunu sorgulamıyor. İtaat etmede üstüne yok. Türk filmlerinde az gördüğümüz bir yaklaşımı Sadık karakteri tüm film boyunca sürdürüyor. Almanları tanıması da hem deneyimle hem de yavaş yavaş gerçekleşiyor. Bir kahramandan çok, bir kurban olarak sağdan sola sürükleniyor. Savaşın Alman, Türk ve Rus partizan tarafını da görüyoruz. Çok yönlü bir perspektifle 2. Dünya Savaşı’nın o zamanına hâkim olmamıza olanak sağlıyor.

Nazi hikâyeleri her zaman merak konusu olur. Amerikan filmleri Nazi hikâyelerini sömürmekle meşgulken Türk filmlerinin Nazi hikâyelerini ele alması biraz zaman aldı. Daha çok 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye hikâyeleri beklerken, 2. Dünya Savaşı’nda savaşan Türkler hikâyelerini izlemeye başladık. Nadir bulunan bir konudan ilerliyor yönetmen Burak Cem. İyi işliyor, karakterleri ve özellikle hikâyeleri okuyup bize getiriyor. Büyük prodüksiyonlara da gözünü dikmiş belli ki. Eleştiriye karşın bolca övgüyü de hak eden yönetmen dönem, savaş ve 2. Dünya Savaşı ile ilgili sıkıntılarımızı kapatıp seyirciyi yabancı prodüksiyonların tarihi hikâyelerinden kurtarıp Türk prodüksiyonlarının tarihine ve bizim hikâyelerimize döndürecek. Genelde savaş filmi, hatta dönem filmi çekemediğimizden şikâyet eden bizler için gurur duyacağımız bir sinema filmi izlemenin zamanıdır. Konu hakkındaki sıkıntılarımı dile getirmeme rağmen Türk milliyetçiliğine dayanılmış olması filmin izleyişini de kolaylaştıran faktörler arasında sayılabilir. Filmin derdi de net: 2. Dünya Savaşı’nda önceleri zorla alıkonulup Ruslarla beraber savaşan, sonra Almanlar tarafından esir edilmiş ve kandırılmış bir Kırım Türk askeri birliği hikâyenin omurgasını oluşturuyor. Bunu senaryo ve kurgusal olarak ne kadar yansıtabilmişler; orası tartışmaya açık.

twitter.com/Burckarabulut

, , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir