Asya Sineması’na ait melodramlarda temel eğilim, toplumun temel yapı taşı olan adlandırdıkları aileyi merkeze almaktır. Özellikle savaş sonrasında yaşanan travmatik mutsuzluğun da etkisiyle sosyal kurallar ve geleneğe daha sıkı sarılan, ancak yüzeyin altına atılmış sorunları çözemeyen aile kurumu, muhafazakâr değerlerin sınıf bölünmelerini arttırdığı bir yapıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Kim Ki-young, modern bir orta sınıf ailenin içine düştüğü cinsel manipülasyonu kan donduran bir keskinlikle anlattığı Hanyo (Hizmetçi / The Housemaid) filmiyle, aileden hem bireye hem de topluma açılmayı başaran bir hikâye anlatmaktadır.
İki çocuklu bir piyano öğretmeni olan Kim Dong-sik, bir fabrikada müzik dersleri vermektedir. Eşi de evde dikiş dikerek para kazanmaya çalışmaktadır. Ailenin amacı, iki katlı evlerini tamir edip düzeltmek ve yeni eşyalar almaktır. Evin hanımı üçüncü çocuğuna hamile kalınca, ev işlerine yardım etmek için bir hizmetçi bulurlar. Ancak hizmetçi Dong-sik’e duyduğu arzuyu kontrol edemez ve aile kendisini üçlü bir ilişkinin ortasında bulur. Bir süre sonra hizmetçi de hamile kalır.
Hanyo‘yu şiddet içeren bir iç gerilim öyküsü olarak tanımlayabiliriz. Erotik gerilim formlarından toplumsal taşlamaya dönüşen bu aile dramı, yer yer grotesk anlara yer yer de pembe dizilerin görselliğine sahip bir yapıya bürünür. Klasik melodram yapısı ile gerilim öğelerini harmanlayan Hanyo, iki türün sentezini çıkartırken ülke sinemasına özgü aşırılık ve mizah üsluplarını da hikâyenin merkezine yerleştirir. Bazı anlarda ciddiye alınamayacak derecede tuhaflaşan bu biçimsel çabanın, huzursuz bir kamera ile şaşırtıcı bir yoğunluğa ulaştığını söyleyebiliriz. Absürt anlarda bile klostrofobik atmosferini korumaya başaran film, üzerinden geçen 55 yıl içerisinde değerlenmeye devam etmektedir. (*)
Bir Kötülük Temsili Olarak Zehir
Hanyo, cinsel gücü yüksek bir femme fatale karakterin, ailenin içerisine girmesiyle değişen güç dengelerini ve bireylerin aile içindeki pozisyonunu koruma çabalarını anlatmaktadır. Farelerin gezdiği, yıkık dökük evin film ilerledikçe güzelleşmesi; ancak aile kurumunun içten içe çürümesi Ki-young’un temel meselesidir. Hizmetçinin hamile kalması ile filmin tonu değişir ve kurumu korumak ile bireyin kimliğini koruması arasında bir savaşa dönüşür. Savaş silahı ise bir şişe zehirdir.
Fareleri öldürmek için dolapta bulunan zehir bir süre sonra filmde silah olarak kullanılmaya başlanır. Nasıl ki bir filmde silah görünürse o silah patlar; Kim Ki-young da filmin başında zehri izleyiciye göstererek gerilimi üst seviyeye çıkarır. Sorunlar çözülmedikçe onları ortadan kaldırılmak için başvurulan zehir, kötülük temsili olarak tüm aile bireylerinin ellerinde dolaşmaya başlar. Ailenin korunması adına doğacak olan gayrimeşru çocuğu bile tehdit olarak gören ve önleyici mekanizmalar üreten aile bireylerinin kontrolü kaybetmeleri, haset ve kibir dolu bir oyunun parçası haline gelmeleri, izleyiciyi, ailenin düzenini bozan hizmetçiden daha çok etkiler. Çünkü iyi insan olarak tanımladığımız kişiler, sınırları çok hızlı bir şekilde aşabilmektedirler.
Hanyo, aile kurumu özelinde ilerlese de geniş açıdan bakıldığında statükoyu koruma çabasıdır. Bu sayede film, kurumlara / devlete ait bir yozlaşmanın yansıması olarak da okunabilir. Zehir metaforunda olduğu gibi kurumların, statükolarını tehdit eden olguları ortadan kaldırarak kurumun bekasının korunması amaçlanmıştır. Bunun için de her yol mubahtır. Nasıl ki eve giren hizmetçi önce hor görülüp aşağılanmış, sonra da statüko sahibinin zaaflarından faydalanarak palazlanmışsa, kurumlardaki ilişkiler de bu çarpık düzen şeklinde ilerlemektedir. Kurumun devamlılığı esas alındığı zaman kötülük sıradanlaşır ve tabana yayılır. Bunun en somut örneği filmde fedakâr eş imajı çizen anne karakterinin, statükoyu koruma uğruna trajik kabullenmeler –oğlunun ölümü / eşinin ilişkisi- ve kötücül düşünceler -hizmetçiyi zehirleme teşebbüsü- geliştirmesidir. Olayların trajediye sürüklenmesinin sebebi olarak da görebileceğimiz bu davranış biçimleri, modern toplumun değerlerinin ahlaki bir dürüstlük olmadan korunamayacağının da altını çizmektedir.
Hanyo finalinde sağlam bir twist yaparak izleyiciyi şaşırtır. Muğlâklık ve gerilim öğelerini ortadan kaldırdığı için filmin tonu ile çelişen final sahnesinin amacı, anlatısının aşırılıklarını törpülersek herkesin başına gelebileceğini söyleyebilmesidir. Ki-young, basit bir gazete haberinden yola çıkarak, aile olgusu ve statükoyu ustaca masaya yatırır; üst düzey kadrajları ve yönetmenlik becerisi ile de sonuca ulaşır.
(*) Kim Ki-young’un Hanyo filmi, Martin Scorsese tarafından Dünya Sineması Projesi (World Cinema Project) kapsamında, içlerinde Metin Erksan’ın Susuz Yaz’ının da bulunduğu 6 filmle birlikte restore ettirilip DVD ve BluRay olarak Criterion firması tarafından box set olarak satışa sunulmuştur. Hanyo, günümüzde Güney Kore’nin en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
İşletme ve Finans lisans mezunu, Sosyoloji öğrencisi. Kendi blogu ve DVD+ dergisi forumundan sonra sinema yazılarını yayınlamaya Sinemaximum sitesi ile başladı. Daha sonra yaklaşık 2 yıl Türkiye’nin ilk online sinema dergisi Sinemalife’da Düş Perdesi ve Ev Sineması bölümlerini yürüttü. Kanal D Home Video DVD dergisinde yazdı. Temmuz 2013’de Cineritüel ekibine katıldı. Philip Morris Ezd kanalında Planlama ve Analiz bölümünde çalışmaktadır.