Kemal Sunal Filmografisi: En Büyük Şaban

Kemal Sunal Filmografisi: En Büyük Şaban

Share Button

Sinemamızın gelmiş geçmiş en büyük komedi oyuncusu Kemal Sunal’ın; 7’den 77’ye Türk halkının gönlünde taht kurmuş, toplumsal tabakalaşmanın en zıt kutuplarına mensup bireyleri dahi ortak paydada buluşturabilmeyi başarabilmiş, sokaktaki adam, halk kahramanı “Şaban” tiplemesi kendi içerisinde dört ana kırılımda incelenebilir.

Dürüstlük, saflık, iyi niyet gibi temel Şabansal değerlerden zaman zaman sapmalar gösterse de, özünde birbirinden çok farklı açılımlara sahip olmayan bu dört ayrı Şaban tiplemesi; Kemal Sunal’ın dünya görüşü ve tercihleri, izleyici zevk ve beklentileri, yönetmen katkısı, yapımcı baskısı, Türk siyasal ve toplumsal hayatındaki dinamikler, Türk Sineması’nın değişen eğilimleri gibi unsurlarla biçimlenmiş, kıvamını bulmuştur. Şüphesiz ki Şaban; geleceğe ve mutluluğa dair beklentilerinden sofrada tuzluğu almak için uzanmasına kadar tüm hal, hareket ve tutumları ile “bizdendir”, orta sınıf Türk insanının tipik bir temsilcisidir. Bir başka ifade ile Şaban karakterinin mayası, baskın unsuru Türk olmaktır, Türk gibi düşünmek, Türk gibi hissetmek ve hatta Türk gibi sigara içmektir. En Büyük Şaban filminde, hapishane çıkışı sahnesinde, ağzındaki izmariti top gibi önce ayak topuğunda sonra ayağında olmak üzere iki kere sektirmeyi başarır ki tam bize özgü bir harekettir

Analizin daha anlaşılır olabilmesini sağlamak amacı ile her tipleme için örnek bir film karakteri seçilmiştir.

İNEK ŞABAN (HABABAM SINIFI)

Kemal Sunal’ın ilk dönem filmleri kesinlikle bu tipleme üzerine inşa edilmiştir. En yalın ifade ile söylenecek olursa bu filmlerde Sunal, “su katılmadık avanağı” oynar. Karakter olarak derinlik içermez; sağlam bir kişiliğe ve ilkelere sahip değildir. Fiziki görünüm itibarı ile de bir karikatür karesinden fırlamış izlenimi yaratan Sunal, alabildiğine saf, budala, sulu ve enayidir. Kolaylıkla dolduruşa gelebilir, kaypaktır, nereye çekersen oraya gelir. Saflığı, ismini veya kim olduğunu unutacak kadar ileri boyuttadır. Elbette ki bu tiplemenin çizilmesinde güdülen yegane amaç salt kaba güldürüdür.

Kemal Sunal, Ertem Eğilmez ile çektiği neredeyse bütün filmlerde bu tiplemeyle seyirci karşısına çıkmıştır ve unutulmazlar arasına girmesini sağlayan muhteşem ününü bu tiplemeye borçludur. Sürekli yanlış anlama, sakarlık ve beceriksizlikleri ile seyirciyi kahkahaya boğan bu tiplemenin alamet-i farikası da hiç şüphesiz o görkemli Şaban gülüşüdür.

Ertem Eğilmez çok uzun yıllar önce bir söyleşide, İtalyanların “at suratlı” lakabı ile maruf ünlü komedyenleri Fernandel’i andıran ve onun kadar komik bir oyuncu bulduğundan, seyirci tarafından çok beğenildiğinden bahseder. Fernandel’i anımsatan bu oyuncu elbette Kemal Sunal’dır.

Ertem Eğilmez, Tatlı Dillim filmi ile şans verdiği Kemal Sunal’ın göründüğü sahnelerde, Sunal’ın çektiği dikkatin ve seyircinin yüzündeki tebessümün farkına varır. Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir ve Sunal adeta bir bomba gibi patlar.

Ertem Eğilmez, Sunal’a rol verdiği filmlerin çoğunda Şaban tiplemesi üzerine oynamış, bir başka ifade ile Şaban tiplemesine fazlasıyla “abanmıştır”. Öyle ki Sunal’ın göründüğü neredeyse her plan kameranın sadece Sunal’ın yüzünü çerçevelemesi ve gülüşü ile son bulmaya başlamıştır. Daha da açık söyleyecek olursam Ertem Eğilmez; Şaban gülüşünün, jest ve mimiklerinin dozunu iyi ayarlayamamış, çok fazla kullanarak tadını kaçırmış, Sunal’ın oyunculuğunu kalıplara hapsetmiştir.

Köyden İndim Şehre, Salako, Salak Milyoner, Mavi Boncuk, Şaşkın Damat, Hababam Sınıfı serisi, Süt Kardeşler, Tosun Paşa, Şaban Oğlu Şaban filmleri, bu tipleme üzerine kurulmuştur.

ADEM (KÖŞEYİ DÖNEN ADAM)

Kemal Sunal’ın, Arzu Film ekolünden sıyrılma ve başka yönetmenlerle çalışma tercihi ile beraber bu ikinci ve en sağlam Şaban tiplemesi oluşmaya, şekillenmeye başlar. Asıl ve izleyicideki Şaban algısının temelini oluşturan tiplemedir. Şaban’ın eski evlere şenlik “gerzekliği” biraz olsun dengelenmiştir, bir bilinçlenme söz konusudur. Bu bilinçlenme, dar anlamı ile “akıllanmak, uslanmak” olarak niteleneceği gibi ayni zamanda sınıf bilincine sahip olmayı da içermektedir.

Kemal Sunal’ın, bir süre sonra aynı aile içinde yer aldığı Tarık Akan gibi Arzu Film’den ayrılmasına ilişkin herhangi bir ihtilaf gün yüzüne çıkmamıştır. Oysa Tarık Akan ustası Ertem Eğilmez’le olan anlaşmazlıklarını ve kendisine Eğilmez tarafından konan ambargoyu bütün açıklığı ile dile getirmiştir. Belli ki Kemal Sunal’da yakın arkadaşı ve keskin bir sosyalist olan Tarık Akan gibi Arzu Film’in suya sabuna pek dokunmayan güldürülerinde kendini bulamamaya başlamış, tezli filmlerde oynama güdüsü daha ağır basmıştır. Tarık Akan kadar açıktan açığa dile getirmese de, aktivist olmasa da Kemal Sunal’ın da sosyalist/marksist bir dünya görüşüne sahip olduğu açıktır. Köşeyi Dönen Adam ve Kibar Feyzo gibi radikal sol söyleme sahip, yıllarca sansürle cebelleşip yasaklanmış filmlerde rol alma bunun açık göstergesidir. Sunal’ın, sansürlenen finali ile anlamını tamamen kaybeden Köşeyi Dönen Adam filminin kesintisiz gösterime girebilmesi için mücadele ettiği de söylenir. Diğer yandan, Sunal ve Akan’ın aksine, Arzu Film’in bir diğer ağır topu Şener Şen ise son nefesine kadar Ertem Eğilmez’in yanında olmaya devam etmiştir.

Bu yeni Şaban tiplemesi, yukarıda da belirttiğim gibi elbette ana hatları ile yine bildiğimiz Şaban’dır. Yine saftır, eblehtir, yanlış anlar, ortalığı birbirine katar, çamlar devirir… En önemlisi yine çok komiktir ama karakter yapısı ve ilkeleri artık derinleşmeye, belirginleşmeye başlamıştır. Yerli yersiz sürekli sırıtan, yaşadığının bile farkında olmayan karton Şaban yerini en azından uyanık geçinen Şaban’a bırakmıştır. Saf kalplilik, dürüstlük, adalet, hakkaniyet gibi kavramlar temel değerleridir. Yeri geldi mi hakkını da arayan, lafı gediğine koymaktan geri durmayan Şaban, hakkında çevrilen tüm komploların farkında olduğu halde film boyunca “safa yatmaya” bilinçli şekilde devam eder. Bu sayede seyirciye insanların riyakârlığını, kaypaklığını ve düzen karşısında nasıl da eğilip büküldüklerini gösterir. Finalde, film boyunca ezilen ve sömürülen Şaban oynanan tüm oyunları birer birer ortaya çıkarır, her film dürüstlüğünün ve farkındalığının hediyesi olarak Şaban’ın parlak birer zaferi ile sona erer.

Güllüşah ile İbo, Yüz Numaralı Adam, Köşeyi Dönen Adam, İyi Aile Çocuğu, İnek Şaban, Umudumuz Şaban, Şark Bülbülü, Dokunmayın Şabanıma, Bekçiler Kralı, Gol Kralı, Devlet Kuşu, Kanlı Nigar, Davaro, Doktor Civanım, Kılıbık, Tokatçı, En Büyük Şaban, Çarıklı Milyoner, Ortadirek Şaban, Sosyete Şaban, Keriz, Katma Değer Şaban, Yoksul, Garip gibi filmler bu ana Şaban tiplemesinin tezahür ettiği filmlerdir.

Kemal Sunal; Atıf Yılmaz, Osman F.Seden, Zeki Ökten, Natuk Baytan gibi yönetmenlerle çalışmakla doğru kararı vermiştir. Anılan yönetmenler, Eğilmez’in basmakalıp Şaban’ını seyirci tarafından artık ezberlenmiş mimik ve jestlerin cenderesinden kurtarmış; Sunal’a zengin oyunculuğunu gösterme fırsatını sunmuştur. Sunal’ın aşırı sulu ve sürekli kendini tekrarlayan oyunculuğu bir nebze olsun eğelenmiş; daha ölçülü ve dengeli bir oyunculuk hâkim olmuştur.

SEYYİT (KAPICILAR KRALI)

Yüz Numaralı Adam örnek tiplemesi ile aşağı yukarı benzer özellikler gösterir. Bütün Şaban tiplemeleri gibi bu da en azından görünüşte avanaktır, akıllı geçinir. Temel belirleyici özelliği ve farkı, çıkarcılığı ve ilkesizliğidir. Uyanıklık ve külyutmazlığına bu kez menfaatleri uğruna kendisini halkın gözünde Şaban yapan değerlere ihanet etmekten imtina etmediği bir “oportünist” tavır eklenmiştir. Bu tipleme bir başka ifade ile “Şark Kurnazı” olarak da isimlendirilebilir.

Kemal Sunal özellikle Umur Bugay senaryolarından Zeki Ökten’in çektiği Kapıcılar Kralı ve Çöpçüler Kralı filmlerinde tiplemeyi büyük bir başarı ile canlandırmıştır. Her iki filmde de Sunal, maaşlı ve sigortalı bir işe “kapağı atmış” olmanın rahatlığını  ve işini kaybedecek olmanın tedirginliğini aynı anda yaşamaktadır. Gerçekçidir, Köşeyi Dönen Adam gibi gazete kuponu toplayarak “yırtmayacağının” farkındadır. Rüzgar nereden eserse oraya yanlar; tavşana kaç der tazıya tut…

Çöpçüler Kralı filminde Apti, çöp bidonlarındaki “en az 5 kâğıt eder” diyerekten göz koyduğu öteberileri gariban roman çocuklarına kaptırmayacak kadar uyanıktır; kız istemeye giderken götürdüğü şekeri, kızın verilmemesi üzerine geri isteyecek kadar da küçük hesaplar peşinde koşar. Sürekli kendisini işten attırmakla tehdit eden amirinden (Şener Şen) ödü kopar; arkasından da çevirmediği dolap kalmaz. “Emeklilik, sigorta, yılda iki kat takım elbise” diye her fırsatta bu devirde “devlet kapısına” kapağı atmış olmanın övüncünü yaşar. Ancak; en nihayetinde, gazinodan kendisine gelen astronomik teklif karşısında hepsine bir çırpıda boş verecek kadar da Şaban’lığı elden bırakmaz.

Kapıcılar Kralı filminde Seyyit, apartmandaki boş şişeleri toplayarak kendine ek gelir elde eder. Apartman yöneticisinin kendisine çektirdiği eziyetin ve ödemediği hamallık ücretinin bedelini, oğluna fahiş fiyatla ve kendi ürettiği sahte viskileri satarak tahsil eder. Apartman adına istediği bakkaldan alışveriş edebilme avantajını da elbette avantaya dönüştürür. En sonunda, kapıcısı olduğu apartmanın sahibi olur. “At binenin; kılıç kuşananın, gemisini yürüten kaptan, başka İstanbul Yok, bu devirde işini bileceksin hemşerim” zihniyeti ile özetlenebilecek çarpık köşe dönücü düzene alttan alta eleştirilerle yüklü Kapıcılar Kralı filmi bu tiplemenin tüm olumsuz yönleri ile resmedildiği en başarılı örnektir. Nitekim Kemal Sunal bu filmdeki oyunu ile 14. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne hakkıyla sahip olmuştur.

Bir başka Umur Bugay senaryosundan Memduh Ün’ün çektiği Postacı filmi ile Zeki Ökten’in çektiği Saygılar Bizden adlı TV dizisi ve Zübük, Sunal’ın bu anti Şaban tiplemesine hayat verdiği diğer yapımlardır.

DÜTDÜT MEHMET (DÜTTÜRÜ DÜNYA)

Bu tipleme, Adem (Köşeyi Dönen Adam) ile açıklanan Şaban karakterinin yaşlanmış hali olarak da değerlendirilebilir. Biraz da hayatın olağan akışına uygun olarak mecburen ortaya çıkmış, Kemal Sunal, 1980’lerin sonuna artık yaşlanmaya ve fiziki olarak eski komik görüntüsünü yitirmeye başlayınca Şaban’da buna uygun olarak eski haşarı ve hınzır tavrını bir kenara bırakmak zorunda kalmıştır.

Öğretmen, Düttürü Dünya, Bıçkın, Polizei, Gülen Adam, Koltuk Belası, Boynu Bükük Küheylan, Abuk Sabuk Bir Film gibi filmler Şaban’ın tüm ciddiyeti ve asık yüzü ile perdeye yansıdığı ve mizahi dozu bir hayli düşürülmüş kara komedilerdir.

Ancak, yüzü ne kadar asılsa da, artık çok fazla gülmese ve güldürmese de Şaban aslında hep o bildiğimiz çocuksu Şaban’dır. Özünde, “Bu ne dünya kardeşim seven sevene” tadındaki iyimserliğini asla yitirmemiştir. Yılların verdiği olgunluk ve yaşanmışlıklarla artık daha dingin, hoşgörülü, kanaatkâr ve kalenderdir.

Her zaman olduğu gibi ülkesinin sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan endişe verici gelişmelerine ve çalkantılarına karşı kayıtsız kalamaz; eleştiri okları her defasına yine tam onikiden hedefini bulur. Her koşul altında her zaman zülf-i yare dokunmak onun var eden, yücelten en önemli hasletlerden birisidir.

Düttürü Dünya veya Öğretmen filmlerinde olduğu gibi bazen eski günlerinin aksine umudunu sonuna kadar tüketip dibe vursa da seyirci onun varlığından güç alır ve asla enseyi karartmaz.

SONUÇ

Sürekli, iştahla ve doyasıya güldüğü filmlerden artık kendisini güldürmek için yarışmalar düzenlenmek zorunda kalındığı filmlere değin geçen süreçte değişmeyen tek şey vardır:

O; Türk halkının sözcüsü, gözcüsü, aynası, dert ortağı, arkadaşı, halk adamı, sevgilisi Şaban’dır.

Yüzlerce defa gösterilen filmlerinin hala izlenebilir olmasının sırrı da burada yatmaktadır.

Konuk Yazar: Yalçın ENGİN

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir