Kind Hearts and Coronets (1949) – Robert Hamer

Kind Hearts and Coronets (1949) – Robert Hamer

Share Button

Robert Hamer’ın tuhaf bir biçimde büyük ölçüde komedi öğeleri içeren; ancak bunları bolca ironi ve kara mizahla yoğurduğu filmi Kind Hearts and Coronets (Yumuşak Kalpler), bir suç filminden beklentileri klasik anlamda yerine getirmeyip izleyiciyi şaşırttığı gibi, dönemin sosyal statülerini acımasızca eleştirmekten ve yaşadığımız çağa projeksiyon tutmaktan geri kalmaz.

Chalfont Dükü’nün küçük kızı, meteliksiz bir İtalyan şarkıcıyla kaçınca ailesi onu reddeder. Kadın hayatı boyunca oğlu Louis’e soylu atalarını anlatır ve mirastan payı olduğunu söyler. Ancak D’Ascoyne ailesi bu akrabalık bağını ret etmekte, Louis de mecburen bir kumaşçı dükkânında çalışmaktadır. Annesinin ölümünden sonra soy ağacını inceleyen ve ancak önünde varis kalmadığında unvanını kazanacağını anlayan Louis, önündeki engelleri sırayla ortadan kaldırmaya başlar.

Postmodern romanın etkin örneklerinden Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı’nda durmadan konuşan, kendi anlattığına kendini umarsızca kaptırıp bir süre sonra okuyucuya da  “ne oluyor” sorusunu sorduran romanın anlatıcısı ve kahramanı Tristram Shandy’nin muzip anlatılarının gerçekliği, okuyucu nezdinde ironik bir soru işareti uyandırır. Anlatıların ne kadarının gerçek, ne kadarının hayal ürünü olduğunun muğlaklaşması ile Yumuşak Kalpler’deki Louis’in içgüdüsel dramatik çatışmalarına paralellik kurmak mümkündür. Aynı romandaki gibi Louis’in de yer yer absürt hikayesi bir süre sonra ürkütücü ve tekinsiz bir komediye evrilerek rotayı bir miktar değiştirse de, Louis’in anlattıklarının gerçekliği bir miktar tartışmalıdır. Yalnız kalan, kimsesiz, sığıntı Louis’in statü arayışının tesadüfler ve ironik cinayetlerle sonuçlanması, bu tip masallarla büyümüş Louis’in düşlerinin bir sonucu olabilir. En azından Tristram Shandy gibi muğlak soru işaretleri uyandırır.

Geçmişten Günümüze

Kind Hearts and Coronets’in geleneksel aile bağlarından doğan statü anlayışına nefretle saldırması bir noktada anlaşılabilir. Geleneksel aileyi ancak oradan nemalanınca kutsayan aile bireylerinin, diğer türlü ailenin altını oymaktan çekinmemesi kabul edilemez. Ancak Yumuşak Kalpler’in özünde Louis’in kişisel intikam çabası olduğu unutulmamalıdır. Önce acıdığımız ancak fırsatı geldiğinde sinsice yol alan Louis’in, günümüzde yükselme hırsına kapılmış bireyleri ile paralel bir düşünce sistematiği bulunmaktadır (Hatta bu kişiler Louis kadar kibar da değillerdir). Louis’in duygusuz, mekanik ve sonuca odaklı düşünce sistematiğinin günümüzde geçer akçe olduğunu unutmamak gerekir.

Günümüz iş yaşamında yükselmek için sırasını bekleyen, hatta bunun için rakiplerinin ayağını kaydırmaya çalışanların, Louis’in statüko ve itibar peşinde koşmasının bir benzeri olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki Louis para, ayrıcalık ve güç elde etmek için aile üyelerini / rakiplerini ortadan kaldırıyorsa, modern dünyanın acımasız bireyleri de bu mefhumlar için çabalamakta, hızlıca tepeye çıkmaya çalışmaktadırlar. Bu eylemlerin birinin öldürmekle eş tutulmayacak naiflikte olduğunu düşünebilirsiniz; ancak haksızlık sonucu mevkilerini kaybedenlerin yitirdiklerinin sadece işleri olmadığını bilmek gerekir. Diğer taraftan bu tip davranış biçimlerini “eşyanın tabiatı” ya da “eden bulur” gibi açıklamak, bu eylemleri tabana yaymaktan, haklı çıkarmaktan başka işe yaramaz. Nasıl ki Louis’in cinayetlerini hiçbir şekilde mazur göremiyorsak, modern bireylerin statüko uğruna şirazeden çıkmış sinsi bir canavara dönüşmesini de kabul etmememiz gerekir.

Alec Guinness’in, D’Ascoyne Ailesi’nin tüm fertlerini canlandırdığı ve Ealing Stüdyosu’nun büyük başarılarından birine dönüşen bu tuhaf komedi gün geçtikçe değerlenmektedir. Hem statükoya hem de aileye yönelik eleştirileri güncelliğini korurken, Hamer’in acımasızca eleştiri oklarından kendi kahramanı dahil herkes nasibini almaktadır.

, , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir