Bir adam, üzerinde şık bir üniforma ile lüks bir otelin giriş kapısı önünde görevlidir. İşini en iyi şekilde yapmaya çalışır. Etrafındakilerden çok sevgi saygı görür. İşte bu adamın yeni bir dünyaya girişi işinden kovulmasıyla olur. Bir anda her şey tersine döner. Bu ihtiyar adam, önceden ona saygıda kusur etmeyen, hizmet etmek için peşinde koşanların şimdi en büyük alay konusudur. Kimse tarafından adam yerine konulmaz artık. Bütün kapılar yüzüne kapanır. Kendi ailesi bile ondan utanır, ona sırtını döner. Büyük bir sıkıntının içine düşmüştür adamımız. Ailesi, evi, dostları, hepsi gitmiştir. Artık hiçbir şeyi yoktur. Ve anlarız ki sadece bir üniformaymış onun dünyadaki varlığını değerli kılan, üniforması gidince insanın her şeyi peşinden gidermiş.
Almanya’nın yetiştirdiği muhtemelen en büyük yönetmen F. W. Murnau’nun Der letzte Mann (The Last Laugh / Son Adam) filmi işte bu konu üzerine ilerliyor. Nasreddin Hoca’nın ‘Ye Kürküm Ye’sinden Zülfü Livaneli’nin ‘Üniforma’ adlı hikâyesine kadar çok faklı dönemlerden ve coğrafyalardan birçok sanat eseriyle aynı temayı paylaşan bu sessiz sinema döneminin klasik filmi, karakter psikolojisine odaklanan bir alt sınıf hikâyesi olarak çağdaşı olan yapımlardan ayrı bir öneme sahiptir.
Film son bölüme kadar çok iyi ilerlerken bir anda siyah ekran üzerine beyaz puntolarla bir yazı belirir. Yönetmen bu noktada filme keskin bir müdahalede bulunur. Acıma duygusu yönetmeni ana karakterin hayatında bir değişiklik yapmaya zorlamıştır ama bu değişiklik adeta bir kırılma noktası olur. Karakterin filmin başından beri olan gelişimi ile ters düşecek şekilde, bir anda servet sahibi bir insan olduktan sonra ona sırtını dönenlerden zalimce değil ama onlara yapmacık bir sevgi gösterip iyi davranarak sinsice intikam alması mutlu ama çok yavan bir son olmuş. Gerçeklikten uzak bir fantezinin ötesine geçemeyen işte bu ucuz numara The Last Laugh’un tek sahteliği. Gerçi bu son, F. W. Murnau veya senarist Carl Mayer’in tercihi değil. Sinemaseverlerin filmin sonunda yaşadığı tatminsizliğin sorumluları sadece ekonomik başarı için mutlu bir sonun gerekli olduğunda ısrar eden prodüktörlerdir.
Sinema, Kamerayla Oynanan ve Sonunda Almanların Kazandığı Bir Oyundur
Dünya sinema tarihinin en önemli akımlarından biri olan Alman Dışavurumculuğunun şaşaalı günlerini yaşadığı 1920’li yıllar, The Cabinet of Dr. Caligari ve Nosferatu ile sinemaseverlerin aklında yer etmiştir. Dönemi etkisi altına almış olan dışavurumcu anlayışa başvurmadan yapılan filmler ise çok az sayıdadır. İşte bu filmlerden birisi The Last Laugh. Gerçekçi dekoru, makyajsız ve sıradan kostümlü oyuncuları ve abartısız oyunculukları ile dışavurumculuğun izlerini taşımayan bu klasik film, Nosferatu ve Sunrise: A Song of Two Humans ile birlikte F. W. Murnau’nun başyapıtı olarak kabul edilir.
The Last Laugh sinematografik açıdan da F. W. Murnau’nun en başarılı filmlerinden biridir. Çerçeve içinde çerçeveler, dönemin diğer filmlerine nazaran uzun tek planlar, hareketli kamera kullanımı The Last Laugh’u görsel olarak çok zenginleştirmiş. Ana karakterin ve onun yerine gelen yeni adamın döner kapıda yer değiştirdikleri sahne, Nosferatu’yu hatırlatırcasına ana karakterin duvardaki gölgesinin bir büyüyüp bir küçüldüğü sahne ve alışıldık bulanıklaşma efekti ile başlayan klişe rüya sahnelerine nispet niteliğindeki kafada açılan pencereyle geçiş yapılan rüya sahnesi F. W. Murnau’nun yaratıcı ve yenilikçi anlatım tekniklerine filmden verilebilecek sadece birkaç örnek. The Last Laugh’ta ara yazılara neredeyse hiç yer verilmemesi ve sinema tarihinin ilk hareketli kamerasının (dolly) kullanılması ise, uzun uzun anlatmaya gerek olmayacak kadar net ustalıklar.
Hem klasik hem yenilikçi bu filmle ilgili en sade ve en yerinde yorum belki de Paul Rotha’ya ait: “Söylenmesi gereken her şey, tamamen kamera aracılığıyla söylenmiş.”
Sosyoloji bölümü mezunu. Birkaç sinema filminin prodüksiyon aşamasında yer aldıktan sonra 2013 yılında Sinema Kafası’nı kurdu. Yazılarına Cineritüel’de devam etmekte, sinema doktorası yapmakta ve çevirmen olarak çalışmaktadır.
Pingback: Statü Endişesi ve Gogol'un Paltosu | Volkan Sel