İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin iyiden iyiye Fransız Sineması ile bütünleştiği filmi “Le Passé”, Farhadi’nin alışılagelmiş tarzının dışına çıkmadan izleyiciye sadelikle derdini anlatan bir film.
Farhadi, daha önceki filmlerinde de sıklıkla kullandığı insanlar arasında yaşanan iletişim sorunlarına “Le Passé”de de yer vermektedir. Film, sorunları izleyicinin gözüne direk sokmaktansa çeşitli metaforlar yardımıyla akış içerisinde sırıtmadan duran bir yönetimle sürmektedir. Ayrıca filmde yer alan karakterler sıklıkla görmeye alışık olduğumuz karakterler olmasına rağmen Farhadi’nin işleyişiyle onların yaşamlarına ortak olarak, onlara yabancılık çekmeden izlenecek bir film çıkıyor karşımıza.
Farhadi, izleyenlere çok farklı bir öykü sunmasa da senaryodaki ince işçiliğiyle ve tutarlı adımlarıyla izlenilesi bir film sunuyor. Marie, Ahmad ve Samir arasında yaşanan ilişkide Samir’in komada yatan karısı ve ilişkiler üzerinden konu bütünlüğe kavuşmaktadır. Farhadi, Samir’in odak noktası olan komadaki karısını film boyunca hiç göstermeden bir sunum gerçekleştirmiştir. Filmin sonunda yer verdiği görüntü ile de hayatta eksikliklerin ve “tam” olamamanın verdiği durum izah edilmiş ve belirsizliklerin devam ettiği ifade edilmiştir.
Marie’nin evi eksenin de yaşanan hikâyede, Marie, evinde çeşitli tadilatlar yaptırmaktadır. Bu durum ise Farhadi tarafından yaşanan ilişki üzerinden metaforik olarak sunulur. Marie ve Ahmad, 4 yıllık ayrılığın ardından boşanmak üzeredir ve Marie bu süreçte Samir ile tanışır. Samir’in eşi intihar etmiş ve 8 aydır hastanede komada yatmaktadır. Yani ilişkiler üzerinde aslında süregelen bir belirsizlik hâkim, bu durumu Farhadi, evde insanların uyumak için yattıkları yerlerde yaşanan karmaşayla izah etmiş: Ev tadilat nedeniyle dağınıktır, kapılar ve duvarlar boyanmayı beklemektedir ve eşyaların bir kısmının üzerleri naylon geçirilmiş vaziyettedir. Farhadi, hayatlarında belirsizlikleriyle yaşamaya devam eden bu insanların hayatlarındaki dağınıklarını evlerindeki dağınıklıkla göstermeyi tercih ederken, evde yapılan boya badana işleri ise Marie’nin boşanmak üzere olması ve artık Samir ile beraber olmasıyla birlikte geçmiş izlerini silmek istemesiyle anlatılabilir. Tüm bu metaforların ev üzerinden verilmeye çalışılmasının, evin insanlar üzerindeki sığınma ve koruyucu olma yetisiyle alakalı olmasından ileri geldiğini düşünüyorum.
Film, iletişimsizlik, parçalanmış aile sendromları üzerine temellendirilirken, bir yandan da ebeveynlerin çocukları üzerinde yaşattıkları kaosları ve çocukların bunlar yüzünden nasıl etkilenebileceğini gözler önüne seriyor. Bu sebeple Farhadi, filmdeki herkesi sorunlardan dolayı suçlu olarak gösteriyor fakat bu suçluluk içerisinde, kadın karakterleri sorunların kaynağı olarak sunmaktan geri kalmıyor. Marie, Marie’nin kızı ve Samir’in komadaki karısı… Bu üç kadın filmde yaşanan kilit sorunların yaratıcısı olarak resmedilirken, Marie’nin eski kocası Ahmad yaşanan sorunları çözmek ve kurulamayan iletişimi sağlamak üzere ortaya konmuş bir karakter. Fakat Ahmad’ın 4 yıl önce İran’a gitmesi ile başlayan süreçte sorunları yaratanın Ahmad olduğu ise es geçiliyor ve Samir’in Marie ile yasak aşkı sonucu yaşadıklarının sorgusu yüzeysel kalıyor.
“Le Passé”, Farhadi’nin önemli filmleri kervanında yerini hazırlamış bir yapım. Filmde müzik kullanımına bile yer verilmeden oluşturulmuş ince bir işçilik hâkim.
Lise eğitimine başladığından beri Gazetecilik ve Radyo-Televizyon ve Sinema okumaktadır. Doktora eğitimini de bu alanda yapmaya devam etmeyi planlıyor. Çalışma hayatına gazetecilikle başlayıp sinemayı da beraberinde devam ettirmiştir. 8 yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde ve sinema filmlerinde reji asistanı olarak çalıştı. Çektiği kısa metraj filmler pek çok festivalin yarışma bölümünde yer alıp gösterimleri gerçekleştirildi. Bu festivallerden ödülleri de bulunmaktadır. Kendi blogunda yazdığı yazıların ardından kurulduğundan beri Cineritüel’de sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Uzmanlık alanı Türkiye Sineması olup, absürtlük ve komedi favori dallarıdır.