- Medeniyet, teknolojinin üstünlüğünden hareketle biçimlendiğinden beridir makinelerin yeri yadsınamaz bir şekilde insan karşısında rekabetçi duruma gelir. Bu rekabetçi olma durumu, gizli, bastırılmış bir öfke doğurur. Duel’de bu öfke, makinenin insanlaştırılması ve bir terör altında kavramsallaştırılmasıyla bireyin içkin öfkesini yansıtır.
Konuk Yazar: Burç Karabulut
Steven Spielberg, yönetmenlik hayatına başladığı ilk filmi olan Duel‘i televizyon için çeker. Avrupa’da filminin o yıllarda yoğun ilgi görmesiyle Spielberg, film için ekstra görüntüler ekler ve filmini tamamlar. Spielberg’ün ilk filmini önemli kılan sebep ise filminin serüveni değil; insan-makine ilişkilerini ve şiddet dolu hayatı farklı bir şekilde ele almasından geçiyor. Kısaca; bir iş adamı olan David Mann’in boş yolda giderken nereden çıktığı belli olmayan bir kamyon tarafından sayısız kere rahatsız edilmesinin ardından, bu rahatsızlığın bir şiddet sarmalı halini alıp David’i ölümle tehdit etmesini konu ediniyor film. Duel (Bela), günlük hayatın içindeki insan/makine ikilemini günlük şiddetin vurucu özelliğiyle vurgulayarak adeta gözümüze sokuyor.
Duel’deki insan-makine ilişkisinin ters orantılı olarak seyrettiğini söylemek mümkün. Günümüzde insan ve makine birbirinin alternatifi haline gelmiştir. Özellikle büyük endüstrilerde (inşaat, makine, otomotiv) insan gücü büyük makinelerle ikame edilebilir durumda olduğundan, insanın varlık sorunsalı oluşmuştur. Kuşkusuz, insanın iş hayatından çekilmesi, hayattaki varlığının amaçlarından birisinin kısmen sonlanması anlamına geliyor. İnsanın onun yerini alacak makineye gizli bir öfke beslemesi de bu yüzdendir. Medeniyet, teknolojinin üstünlüğünden hareketle biçimlendiğinden beridir makinelerin yeri yadsınamaz bir şekilde insan karşısında rekabetçi duruma gelir. Bu rekabetçi olma durumu gizli, bastırılmış bir öfke doğurur. Duel’de bu öfke, makinenin insanlaştırılması ve bir terör altında kavramsallaştırılmasıyla bireyin içkin öfkesini yansıtır.
İnsan İle Makinenin Metaforik İlişkisi
Steven Spielberg’ün, kamyon ile şoförünü birbirinden ayrı tutmasıyla hem vizörde hem senaryoda bu ikiliği kurması kamyonun bir şiddet yaratıcısı olduğunu bize söyler. Kamyonun bir şiddet motifi olarak sergilenmesi ve tekrar tekrar bir terör yaratıcısı olarak gündeme getirilmesi, tamamen insanın makineyle olan ilişkisinin ironik anlamda tezahür etmesidir. Burada insan ve makinenin ayrılarak birbirine olan karşıtlığı gösterilir.
Spielberg’ün zorba makinesi bize açıkça şunu söyler; insan kendi üretimi olan makinenin hışmına yine kendi eliyle uğramaktadır. İşçiler makineleri ürettikçe hem onların yardımına ihtiyaç duymaktadırlar hem de makineler tarafından bir anlamda iş gücünün yok olmasına, kendi sonlarına meydan verirler. Makinenin terörize edilmesi ise; bu paradoksun bir anlamda ortaya koyulmasıdır. Kamyon bir makinedir ve her makine gibi insanın yerini almak üzere yapılmıştır. Spielberg, bu paradoksu yorumlayarak makineyi bir terör haline getirir. Film boyunca, kamyon sürekli David karakterinin üstüne sürülmektedir. David hazırlıksız yakalandığı için çaresiz kalır ve herhangi bir refleks gösteremez. Spielberg, bu kısır döngüyü vurgulamak istercesine, David’i gafil avlamak için onu sürekli vizöre sıkıştırır. Böylelikle David, seyirciye her karede daha önemsiz ve küçültülmüş olarak gözükür. Bu önemsizlik ve küçültülmüşlük bir karşı koymazlık durumu meydana getirir. Bu durum ise, şiddetin daha çok David’in üstüne gelmesine yol açar.
David’in gördüğü şiddet, günlük şiddet sarmalının içinde kaybolmuş bir adamın kısır döngüye karşı hayatta kalma mücadelesidir. O toplum içerisinde sürekli sıkıştırılmış ve önemsizleştirilmiş bir figür olduğundan başına gelen şiddetin farkındadır. Kendisini sürekli takip eden kamyon, bu şiddetin ona hatırlatılmasıdır ve nereye giderse gitsin bu şiddetten uzaklaşamaz. Restoran sahnesinde David, kamyonun şoförünün de onunla birlikte aynı restoranda olduğunu fark eder ve hiç yüzünü görmediği şoföre karşı bunu dile bile getiremez. Oysa kamyonun şoförünü bulabilir ve yüzleşebilirdi; fakat yüzleşmemeyi seçer. Yüzleşememesinin bir sonucu olarak şiddeti yine kendine çağırır. David’in sürekli sıkıştırılmasından, onu hayatta da başarısız, kendine güveni olmayan bir kişi olarak düşünmek mümkündür.
Şiddet İnsanın Kendisine de Döner
Günlük şiddetin bir metaforu olarak gözlemlenen Duel‘in tek karakteri olan David, bir şiddet yaratır. Bu, kamyonun fiziksel şiddetinden farklı, tahrik edilmenin bir sonucu olarak edilgen bir şiddettir. David, telefonda karısıyla kavga ederken şiddetin mağduru değil, şiddeti yaratandır. Konuşma, David’in karısıyla flört eden adama yönelik bir şey yapmaması sebebiyle David’i bir öfke sarmalına iter. Sonuçta ortaya çıkan David’in eşini yeterince savunamadığıdır. David kendini savunmasına karşı karısının hışmına uğrar. Hiç istemese de bu şiddetin bir parçası olur. Filmdeki şiddet sadece makine ile insan arasında değil, karısıyla David arasında da geçmektedir. David bu öfke patlaması sonucunda da baskı yiyen kişi olur.
David, eşiyle tartıştığı anda, cinsler arası bir öfkenin de parçası olur. Filmde pek çok kere canavar kamyondan kaçıp nefes aldığı anlarda da yine şiddetle karşılaşır. Bu şiddet kamyonundakinden farklı olarak kişisel bir cinsler arası meydan okumadır. David bu meydan okuma sırasında eşinden bir terör görür. Bu duruma karşın öfkesini üzerinden atamadan daha tehlikeli bir hale gelir. David’in kendisi de bu şiddet sarmalından edilgin bir şekilde etkilenir. Onu sadece etkisi altına alan terör, kamyonunki gibi gözükse de içten içe bir öfkeye mağlup olur.
Sonuç olarak; dışarıdaki kamyon terörü ile aile içinde de terörize edilen David tek başına kalır. Bu durum onun önemsiz ve küçümsenen bir figür olmasına çok büyük katkı yapar. Filmde günlük şiddeti vurgulayan makine ile insan ilişkisi, cinsler arası huzursuzlukla birleşerek David’in ezilmişliğine, küçüklüğüne ve hayattaki konumuna dair metaforik bir vurgu oluşturur.
Cineritüel’e yazıları ile katkıda bulunan konuk yazarlarımızın ortak hesabıdır.