F For Fake (1973): Bir Deneme Film Örneği

F For Fake (1973): Bir Deneme Film Örneği

Share Button

Konuk Yazar: Faik Onur Acar

Orson Welles’in 1973 yılında iki yıllık bir kurgu süreci sonunda tamamladığı F For Fake[1], reflexive[2](öz düşünümsel) tarzın benimsendiği bir filmle karşı karşıya olduğumuzu düşündürecek bir sahne ile başlıyor. Filmin ilerleyen kısımlarda reflexive’in (öz düşünümsel) yanı sıra expository (anlatımcı) tarzın izlerini de görüyoruz, Sonlara doğru ise Welles’ın gerek kendisiyle gerek filmin özneleriyle girdiği tartışmalar, filmin sanatın ne olduğuna dair bir deneme (essay film) olduğu izlenimi yaratsa da, filmin bu üç tarzdan herhangi birinin belirgin bir örneği olduğunu iddia etmek oldukça zor.

Filmin başında Welles’i bir tren istasyonunda iki çocuğa sihirbazlık yaparken izliyoruz. Anlatıcı rolünü de üstlenen Welles, bir yandan da “baylan bayanlar sıradaki numaramız için şimdi sizden kişisel bir eşya istiyorum” diyor. Ancak bu sahnede Welles’in sesinin ve görüntüsünün her zaman eşleşmediğini gözden kaçırmamak gerek. Bu şekilde izleyicilere izlediklerinin (aynı anda iki Welles’e şahit olmaları sağlanarak) bir film olduğu hatırlatılıyor ve yabancılaşma yaşatılıyor.

Oldukça örtük bir uyarı niteliği taşıyan bu anların hemen ardından ise izleyicilere bir film izlediklerini açıkça ilan eden sahneler yer alıyor. Welles, önce izleyicilere tren istasyonunda çekim yapmayı sürdüren set ekibini tanıtıyor (Welles’i çeken kameraman, izleyicilere dönüp “merhaba!” diyor) ve hemen ardından bu kez kendisi izleyicilere (kameraya) konuşmaya başlıyor. “Bayanlar baylar bu, hilekârlar, aldatmacalar, yalanlar hakkında bir film!” Ve Welles, sözlerini önümüzdeki bir saatte anlatacağı her şeyin gerçek olacağını iddia ederek bitiriyor. Ancak sözlerinin tamamlanması ile birlikte ekranı fake (yalan) yazısı kaplıyor. Bu şekilde Welles, kendi sözlerini kendi filminde yalanlamış oluyor. Dolayısıyla izleyicilere, hem filmin yönetmeni olarak kendisinin hem de film aracının yalan söyleyebileceğini, aldatabileceğini göstermiş oluyor.

Filmin takip eden sahnelerinde de benzer bir şekilde hem film ekibi hem de film aracı eş zamanlı olarak ifşa edilmeye devam ediliyor. Filmin yukarıda özetlediğimiz sahnesinin hemen ardında yer alan jenerikten filme katkıda bulunanlar arasında Oja Kodar’ın olduğunu öğreniyoruz. Jeneriği, Kodar’ı sokakta yürürken gösteren bir sahne takip ediyor. Kodar’ı ilgi ile süzen onlarca adamın da yer aldığı bu sahnenin sonunda Welles, izlediğimiz sahnenin bir başka filme ait olduğunu ve bu filmde (F For Fake) şimdilik Kodar’a ihtiyacı olmadığını söylüyor. Ve onu bir başka sihirbazlık numarası ile yok ediyor.

Yukarıda özetlediğimiz açılış sahnesinin, film aracının kendisini ve onu kullananları (Welles ve ekibi) güvenilmez konuma getirerek filmde gerçekleştirilecek temsili de tartışmalı hale getirdiği ve bu şekilde Nichols’ün tanımladığı şekliyle reflexive (öz düşünümsel) tarzın gereklerini yerine getirdiği çok açık.

Bu sahnelerin ardından Welles, izleyicileri filmde ele alacağı iki özne ile tanıştırıyor; dünyadaki birçok önemli sanat galerisine ve müzeye yüzden fazla sahte resim satan taklit ustası Elmyr de Hory ve Hory hakkında bir biyografi kaleme alan ve yakın zamanda bir sahtekâr olduğu ortaya çıkan gazeteci Clifford Irving.

Bu şekilde izleyiciye, güvenilmez bir adamın (Welles) güvenilmez bir araç (sinema) kullanarak güvenilmez iki adamın hikâyesini anlatacağı (Hory ve Irving) bilgisinin verildiği belgeselin giriş bölümü de tamamlanmış oluyor.

Welles’in anlatıcı rolünü yerine getirirken seçtiği yer ise kurgu masası. İzleyicilere, kurgu masasında neler olup bittiğini filmi durdurarak, kurgulayarak (Welles’i “şimdi hikâyeyi Hory’nin anlattığı şekliyle dinleyelim” dedikten sonra filme yeni bir parça eklerken görürüz) gösteren Welles, hikâyelerini anlattığı Hory ve Irving hakkında yargılarda bulunmaktan da (“en büyük iki sahtekâr” ve “bu iki sahtekâr birbirlerini ünlü yaptı” vb.) çekinmiyor. Hiç kuşkusuz, filmin geneline homojen bir şekilde yayılan bu sahnelerin de filmin reflexive (öz düşünümsel) bir tarza sahip olduğu iddiasını güçlendirdiğini söyleyebiliriz.Çizgisel değil aksine atlamalar ve geri dönüşlerle dolu bir anlatım biçiminin benimsendiği F For Fake’de hikâye, yıllardır sahte resimler yapan ve bunları galeri ve müzelere satan Hory’nin ifşa olduktan sonra yerleştiği Ibiza’da başlıyor. Ibiza’dan görüntülerin Hory’nin niçin Ibiza’da yaşamaya karar verdiğini anlatan cümleleri ile kurgulandığı ilk sahnelerde, görüntüler anlatıyı güçlendirme işlevi gösteriyor. Bir başka deyişle, filmin bu sahnelerinde reflexive (öz düşünümsel) tarzdan expository (anlatımcı) bir anlatıma geçildiğini iddia etmek mümkün.

Benzer bir şekilde Welles, Hory’nin yaptığı sahte resimlerden çok da fazla para kazanmadığını, Ibiza’da yaşadığı evin bile kendisine ait olmadığını ve kendisini hala güvende hissetmediğini anlatırken, Hory’i evinde masa hazırlarken ve bahçede çalışırken izliyoruz. Bir kez daha görüntülerin tam da expository[3] (anlatımcı) tarza uygun olarak yeni bir bilgi vermekten ziyade Welles’in iddialarını (anlatıyı) desteklemek için kullanıldığını görüyoruz.

Hory’nin sahte resimler yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiğine (“sahte bir Matisse resmi yaparken tereddüt eden çizgiler kullanmam gerekiyordu”) dair açık bazı bilgiler de paylaştığı bu bölümde, Hory’nin sahte resim yapmakta ve satmakta uzun yıllar gösterdiği başarının sanat eksperliği üzerindeki etkisi ele alınıyor. Hemen her sahnede çekinmeden araya giren Welles, burada da boy gösteriyor (yalnızca anlatıcı ses olarak) ve sanat sahtekârlığının kendisinin de (taklit eserler üretiminin) Rönesans döneminde sanat olarak kabul edildiğini vurguluyor. Bu şekilde yaşadığımız dönemde hem gerçek kabul edilen eserlerin gerçekliğine dair hem de yalnızca gerçek kabul edilen eserlerin sanat niteliği taşıdığına dair kabuller tartışmalı hale getiriliyor. Filmin bu kısımlarında da bir kez daha anlatının (özelde Welles’in ve Hory’nin dile getirdiği iddiaların) filmin öznelerinin görüntüleri aracılığıyla desteklendiğini söyleyebiliriz.

Welles’in, expository (anlatımcı) tarzı filmin öznelerinin iddialarını boşa çıkarmak, güvenilirliklerini zedelemek için kullandığı sahneler de belgeselde oldukça fazla. Örneğin Clifford Irving’in Hory’nin ne zaman ve neden taklit resimler yapmaya başladığına dair bilgiler verdiği kısımlarda Welles, bir kez daha araya giriyor ve Irving’in de sahte bir Howard Hughes biyografisi yazdığı bilgisini veriyor. Benzer bir tavrı Edith Irving’e karşı da gösteren Welles’in (Edith Irving’in, Hory hakkındaki görüşlerini dile getirdiği sahnede Welles’in, Edith Irving’in de dolandırıcılıkla suçlandığını söylüyor) F For Fake adlı bu filminin diğer yandan tam da Giannetti’nin tanımladığı şekliyle (essay film bir kurgu ya da gerçeklikten ziyade kişisel bir araştırmadır) deneme filme (essay film) yaklaştığını söyleyebiliriz.[4]

Filmin genelinde gösterdiği reflexive (öz düşünümsel) ve expository (anlatımcı) tavırla filmin öznelerinin sanata ve sahtekârlığa dair iddialarını tartışmaya açan Welles, bir noktada kendisinin de tıpkı Hory gibi bir sahtekâr olduğunu ve hatta sanat dünyasında kazandığı başarıları büyük ölçüde sahtekârlıkta gösterdiği başarılara borçlu olduğunu söylüyor. Tiyatroda ilk rolünü ünlü bir oyuncu olduğu yalanıyla aldığını (İrlanda’da çekilen gençlik fotoğrafları eşliğinde) anlatan Welles, insanları kandırmada gösterdiği hünere örnek olarak ise yayınladığı Word of Wars[5] adlı radyo oyununu gösteriyor. Ve bir sanatçı olarak kendisinin de kandırmak, yalan söylemekten geri durmadığını belirtiyor. Bu şekilde sanata ve yalana dair kendi düşüncelerini dile getirmeden önce, bir ilk adım olarak, kendisini filmin özneleriyle (tartışmayı sürdüreceği) aynı konuma getirmiş oluyor.

Hory’nin yaptığı sahte resimlere imza atıp atmadığına dair yapılan bir tartışmayı ise doğrudan Chartres Katedrali’in imzasız bir şekilde, “yüzyıllardır Tanrının azametini ve insanın acizliğini gösteren” bir sanat eseri olma niteliğini koruduğuna dair kendi sözlerine bağlıyor (katedralin görüntülerinin eşliğinde). Ve bu şekilde, imzadan ziyade eserin niteliğinin söz konusu eseri sanat haline getirdiği düşüncesini dillendiriyor.

Filmin sonunda yer alan hikâyenin ise ağırlıklı olarak Welles’in sanata dair düşüncelerini geliştirme işlevi gösterdiğini iddia etmek mümkün. Picasso ile, filmin başında Welles’in bir sihirbazlık gösterisiyle yok ettiği Oja Kodar arasında geçtiği iddia edilen hikayede, Kodar’ın önce Picasso için modellik yaptığı ve sonrada modellik yaptığı eserleri alıp Paris’te bir sergi açtığı söyleniyor (sahnede yalnızca Picasso’nun bir fotoğrafı ve Kodar’ın sonradan çekildiği açıkça belli olan görüntüleri kullanılıyor.) Ancak sergiye gelen Picasso’nun eserler karşısında şaşkınlığa düştüğü çünkü sergilenen resimlerin hiç birinin kendisine ait olmadığı dile getiriliyor. Resimleri yapan Kodar’ın dedesidir. Ve eserler bunu bilmeyen sanat eleştirmenleri tarafından övgüyle karşılanmışlardır. Sahnenin bu kısmı ise Welles ve Kodar arasında bir perde önünde canlandırılıyor.

Filmin son sahnesinde anlattığı bu hikâyenin bir yalan olduğunu izleyicilere itiraf eden Welles, size “biraz önce sahte bir sanat hikâyesini anlattık” diyor. Ve ekliyor “biz profesyonel yalancılar doğruya hizmet ederiz. Ve bunun cafcaflı adı da sanattır.” Bu bağlamda F For Fake, genel olarak sanat, gerçeklik ve yalan ilişkisine dair dillendirilen bu düşüncenin yeşerdiği bir zemin haline geliyor.

Sonuç olarak F For Fake, özellikle ilk kısımlarında reflexive (öz düşünümsel) ve expository (anlatımcı) tarzlardan besleniyor[6]. Buna karşın, filmin ikinci kısmının, ağırlıklı olarak Welles’in sanat ve gerçekliğe dair filmin özneleriyle olduğu kadar kendisiyle de yaptığı bir tartışma çerçevesinde şekillenen, sanatın ne olduğuna dair bir deneme (essay film) izlenimi bıraktığını söyleyebiliriz.[7]

Kaynakça

Concannon, Phil. “In praise of Orson Welles’ F For Fake”. Erişim Tarihi: 02.01.2018 http://lwlies.com/articles/in-praise-of-orson-welles-f-for-fake/
Giannetti, Louis D. Godard and Others: Essays on Film Form. Rutherford, NJ: Fairleigh Dickinson University Press, 1975.
Nichols, Bill. Introduction to Documentary, 2nd ed. Bloomington and Indianapolis: Indiana University Press, 2010.
The War of the Worlds (radio drama) Erişim Tarihi: 02.01.2018 https://en.wikipedia.org/wiki/The_War_of_the_Worlds_(radio_drama)
[1] http://unutulmazfilmler.co/f-for-fake-about-fakes-vrits-et-mensonges.html?player=pub-player&part=1
[2] Bill Nichols, Introduction to Documentary, 2nd ed. (Bloomington and Indianapolis: Indiana University Press, 2010, sf. 198
[3] Bill Nichols, Introduction to Documentary, 2nd ed. Bloomington and Indianapolis: Indiana University Press, 2010, 167
[4] Louis D. Giannetti, Godard and Others: Essays on Film Form (Rutherford, NJ: Fairleigh Dickinson University Press, 1975), 26.
[5] Marslıların dünyayı istilasını anlatan ve Welles’in kendisinin canlandırdığı bu radyo oyunu dinleyenlerin büyük çoğunluğu gerçek sanmıştı. The War of the Worlds (radio drama) https://en.wikipedia.org/wiki/The_War_of_the_Worlds_(radio_drama) Erişim Tarihi: 02.01.2018
[6] Bu tarzlar sanat, yalan ve gerçekliğe dair yapılan tartışmaya zemin sağlayan sahnelerde kullanılıyor.
[7] Phil Concannon, “In praise of Orson Welles’ F For Fake”. Erişim Tarihi: 02.01.2018 http://lwlies.com/articles/in-praise-of-orson-welles-f-for-fake/

, , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir